TÜİK kendi kendini mi yalanlıyor?

Öner GÜNÇAVDI
Öner GÜNÇAVDI Öner GÜNÇAVDI oner.guncavdi@dunya.com

İktisatçılarla doktorla­rın önemli benzerlik­leri vardır. Her iki mes­lek grubu da teşhiste bu­lunmadan önce veriye ihtiyaç duyarlar. Doktor­lar bu verileri gözlem­lerinden ve hastalarına yaptıkları tahlillerden el­de ederler. Tahlil sonuç­ları güvenilirse, teşhis ve buna bağlı tedavi de doğ­ru olur.

İktisatçılar da ekonomideki ge­lişmeleri verilerle takip ederler. Özellikle makroekonomik geliş­melerin değerlendirilmesine ola­nak sağlayan veriler resmi kurum­lar tarafından hazırlanır ve kamu­oyuna açıklanır. Bizde bu veriler TÜİK tarafından üretilir.

Malum olduğu üzere çok uzun süreden beri TÜİK verileri kamu­oyunda tartışma konusudur. En hararetli tartışmalardan biri de, TÜİK’in her ayın üçünde açıkladı­ğı TÜFE’ye dayanarak hesapladığı enflasyon verileridir.

Bu tartışmalara neden olan ise, siyasi iktidarların ekonomi yöne­timinde kamuoyu tarafından en önemli başarı ölçüsünün enflas­yon olmasıdır. Maalesef Türkiye 2018 yılından itibaren enflasyon sorunuyla karşı karşıya. Uygula­nan yanlış politikaların da etkisiy­le zaman zaman yüksek seviyele­re çıkan enflasyonun düşürülmesi ise, siyasi sonuçlar doğuran ve ka­muoyunun refahını azaltacak bir­takım politikaların uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Bu politikala­rı uygulamaktan kaçınan iktidar­lar, bazen enflasyonla mücadele edebilmek için enflasyon hesapla­masına konu olan verilere müda­hale edebiliyorlar.

Son yıllarda TÜİK başkanla­rının sıkça değiştirilmesi kura­ma yönelik siyasi müdahale kuş­kularının artmasına neden oldu. Bunun yanında TÜİK verileri­ne alternatif olabilecek bağımsız kurumların yaptığı hesaplamala­rının TÜİK sonuçlarından siste­matik olarak ayrışması kamuo­yunda TÜİK’e yönelik endişeleri arttırdı.

Dahası vatandaşın hissettiği kendi enflasyonun TÜİK’in açık­ladığı oranların üstünde seyret­mesi kamuoyundaki endişeleri arttırdı; kuruma yönelik güveni de azalttı.

Kamuoyunun bir kısmı ise TÜİK’in bilinçli olarak verilere müdahale ettiği ve enflasyonu bi­linçli olarak düşük gösterdiğine inanmakta.

Aslında vatandaşın buna inanması haksız sayılmaz. Zi­ra TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları ülkemizdeki kamu ve özel kesimdeki gelirler politikaları­nın temel girdisini oluşturmakta­dır. Çalışan kesimler ile emekli­lerin yılsonundaki gelir artışları TÜİK’in hesapladığı oranlara gö­re hesaplanmakta ve bu oranların beklentilerden düşük çıkması ça­lışanların ve emeklilerin aylık ge­lirlerindeki artışın düşük hesap­lanmasına yol açmaktadır.

Ama bundan daha ilginç ve en­dişe verici husus ise ekonomi yö­netiminin uyguladıkları para po­litikasının başarısını ölçerken de yine TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon oranını kullan­masıdır. Ayrıca enflasyonla mü­cadelede konulan hedefler TÜİK enflasyonuna göre belirlenmekte­dir. Elbette tüm bunlar yapılırken, üstü kapalı olarak yapılan varsa­yım da TÜİK’ün açıkladığı rakam­ların doğru olduğudur.

Finansal piyasalardaki yatırım­cıların beklentilerine kaynaklık edecek, beklenen finansal gelirle­rin hesaplanmasında kullanılacak olan oran da TÜİK enflasyonudur.

Peki, ama TÜİK enflasyonu doğru mu açıklıyor?

TÜİK’in enflasyonu düşük çı­karmak için verilere müdaha­le edip etmediğini şahsen bilmi­yorum. Ama açıklanan veriler­de birtakım gariplikler olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Benim TÜİK’e yöneltebileceğim eleştiri daha çok veri toplama yöntemin­de yaptığı değişikle ilgilidir.

Son zamanlarda TÜİK dijital kaynaklardan veri toplamayı ter­cih etmeye başlamıştır. Ancak bu değişimi kamuoyu ile paylaşma­mıştır. Hala kamuoyu bu değişik­liğin nedenleri ile içeriğini tam olarak anlamış değildir.

Şimdi gelelim yazımızın ‘püf’ noktasına.

TÜİK’in doğru enflasyon oranı­nı açıklayıp açıklamadığının tar­tışma konusu yapıldığı bugünler­de, aynı kurumun yürüttüğü bir başka araştırmanın sonuçların­dan elde edilen bazı sonuçların, yine aynı kurumun ilgili yıla iliş­kin açıkladığı enflasyon rakamla­rıyla tutarlılık göstermemesi kafa karışıklıklarına neden oluyor.

Dikkat çekmek istediğim sorun 2023 yılına ait Gelir Yaşam Koşul­ları Araştırmasından elde edilen ortalama hanehalkı gelirlerinde görülen nominal artış oranı. Gelir Yaşam Koşulları Araştırması her yıl bizzat TÜİK tarafından yapı­lan araştırmadır. Hanehalklarının harcama davranışları ile harca­malarının finansmanında kulla­nılan gelirin kaynaklarını araştır­maya yönelik bir araştırmadır bu.

Grafik 1’de görüldüğü gibi, 2021 yılından itibaren hanehalklarının nominal gelirlerinde ki artış açık­lanan enflasyon oranının üzerin­dedir. Neredeyse iki oran arasın­da bir makas oluşmaya başlamış­tır. İlginç olanı ise 2023 yılında hanehalkı gelirlerindeki artışın yüzde 107’ye ulaşmış olmasıdır. Zira aynı dönemde TÜİK enflas­yon artış oranını yüzde 53,9 açık­lamıştır.

Hepimiz biliyoruz ki, 2023 yı­lında ülkemizdeki hanehalkları­nın gelirleri bu düzeyde artsa bi­le, satınalma gücündeki artışı (ya­ni reel artışı) bulmak için, bundan açıklanan enflasyonu çıkarmak gerekiyor. Enflasyon çıktıktan sonra bile gelir artış oranı yüzde 50’den fazla çıkıyor. Yani buna gö­re, eğer açıklanan enflasyon verisi doğru ise, 2023 yılında ülkemiz­deki hanehalkı gelirlerinin reel olarak %50’den fazla artmış olma­sı gerekiyor. Yani 2023 yılında va­tandaşımızın satınalma gücü en az yüzde 50 oranında artmış olmalı.

Şimdi soruyorum size. Satınal­ma gücü bu düzeyde artan var mı?

Ya da sizce bu verilerden hangi­si doğru? Hanehalklarının nomi­nal gelir artışı mı, yoksa TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ticaret savaşları 10 Nisan 2025