Tüm hesaplar yeniden yapılmak durumunda(2)
Daha bir hafta bile olmadı. Bu köşede 7 Ağustos’ta dövizdeki hızlı tırmanışın tüm hesapların yeniden yapılmasını zorunlu kıldığını ve kurdaki artışın neredeyse normal karşılanır hale geldiğini belirtmiştik.
Gelin söz konusu yazıyı sayıları güncelleyerek ve ifadeleri biraz değiştirerek özetleyip tekrar edelim, bakalım bir haftayı bile bulmayan şu dönemde nereden nereye gelmişiz:
Dolar temmuz ayını 4.89 düzeyinde kapattı. Doların geçen hafta sonu ise 6.50’yi aştığını gördük. Bazı bankalar cuma günü alış-satış kurları arasındaki makası 1 liraya çıkarmak suretiyle aslında işlem yapmayı durdurdular. Temmuz sonundan beri henüz on gün bile geçmedi ama dolar TL karşısında üçte bir değer kazandı. (Dikkat, TL üçte bir değer yitirmedi, dolar üçte bir değer kazandı.) Bu artışın yarıdan fazlası bir tek güne, geçen hafta cuma gününe sığdı.
Bu kur artışına dağ dayanmaz! Bu kur artışı ekonomide denge bırakmaz, her şey alt üst olur. İthal enfl syon baskısı o kadar güçlenir ki, enfl asyon hiç tahmin edilmeyen düzeylere çıkabilir.
Dikkat edelim, dövizdeki eşikleri çok hızlı aşıyoruz. Geçen yılı 3.81’den kapatmıştık ve bir süre 4’e ne zaman ulaşılacağını konuştuk. Sıra 5 liraya geldi, onu da bir çırpıda aşıverdik.
Geçen haftaki yazımızda “Bugünlerde 6 lira konuşulmaya başlandı bile” demiş ve şöyle devam etmiştik:
“Artık hiç kimse ‘Hadi canım, dolar 6 lira da olur muymuş’ demiyor, diyemiyor. Sayı büyüdükçe de zaten artışlar öyle bir-iki kuruş olmuyor; beş kuruş, on kuruş düzeyine ulaşıyor. Dolar, tırıs gitmiyor, artık dörtnala koşuyor.”
Daha bir hafta önce dolardaki artışın beş kuruş, on kuruş düzeyine yükseldiğini söylerken, o haftanın son gününde tam bir liralık artış olacağını haliyle göremedik.
Enflasyon tahmini zora girdi
“Doların 5.20’ye dayanması, en başta enfl asyon tahminini zora sokmuş durumda.” Daha bir hafta önce böyle demiştik. 5.20! Ne kadar uzakta kalmış gibi görünüyor değil mi...
Merkez Bankası’nın yüzde 13.40’lık TÜFE tahmininin tutması için son beş ayda yüzde 3.31’de kalmak gerekiyor. 5 lira dolayındaki dolar kurunda bile zor görülen bu oran, 6.50’ye ulaşmış bir kurla mümkün olmaktan tümüyle çıkmış gibi.
Ama bir mucize olur ve dolar hızla geri gelir, o başka. Ne var ki böyle bir gelişme sağlanması mümkün mü ya da ne olacak da böylesi bir hareket ortaya çıkacak, bilen var mı?
Yüksek kur yüzünden ithal ürünlerin fiyatında ortaya çıkacak artış en kısa sürede tüm mal ve hizmet fiyatlarına yansıyacak, bundan kaçış yok. Ayrıca yüksek kurun yalnızca tüketim mallarının fiyatını etkileyeceği görüşü eksik bir değerlendirme. Biz sanıldığı gibi yalnızca tüketim malları ithal ediyor değiliz. İmalat sanayimiz büyük ölçüde ithal girdiye bağlı. Bu yüzden üretim maliyetlerimiz de kur artışına yakın hızda artacak.
Ayrıca akaryakıt fiyatları sabit tutuluyor olsa bile enerjimizin neredeyse tümünü ithal ediyoruz. İşte doğalgaza ve üretiminde ağırlıkla doğalgaz kullanıldığı için elektriğe gelen zam...
Dolayısıyla kur artışının enflasyonu etkilemesinden kaçınma şansımız yok. İşte bu yüzden diyoruz ya son beş ayı yüzde 3.31’lik bir enfl asyonla aşma şansımızın çok azaldığını...
Bari Merkez’e kulak verelim
Merkez Bankası geçen hafta yayımladığı temmuz ayı fiyat gelişmeleri raporunda döviz kurundaki artışın fiyatlar üstündeki baskısına bir kez daha dikkat çekti.
Raporda yıllık artışın yüzde 15.85’e yükseldiği hatırlatılarak “Enfl asyondaki yükselişe en belirgin katkı döviz kuru geçişkenliğinin yüksek olduğu temel mal grubundan gelmiştir. Bu kalemde alt gruplar geneline yayılan fiyat artışları izlenmiştir” denildi.
Açık pozisyon riski büyüyor
Finansal kesim dışında kalan reel sektör kuruluşlarının döviz varlık ve yükümlülüklerinin düzeyine, dolayısıyla varlık-yükümlülük farkını gösteren açık pozisyon tutarına da 7 Ağustos tarihli yazımızda değinmiştik. Hatırlatalım; bu kuruluşların mayıs sonu itibarıyla 119.4 milyar dolar döviz varlığı, 336.7 milyar dolar da döviz yükümlülüğü bulunuyor. Yani reel sektör kuruluşlarının mayıs ayı itibarıyla dövizde 217.3 milyar dolar açıkları var. Mayıs sonundaki 217.3 milyar dolarlık açık pozisyonun TL karşılığı, o tarihte 4.48 olan dolar kuruna göre 973.5 milyar liraydı.
Açık pozisyonun içinde bulunduğumuz günlerde hangi düzeyde olduğunu bilmiyoruz. Ama varsayalım ki mayıs sonundaki düzey değişmedi, reel sektör yine 217.3 milyar dolarlık bir açık pozisyon taşıyor.
Bu açık pozisyonun karşılığı geçen hafta başındaki 5.20 liralık kura göre 1.1 trilyon liraya yükselmişti.
Hafta sonuna geldik, 6.50 lira olarak alalım kuru, açık pozisyonun karşılığı artık 1.4 trilyon lira.
Hafta başından hafta sonuna kadar döviz borcu olan şirketlerin sırtına 282 milyar liralık ek bir yük binmiş durumda. Böylesine bir yük artışına önemsiz diyebilir miyiz?
★ ★ ★
Döviz kurundaki bu baş döndüren artışın ekonomiye olan tahribatı yalnızca enflasyonu yukarı çekmesi ve özel sektöre döviz açığından dolayı ek bir yük getirmesi değil ki. Diğer alanlarda ortaya çıkacak etkilere de önümüzdeki günlerde değinmeye çalışacağız.