Tüketicinin güvenini bir yılda yüzde 25 düşüren “felaket tellalları” mı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Başbakan Erdoğan’a göre ekonomide moral bozmaya çalışan çevreler var. Hangi çevreler mi bunlar; yine Başbakan’a göre muhalefet partileri, bazı sivil toplum örgütleri ve basının bir kısmı. Ortada şöyle bir mücadele olduğunu varsaymak gerekiyor: Bir tarafta moral bozmaya çalışan kesimler, bu kesimlerin karşısında da toplumun moralini yüksek tutmaya çalışan hükümet. Eğer tüm göstergeleri moral unsuruna dayandıracaksak, hükümet yenilmiş durumda. Çünkü, hem tüketicinin güveni hızla geriliyor, hem reel sektörün.

Tüketicinin güven erozyonu

Merkez Bankası ile Türkiye İstatistik Kurumu her ay ortaklaşa gerçekleştirdikleri çalışma ile tüketici güven endeksini oluşturuyorlar. Endeks 100’ün üstünde olduğunda tüketicinin ekonomiye iyimser baktığı, endeksin 100’ün altına inmesi halinde ise bu kez tüketicinin karamsar olduğunun varsayıldığı bir çalışma bu. Tüketici güven endeksi 2003 yılının aralık ayından bu yana hesaplanıyor. Endeksin yönü, zaman zaman çıkışlar yaşansa da baştan beri hep aşağı doğru. Hem zaten 100’ün altına 2006 yılının haziran ayında inildikten sonra bir daha 100 sınırına ulaşılamamış. Yani iki yılı aşkın süredir tüketici hep kötümser.

Şimdi bu durumu muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının ve basının “başarısı” mı, yoksa hükümetin “başarısızlığı” diye mi nitelemeli?

Bir yılda yüzde 25 düşüş

Merkez Bankası ile TÜİK’in ortaklaşa hesapladıkları tüketici güven endeksi bir yıl önce geçen yılın kasım ayında 92.5 düzeyinde bulunuyordu. Aralıkta küçük bir artış gösteren endeks, 2008’in ilk aylarında hızlı bir inişe geçti. Bunda, AKP için açılan kapatma davasından kaynaklanan iç siyasi gerilimin etkisi vardı kuşkusuz. Anayasa Mahkemesi’nden AKP için kapatma kararının çıkmamasının verdiği yumuşama havasıyla birlikte tüketici güven endeksi biraz toparlandı. Ama bu kez de küresel kriz patlak verdi. Gerilemesi son iki ayda hızlanan tüketici güven endeksi kasım ayında 68.9’a indi.

Tüketici güven endeksi, kasım ayında geldiği 68.9’luk düzeyle bir yıl öncesine göre yüzde 25.5 gerilemiş durumda.

Gerilemenin kaynakları

Tüketici güven endeksi beş alt kalemin ortalamasından oluşuyor. Bunlar; mevcut ve gelecek dönemin satın alma gücü, gelecek dönemin genel ekonomik durumu, gelecek dönemin iş bulma olanakları ve mevcut dönemin dayanıklı tüketim malı satın alma yönünden uygun olup olmadığı.

Kasım ayında 68.9’a gerileyen endeks, bir ayda yüzde 7.22’lik düşüş gösterdi. Tüketici güven endeksinin alt kalemlerinde ise mevcut dönemin satın alma gücü yüzde 8.98, gelecek dönemin satın alma gücü yüzde 7.91, gelecek dönemin genel ekonomik durumu yüzde 7.12, gelecek dönemin iş bulma olanakları yüzde 10.41 geriledi. Mevcut dönemin dayanıklı tüketim malı almak için uygun olup olmadığı konusunda verilen yanıtlarla oluşan endeksteki gerileme ise yüzde 2.5’te kaldı.

Ortalamanın yüzde 28 altında

Tüketici güven endeksinde aralık 2003’ten bu yılın kasım ayına kadar tam beş yılın, yani altmış ayın rakamı açıklanmış oldu. Kasım ayındaki 68.9, bu altmış aylık sürede oluşan en düşük değeri gösteriyor.

Bu arada, altmış aylık dönemin ortalama endeksi 95.7 düzeyinde. Yani kasım ayında beş yıllık ortalamanın yüzde 28 altına inilmiş durumda.

7.901 kişiyle görüşüldü

Tüketici güven endeksinin oluşturulması sırasında her ay yaklaşık 8 bin kişiyle görüşülüyor. Kasım ayı endeksi için de 7 bin 901 kişiyle görüşme yapıldı.

Son bir yıllık dönemde görüşülenlerin sayısı aylara göre 7 bin 243 ile 8 bin 354 arasında değişti.

Yalnızca güven endeksi de değil!

Son dönemde olumsuz seyreden yalnızca tüketici güven endeksi de değil. Kasım ayı sonuçları daha önce açıklanan iktisadi yönelim anketindeki genel gidişata ilişkin yanıtları hatırlayalım:

Geçen yıl kasımda yüzde 15.4 olan genel gidişat iyi diyenlerin oranı bu yıl yüzde 2.4’e düştü.

Genel gidişat aynı diyenlerin oranı yüzde 65.5’ten yüzde 26.2’ye indi.

Genel gidişat kötü diyenlerin oranı yüzde 19.1’den yüzde 71.4’e yükseldi.

Böylece, genel gidişat iyi ve kötü diyenlerin farkını gösteren denge oranı eksi 3.7’den eksi 69’a düştü.

Beklentileri yönetebilmek

Ekonomide beklentiler önemli, beklenti yönetimi daha da önemli. Ancak beklenti yönetimi, her şeyin iyiye gittiğini söylemekle ya da kötüye giden şeyler olduğunu dile getirenleri münafık olarak suçlamakla sağlanamıyor. Hele ekonomi için doktor gömleği giymekle hiç olmuyor.

Hiç kimse bu krizi Türkiye’nin çıkardığını söylemedi; 1994 ve 2001 krizlerinden farklı olarak bu krizin ithal edilmek zorunda kalınacağı hep dile getirildi. Türkiye’nin yapması gereken konusunda da çoğunluk hemfikirdi; krize hazırlıklı olmak gerekiyordu. Oysa biz böyle bir hazırlığa hiç gerek görmedik; “bize bir olmaz”la başladık, “teğet geçer”le devam ettik, şimdi de “en karlı biz çıkarız”ı oynuyoruz. Ama bir kere de biz nasıl karlı çıkarız, bunun detayını duyamadık. “Teğet geçme” kavramının yeni anlamları olduğunu da öğrenmiş olduk bu arada. Bu kavram, “belli belirsiz” dokunma anlamına gelirdi bizim bildiğimiz. Oysa bizde basbayağı dokunmaya dönüştü. Hani spor spikerlerinin kullandıkları dille karşılığını verirsek, teğet geçme “topun kale direğini yalayıp auta çıkması” idi. Şimdi spiker arkadaşlar “top kale direğini yalayıp auta giderken gol oldu” mu diyecekler yani...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar