Tüm ticareti bitirecek ticaret: Kaynaklar ve dağıtım
Türkiye’nin kurum ve kuruluşlarının günümüzü anlamaları ve geleceğimizi şekillendirmeleri açısından ‘Tüm ticareti bitirebilecek’ enerji ticareti konusunu işlemeye devam etmek istiyorum. Bu konudaki politikamız ekonomi-politik realitelere dayanılarak yapılmaz siyasi hatta daha beteri hamasi gerekçelerle ele alınırsa korkarım sonuçları vahim olacak.
Rakamlar ve raporların hepsi uydurma değilse ABD’nin enerji ithalatı yapma gibi bir sorunu yok. Aksine önümüzdeki yıllarda dünyanın en büyük enerji ihracatçısı olacağı söyleniyor. ABD’nin umuru olan şey enerji ticaretinin ABD dolarıyla yapılması. AB’nin ise büyük çapta enerji ithalatına, özellikle doğal gaz ithalatına, gereksinimi var. Enerji ticaretinin hangi para birimiyle yapıldığı ise umuru değil. ABD-AB serbest ticaret görüşmelerinin sürdürüldüğü şu sıralarda bunun anlamına bir başka yazıda değineceğim.
Son günlerde gazetelerde yer alan bir habere ne kadar dikkat ettiniz bilmiyorum. Türkiye Kıbrıs’a bir nota göndererek sondaj çalışmalarına devam etmemesini istedi, biz de arayacağız dedi, gemiler gönderdi ve sonuçta Yunanistan ve Türkiye arasındaki Kıbrıs görüşmeleri kesildi. Güney Kıbrıs İtalyan Enri ve Güney Koreli Kogas şirketleri aracılığı ile Bahama menşeili sondaj çalışmaları yapıyordu. ABD’nin Noble Enerji ve ortakları Derek ve Avner Ada’nın güney sahillerinde 3-6 trilyon ile 6 trilyon metre küp arasında olduğu tahmin edilen bir doğal gaz rezervi bulmuşlardı. Güney Kıbrıs buna dayanarak 16 Eylül 2014 tarihinde, her şey planlandığı gibi giderse Eylül 2020 tarihinden başlayarak gaz ihracatına başlayacağını duyurdu. Afrodit adı verilen doğal gaz sahasından elde edilen gazın likit hale getirilmesi için gereken tesislerin inşasına ise 2015’te başlanacağı söyleniyor.
Kuzey Afrika’da da önemli gelişmeler var. Fas 18 Haziran 2014 tarihinde Kenitra rezervlerindeki doğal gazın bu ülkenin başlıca ihraç metaı olmasını beklediğini açıkladı. Libya’nın milli petrol şirketi yönetim kurulu başkanı Ghanem 2009 yılında petrol rezervi rakamlarına 653 milyon varil, doğal gaz rezervi rakamlarına 782 milyar metre-küp ilave ettiklerini 2010 yılındaki bulgularla petrol rezervlerini 612 milyon varil gaz rezervlerini bir trilyon feet-küp (cf ) olarak arttırdıklarını açıklıyor.
Bu bulgular Libya’nın petrol rezervlerinin 46 milyar varile, gaz rezervlerinin ise 55 trilyon cf’e ulaştığını gösteriyor. Bu arada sadece Cezayir’in 20 trilyon metreküp olarak tahmin edilen gaz rezervlerinin Avrupa tüketimini 20 yıl karşılayacak düzeyde olduğu ileri sürülüyor. Mısır’da durum farklı değil. Bu ülke 1998 ve 2008 arasında doğal gaz üretimini neredeyse üçe katladı. Mısır 2008 yılında yaklaşık 2 trilyon (Tcf) doğal gaz üretirken sadece 1.1. trilyon Tcf tüketti. Nijerya ve Cezayir’den sonra Afrika kıtasının en büyük doğal gaz rezervlerine sahip olduğu anlaşılan Mısır bu konuda çok önemli bir ülke olacak. Bu gelişmeler ticaret dolarla yapıldığı sürece AB’yi çok ilgilendirmemekle beraber AB için hayati önemde. Bu nedenlerle AB hemen güney sınırında deniz ötesi de olsa kriz ve çalkantı istemiyor. Ve bu nedenlerle Kıbrıs, Ürdün-İsrail havzası ve Mısır’da barış ve sükunet istiyor, ortalığı karıştıracak girişimlerde bulunmuyor, taraf tutmuyor.
Petrol yataklarının üzerindeki ülkelerin listesine doğal gaz rezervlerine sahip ülkelerin listesiyle beraber bakılınca bu kıymetli metaların on-beş yirmi ülkenin tekelinde olduğu görülüyor. Petrol ihracatının yüzde 80’inden fazlasını ve doğal gaz üretiminin neredeyse yarısını bu ülkeler ellerinde tutuyorlar. Daha da çarpıcısı bu ülkelerin sayısı, AB ve ABD’yi dışarda bırakırsanız bir elin parmakları kadar. Bu durum Doğu’dan (Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, İran, vs.), Orta Doğu’dan (Arap yarım adası) ve Akdeniz havzasından Dünya’ya enerji kaynakları ulaştırılmasını kritik hale getiriyor. Nitekim yeni rezervlerin arama ve geliştirilmesinin yanı sıra özellikle doğal gazın dağıtımı konusunda ülkeler tüm güçleriyle işbirliği anlaşmaları yapmaya çalışıyorlar. Ticaretin dolarla yapılmasının dışında gerek arz ve gerekse dağıtım konusunda hassas olmayan ABD kendi açısından haklı olarak de-dolarizasyonu destekleyen ülkelerin dağıtım konusunda güçlenmesini de istemiyor. AB ise yine kendi açısından haklı nedenlerle Rus doğal gazına bağımlılığını azaltacak her türlü girişimi destekliyor. Yani AB için üretim merkezlerinden AB ülkelerine güvenilir ve devamlı bir tedarik zincirinin bulunması her şeyden daha önemli.
Türkiye’nin coğrafi konumu ülkemizi bu konuda ön plandaki ülkeler sınıfına dahil ediyor ama işin bir de aması var. Neredeyse uzak yakın tüm komşularıyla arası limonileşen Türkiye üzerinden boru geçen ülke olarak bu her ticareti bitirecek ticaret oyununun kısmen dışında mı kalacak yoksa başka politikalar mı izlemeli? İşte tartışılmasını önerdiğim konu bu. Devam edeceğiz.
Sağlıcakla kalın.