Trump’ın heybesindekiler ve Türkiye
Donald Trump, bir taraftan Ukrayna’daki savaşı sona erdirmekten ve Suriye politikasını güncellemekten bahsederken; diğer yandan da İsrail’e desteği arttırmaktan, daha korumacı bir ticaret yaklaşımı benimsemekten, BRICS ülkelerini yüksek gümrük tarifeleriyle sarsmaktan ve Kanada’yı, Grönland’ı, Panama Kanalı’nı ilhak etmekten söz ediyor.
Onun bütün tuşlara aynı anda basan bu hali, yılbaşı öncesi züccaciye dükkanına dalan Noel Baba kostümü giymiş bir fil imajını kafamda canlandırıyor ve ister istemez gülümsüyorum.
Fakat işin şakaya gelir yanı yok. Küresel bir gücün başındaki isim olarak Trump’ın atacağı adımların tüm dünyayı öyle ya da böyle etkilemesi kaçınılmaz. Özellikle İsrail, İran ve Suriye’ye ilişkin politika tercihleri bizi yakından ilgilendirir. Zira, İsrail’in bir türlü dizginlenemeyen siyasi, askeri ve dini ihtiraslarına daha fazla yol vermesi; birinci kuşak coğrafyadaki nüfuz ve yatırım ilişkilerini, istikrarın sağlanmasına bizzat destek vererek geliştirmeye çalışan ülkemiz için mühim riskleri de beraberinde getirir.
Tam aksi durumda?
İsrail’in bir şekilde uslandırıldığı, İran’ın yıkıcı etkisinin iyiden iyiye kırıldığı ve Suriye’nin terörden arındırılıp bütünlüğünün sağlandığı tam tersi durumda ise Türkiye’nin Orta Doğu’daki siyasi ve ekonomik etkisinin artması söz konusu olur. Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi halinde de Karadeniz’in kuzeyi ile ekonomik ilişkilerimizin zamanla eski rayına oturması bu olumlu etkinin üzerine eklemlenir.
ABD’nin, küresel hegemonya çekişmesinde giderek daha iddialı hale gelen Çin’i bertaraf etmek üzere asıl ilgisini ve kaynaklarını Asya Pasifik’e kaydırma niyeti artık bir sır değil. Asıl hedefine varmaya çalışırken ayağına dolanan Orta Doğu’yu, Çin ve müttefiklerinin etkisinden uzak bir mimaride göreceli istikrara kavuşturmaya yeltenmesi neden söz konusu olmasın! Bunu söylemek elbette dile kolay ama ne yapacağı kestirilemeyen Trump’ın insanlığın menfaatine adımlar attığını görüp te şaşırmayı kim istemez ki!
Olası ticaret savaşları
Öte yandan Trump’ın start vermesi beklenen ticaret savaşları ve doları aşırı güçlendirme hamlesi, küresel ekonomiye darbe vuracağından başlıca muhataplarının yanında gelişmekte olan ülkeler açısından da hayırlara vesile olmayacaktır.
Türkiye özelinde ise başta Çin ile ticaret ve BRICS’e katılım talebi olmak üzere farklı sorunlara yol açabilir. En büyük ihracat pazarı Avrupa olan Türk firmalarının kâr marjı da gelişmelerden olumsuz etkilenebilir. Bu süreçten kayıpsız veya en azından düşük hasarla çıkmak; bir taraftan filin bilerek veya kazara kırıp dökeceği kristallerin neler olacağını önceden kestirerek, diğer yandan da aynı dükkânda birbirleriyle tepişecek fillerin arasından sağ salim çıkarak kendi yolunda yürüme maharetini gerektirir.
2025’e girerken Trump’ın heybesinden dünyanın çocukları için ne sürprizler çıkacağını herkes gibi biz de merakla ve naif bir tevekkülle bekliyoruz.