TTK değiştir kurtul!
Soru: Hangi kanun siyaset ve iş dünyasını uzun yıllar meşgul etti?
Hangi kanun TBMM'de epey sürüncemede bırakıldıktan sonra iş dünyasının yoğun talebi ve baskısı; iktidar ile muhalefetin de "zoraki uzlaşması" sonucu, genel kurulda maddeleri tartışılmadan "apar topar" kabul edildi?
Hangi kanun, "apar topar" kabul edildikten sonra, ticaret sistemini "disipline" etmeye dönük kimi yükümlülük ve yaptırımlardan rahatsız olan iş dünyasının yoğun baskısıyla "apar topar" değiştirildi?
Cevap: Ekonomi kamuoyunda "yeni" sıfatıyla anılan Türk Ticaret Kanunu ki bu özelliği nedeniyle, iddia etmeyeyim ama "yasama tarihinde" benzerine rastlanmıyor.
Özellikle 1990'lı yıllardan itibaren büyük bir hızla bozulan yasa ve yasama kalitesine rağmen, kanunlar önce çıkarılır, yürürlüğe konur, bir süre uygulanır, amaç hâsıl olmaz veya birilerinin canını acıtırsa değiştirilir (idi.) TTK ile bu "gelenek" de bozulmuş oldu.
Tartışmanın seyri
TTK metni hazırlık, taslak ve tasarı aşamalarında yetkin ticaret hukuku bilimcilerinin özenli çalışmalarıyla ortaya çıktı. Bunu biliyoruz. Kanunun Ocak 2011'de TBMM'de kabul edildiği ana kadar herhangi bir eleştiri ve önerisi duyulmayan, aksine, bir an önce çıkarılması için iktidara, muhalefete baskı yapan iş dünyası da biliyor.
Tasarı kanunlaştıktan ve 1 Temmuz 2012'de yürürlüğe girmesi kesinleştikten sonra ileri sürülen itirazların bir bölümü küçük boy işletmelerin "boylarını" aşan kimi hüküm ve yükümlülüklerin küçük törpü darbeleriyle yumuşatılmasına ilişkindi. Bu tür taleplerin "makul" bir tarafı olabilirdi.
İtiraz ve eleştirilerin bir bölümü ise şirket kavramı ve muhasebe düzeni gibi kapitalist sistem hukukunun iki "temel kolonu" üstünde yoğunlaştı. TTK'nin patron veya ortaklar-şirket ilişkisi ve muhasebe düzeniyle ilgili hükümlerinin iş dünyasında "en çok rahatsızlık yaratan maddeler" olduğu görüldü.
Şirket kimin?
Yürürlük tarihi yaklaşırken TTK ile tartışmalar başlıca iki eksene oturdu:
Bir, "Şirket benim değil mi, istediğim gibi kullanırım" yerleşik anlayışı ile kanunun çağdaş sistem ölçütü olarak koyduğu (para çekmek dahil) sınırlama arasındaki çatışma. İki, "muhasebede fazla sıkıntıya bünyem elvermez" anlayışı ile kanunun muhasebe standartlarına uygun sistem kurma ve uygulama hükmü arasındaki çatışma.
Kanunda yapılan değişiklikler bu iki "temel" çatışmayı iş dünyasının lehine çözerken, dikkati çeken iki değerlendirme TÜRMOB Başkanı Nail Sanlı'dan geldi:
Bir: "Türkiye'de şirket benim değil mi, şeklinde bir anlayış var; şirketin tüzel kişilik olduğu kavranabilmiş değil. Bu konuda talepler doğrultusunda değişiklik yapıldı." İki: " Defterlerin muhasebe standartlarına göre tutulması, finansal tabloların muhasebe standartlarına göre düzenlenmesi konusunda geri gidildi. TTK ana amacından uzaklaştı."
TTK ile ilgili olup bitenlerden sonra gelinen nokta bundan daha iyi nasıl anlatılır? Çağcıl kapitalizm kârdır ama aynı zamanda haktır, hukuktur, kuraldır, yükümlülüktür, denetimdir de… Bunlara tahammül edilmeyen bir sistemde "tüzel kişiliğin" lâfı mı olur?