Trump’ın dönüşü ve iklim değişimi
Trump’ın seçilmesi belki sürpriz olmadı ancak farklı kazanması herkesi şaşırttı. Sonuçlar netleşince, refah toplumlarının çevrecilerinden karamsar sesler yükselmeye başladı.
Sonucu dünya için bir felaket olarak adlandıranlar azımsanmayacak sayıda…
Trump’ın eski başkanlık döneminde izlediği iklim politikaları ve söylemleri, bu dönemde nasıl bir yol izleyeceğinin ipuçlarını fazlasıyla veriyor.
İklim değişimi aldatmaca mı?
İklim değişimini, “pahalı bir şaka”, “var olmayan”, “Çin’in aldatmacası” vb. şekillerde nitelendiren bir ABD başkanı var artık. Küresel ısınma, iklim değişimi elbetteki bilimsel olarak reddedilemeyecek gerçekler. Ancak bunu fırsata çevirme potansiyeli olan Batı dünyasının hırslarını dikkate aldığımızda, dünyanın önemli bir kısmının dolandırıldığı/dolandırılacağı da kuvvetle muhtemel… Trump’ın aldatmadan kastı bu ise biraz haklılık payı olabilir. Trump, başkanlık döneminde Paris İklim Anlaşması’ndan çekilerek dünyada bir ilki gerçekleştirmişti.
Ancak Biden, bu anlaşmaya yeniden dönüş yapmıştı. Şimdi tekrar çekilmek Trump’ın ilk icraatlarından olursa şaşırmamak gerekiyor.
Ayrıca, 2025’te ABD’nin kayıp-zarar fonuna sağlaması beklenen katkı muhtemelen hiç gelmeyecek.
Aslında bu konuda bir gömlek üstte görünen Biden’ın, söylemlerin ötesine pek geçebildiği de söylenemez. Sadece Trump daha açık ve keskin… Asıl tehlike, önümüzde COP29’un Bakü’de toplanacak olması ve ABD’nin seçim sonuçlarından dolayı, fosil yakıtlar konusunda bir kararın yine alınamaması olacak. Birçok ülke bu süreçte geri adım atabilir.
ABD’nin karbon emisyonuna olan katkısı dikkate alındığında, zaten şimdiden tutturulamayacağı anlaşılmış olan +1,5 0C’lik hedefin hayal olacağı, iklimdeki kötüye gidişin daha da hızlanacağı öngörülebilir.
Daha fazla fosil yakıt
Trump, fosil yakıtları azaltmak bir yana, daha fazla petrol, doğal gaz ve LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) çıkartarak ülkesini yeniden dünyada açık ara bir numara yapmayı vadediyor. Trump’a göre, daha fazla enerji çıkartarak ve ihraç ederek sağlanacak refah ile tüm çevre problemlerini çözebilir. Trump, Alaska’daki el değmemiş coğrafyaya da el atmak ve oradan da petrol ve doğal gaz çıkarmak istiyor.
Karbon emisyonunun en büyük sorumlusu olarak ABD’nin, bunun karşılığında ödemesi gereken parasal bedelin de bütçelerinde kalacağını düşündüğünüzde, Trump’ın bu görüşü, seçmende fazlasıyla karşılık buluyor.
Demokrasinin zaafı mı?
Trump, seçmeni iyi okuyor. Kısa vadeli ve doğrudan cebini ilgilendiren somut vaatlerde bulunuyor. Siyasetin en büyük handikabı, kısa vadeli projelere odaklanması ve uzun vadeli (kendi iktidar döneminden sonrası) projelere yatırım yapmaması. İşte bu popülizm diye adlandırılıyor. Ama maalesef seçmenin tercihi bugün cebine girecek olan parada... 10-20 hatta 50 yıl sonrası herkes için bir hikâyeden ibaret… İngiliz İktisatçı John Maynard Keynes’e göre de uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız, değil mi?
Seçim kampanyalarında her iki adayın da iklim konusuna fazla girmemelerini de bu bağlamda görmek gerekiyor sanırım.
Kuraklık, açlık ve göçler
Yazımız içinizi karartmış olabilir. Ancak gerçek bu… Çok sıkıntılı bir döneme giriyoruz. İklim değişimi giderek ağırlaşacak. Bazı bölgelerdeki kuraklık insanları savaşlara ve göçlere zorlayacak.
Bu demektir ki refah toplumlarının da huzuru kaçacak… Artık hiç kimse güvende değil…