Tüm yumurtalarınız aynı sepette olmasın
Önümüzde seçimler var. Sonuçları oldukça yakın çıkan bir önceki seçimden sonra, bu seçim de sonucu ne olursa olsun ülkede siyasi tabloyu etkileyecek. Seçim sonrası olası anayasa değişikliği tartışmaları, enflasyonla mücadele ve diğer yapısal reform tartışmaları ortamda belirsizliğe yol açabilir. Belirsizlikten kaynaklı risklerin iyi yönetilmeleri gerekiyor. Bu dönem yönetim kurullarında çok sık konuştuğumuz konulardan bir tanesi de ülke içi makro risklerin yönetimi.
Yurt dışına yönelin
Birkaç senedir bunu sürekli vurguluyorum. Türkiye pazarı bize yeter düşüncesi, risktir. Mutlaka yurt dışına yönelik faaliyet göstermek gerekiyor. İhracat, şirket satın alma, greenfield yatırım dahil pek çok strateji söz konusu. Yurt dışı ile çalışmıyorsak, bütün çabamızı çalışmaya odaklayacağız. Yurt dışına yönelik faaliyetlerimiz varsa, oranını artıracağız.
Bugün Türkiye’de sanayi sektöründe olan tüm şirketler, ki bunu ölçek fark etmeksizin söylüyorum, gelirlerinin en az %30’unu yurt dışından sağlamalı. Hizmet sektöründeki pek çok firma için bu mümkün olmasa da yollarını aramak lazım. Örneğin İstanbul’da yerel bir restoranda özgün lezzetler sunan kıymetli bir arkadaşım, Dubai’ye açılmak istiyor.
İhracatta yapay zekâ ve dijital pazarlamadan yeterince faydalanmıyoruz
Yabancı dil problemi elbette büyük sorun. Kalifiye çalışan bulmak da zor. Biliyorum. Ancak bugün hem sosyal medya araçları hem de yapay zekâ araçları şirketlerin kendilerini tanıtmaları, insanların bağlantı yapabilmeleri ve iletişim kurabilmeleri için inanılmaz fırsatlar sunuyor.
Ben inovasyona dayalı geliştirilmiş olan, kalitesi yüksek hiçbir ürünün, yurt dışında müşteri bulamayacağına inanmıyorum. Pekmezi iyi olanın sineği Bağdat’tan gelir diye bir söz var. Yurt dışında başarı, pazarlama stratejileri ve dijital araçlarda uzmanlık ile mümkün. Sizde bu uzmanlık yoksa, dışarıdan alın. Danışmanlık alma konusunda tutucu olmayın.
Sürdürülebilirliğe yatırım yapan şirketlerin şansı yüksek
Özellikle dünyada sürdürülebilirlik ve ESG dalgası yaşanıyor. Bu trende uyum sağlayan, bunu süreçler ile uyumlu ürünler ve hizmetler üreten şirketlerin özellikle AB’de pazar bulması çok kolay. Şirket olarak bu konuda yapacağınız yatırımlar, alacağınız değerlendirme ratingleri ve yayınlayacağınız raporlar sizi rekabette öne taşıyor.
Türkiye’de bu konuda CGE Evaluation gibi uzmanlaşmış şirketlerimiz var, onlardan destek alabilirisiniz. Romanya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde AB tedarikçileri bu konuda inanılmaz çaba içine girdiler. Biz geç kalıyoruz.
Yurt dışına açılma stratejisi nasıl oluşturulmalı?
Her şeyden önce, potansiyel hedef pazarları kapsamlı bir şekilde araştırmanız gerekiyor. Bu, demografik veriler, tüketici tercihleri, yerel rekabet koşulları ve mevzuatı içermeli. Sonrasında, ürünlerin yerel pazarın gereksinimlerine göre uyarlanması sağlanmalısınız.
Bunu takiben ürünlerin hedef pazarlara nasıl ulaştırılacağını planlamak, başka bir önemli adımdır. Bu, yerel dağıtıcılarla ortaklıklar kurmayı veya doğrudan çevrimiçi satış kanallarını kullanmayı içerebilir. Yerel iş ortakları ile yapılan ortaklıklar, yeni pazarlara girişte önemli bir hızlandırıcıdır. Bu ortaklıklar hem dağıtım kanallarına erişiminizi kolaylaştırır hem de yerel pazar bilgisini artırır. Fuarlar, sektörel konferanslar ve diğer organizasyonları, bu tür iş ortaklıkları için mükemmel fırsatlar sunar.
Ek olarak, Türkiye'de ihracat yapan şirketler için devlet tarafından sunulan çok önemli teşvik ve destekler var. Bu teşvikler, vergi indirimlerinden, ihracat kredilerine ve yurt dışı pazar araştırması desteğine kadar uzanıyor. Bu tür destekler rekabetçiliğinizi artırır. Mutlaka kullanın.