Tüm çabalara rağmen enflasyon beklentileri olumsuzlaşıyor!
Bu hafta başında açıklanan Ekim ayı enflasyon rakamları, ekonomimize ilişkin kırılganlık algılarının pekişmesine yol açmış olabilir. Gerek Orta Vadeli Plan hedeflerinin ve gerek ise para otoritesi tahminlerinin, bu yıl ve 2019 sene sonuna ilişkin öngörüleri hatırı sayılır oranda itibar kaybetti. Finansal piyasalardaki yapay eğilimler, beklentilerdeki bozulmanın devam etmesini engelleyemedi. Dengelenme umutları başka bir bahara kaldı!
Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı olarak tanıtılan orta vadeli planın, 2018 sonuna ilişkin enflasyon öngörüsü yüzde 20,8 olarak açıklanmıştı. Kısa süre önce açıklanan ve para otoritesi tarafından hazırlanmış olan bu yılın son enflasyon raporu ise söz konusu büyüklüğe ilişkin tahminini yüzde 23,5 olarak yenilemişti. 2019 sene sonuna ilişkin öngörüler ise, sırasıyla yüzde 15,9 ve yüzde 15,2 olarak açıklanmıştı.
Özellikle enflasyon sepetine giren ürünlerde en az yüzde 10 düzeyindeki indirim kampanyasına rağmen, Ekim ayında tüketici fiyatlarının yüzde 2,67 oranında artması ve yıllık rakamın yüzde 25,01 seviyesine yükselmesi moralleri biraz daha bozdu. Yaklaşık iki aydır döviz kurlarının geriliyor olmasına ve artık çalışmayan kredi mekanizması nedeniyle nakit sıkışıklığının tavan yaptığı koşullarda ortaya çıkan bu sonuç, beklentileri biraz daha olumsuzlaştırdı.
Maliyet kökenli baskıların bir kısmı 2019 yılı verilerine transfer edildi
Bazı sorulara verilebilecek olası yanıtlar, sıkıntının daha ciddi olduğunu düşündürüyor. Eğer nakit darlığı daha az olsa ve döviz kurları bu kadar gerilememiş olsa, Ekim ayı enflasyon rakamları daha yüksek olabilirdi. Enflasyon ile mücadele kampanyası gündeme gelmemiş olsa idi, verilerin açıklanandan daha tehlikeli bir duruma işaret etmesi daha olasıydı. Tüm çabalara rağmen beklentilerin olumsuzlaşması engellenemedi, maliyet kökenli baskıların bir kısmı 2019 yılı verilerine transfer edilmiş oldu; bir sonraki yıla ilişkin tahminlerin de itibarı azaldı. Ayrıca, gelecek yıl herhangi bir kur şoku yaşanmayacağı yönündeki varsayım da olumlu düşünmeyi zorlaştıran faktörlerden biri oldu.
Son iki buçuk ay genelinde döviz kurlarını geriletmeye yönelik çok yönlü müdahalelerin ekonomik maliyetleri, söz konusu zorlamaların kısa vadeden öteye sürdürülemeyeceği endişesini güçlendiriyor. Tüm iş kollarının acil destek bekleyen konumda olması ve bir şeyler yapılmaz ise zincirleme iflasların devreye girebileceği yönündeki korkular, hem beklentileri olumsuzlaştırıyor ve hem de döviz kurunu geriletme yönündeki çabaların etkisiz kalma olasılığını güçlendiriyor. Son yıllarda yaşadığımız ekonomik sıkıntıların, net dış borç ödeyicisi olmak zorunda kalmak ve döviz rezervlerindeki erimeyi durduramamak ile ilgili olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Bu tablo yeni kur şoklarına açık olduğumuz için kırılganlık yönündeki algıları beslemeye devam ediyor.
Kısa vadeli beklentiler ile ekonomik eğilimler yönlendirilemiyor!
Kredi mekanizmasını yeniden çalışır hale getirebilmek adına, başta inşaat olmak üzere en çok kredi kullanan sektörlerdeki sıkıntıyı hafifletmek için gündeme gelen tasarımlar da enflasyon beklentileri açısından iyi şeyler söylemiyor! Bu tür çabalar, başta döviz kurları olmak üzere maliyet kökenli baskıları besleyebilir. Kıtlaşan kaynakların, ihracata yönelik sanayi ile tarımsal üretimi desteklemek yerine farklı alanlarda kullanılması sıkıntıları ağırlaştırabilir; dengesizlikler büyür ve sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak olanaksız hale gelebilir.
Oldukça zorlu bir dönemden geçiyoruz. Genele yayılmış sorunları görmezden gelerek ve aralarındaki etkileşimi ihmal ederek, önceliği bazı sıkıntılara vermek çözüme katkı yapamayabiliyor. Enflasyonu geriletmeye çalışmak, büyüme ve istihdam beklentileri yolu ile tüm eğilimleri olumsuzlaştırabiliyor. Gerçeği yansıtmayan varsayımlar, tasarım hatalarını artırarak başarısızlık olasılığını güçlendiriyor. Hem de, hataya ve israfa tahammülün kalmadığı koşullarda!
Finansal piyasalarımızın, beklentileri yönlendirebilmek adına burada aktarmaya çalıştıklarımızı fiyatlamıyor olması, fiili durumun dengelenmeye başladığı anlamına gelmiyor! Yapay zorlamalar, istikrarsızlaşma yönündeki eğilimlerin belini kıramıyor! Artık, kısa vadeli beklentiler ile ekonomik eğilimler yönlendirilemiyor!