Trump ve ekonomi
Her konuşmasında birilerine çatan ve büyük tartışmalara neden olan Trump nihayet bu hafta elle tutulur bir konu olması gereken ekonomi hakkında görüşlerini detaylandırdı. Konuşmasından önce Trump’ın ekonomi takımına bir bakalım. Danışmanları arasında ilk gözünüze çarpacak isim John Paulson olacaktır. Konut balonunu görerek büyük para yapan Paulson, Goldman Sachs ile batacağı kesin ürünler dizayn etmekten ceza da almıştı. Şu anda dünyanın en büyük ve popüler altın yatırım fonu olan GLD’nin en büyük hissedarların biri. Yani bir milyarder.
Piyasayı veya matematiği yakından takip edenlerin bileceği diğer bir isim Andrew Beal. Sadece özel jeti yok kendi sanısı da (Beal Conjecture) var. Aynı zamanda profesyonel poker oyuncusu ve Trump’ın iflaslarından birinde kendisi ile davacı olmuştu. Steven Feinberg, en büyük fonlardan Cerberus’un kurucularından, yani çok zengin. Peter Navarro, gerçek anlamda tek akademisyen ve serbest ticarete karşı daha doğrusu Çin ile ticaret konusunda şahin. Stephen Moore, muhafazakâr Heritage kurumunun ekonomisti ve tek vergi oranı savunucusu. Herhangi bir ekonomik takımın olmazsa olmazı eski Goldman’lı Steven Mnuchin. Goldman Sachs’dan milyoner olarak ayrıldıktan sonra kendi fonunu kurdu ve Mad Max ile American Sniper gibi filmlerin yapımcısı. Kısacası ekip çok zengin, çok erkek ve biraz garip (çok yönlü diyelim) zaten Cumhuriyetçi parti de bu değil mi?
Gelelim Trump’ın ekonomik vaatlerine. Daha önceden de bilinen kurumlar vergisinde yüzde 35’ten yüzde 15’e indirim taahhüdünü yeniledi. Oran büyük görünse de boşluklar nedeni ile büyük şirketlerin çok azı yüzde 35 ödüyor. Genel ortalama yüzde 20’nin altında olduğu gibi büyük şirketlerin yüzde 10’un altına bile düşebildiğine dair pek çok çalışma söz konusu Vergi regülasyonlarında basitleştirme ve dilimleri 7’den 3’e indirmek de yine bir başka vaat. Çocuk bakımı ile ilgili masrafl ar da vergiden düşebilecek. Ticarete karşı olmasa da TTIP anlaşmasını kabul etmeyeceğini ve NAFTA’yı gözden geçireceğin koşullar düzelmezse çıkacağını açıkladı. NAFTA’ya dahil diğer bir ülkenin Kanada olduğunu ve Kanada’nın da ABD’nin en büyük ticaret ortağı olduğunu eklemem gerek. Çin’in kur manipülasyonu ve düşük güvenlik, çevreye önem vermemek gibi yollarla maliyeti düşürdüğünü buna sert önlemler alacağını söyledi. Çelik ve kömür sektörüne de göz kırptı (21. yüz yılda umut bağlanan bir sektör olarak öne çıkması ilginç). Genelde olduğu gibi hangi kaynakları kullanacağını veya olası kayıpların nasıl karşılanacağına dair bir ipucu vermedi. Aslını isterseniz kurumlar vergisi ile ilgili vaatler her ABD seçiminde gündeme gelir. Ve 2012 seçiminde de gelmişti. Romney yüzde 25, Obama ise yüzde 28 seviyesine çekmeyi taahhüt etmişti. Neticede bildiğiniz üzere Obama kazandı ve bir değişiklik olmadı. Trump iş dünyasından geldiği için daha motive olabilir ancak asıl önemli olan oranın düşmesi değil regülasyonların azaltılması ve boşlukların kapatılması.
Ticaret anlaşmaları konusunda sert tavrı başkan seçilmesi durumunda belirsizlik yaratacaktır. Ancak şu anda ilk yapabileceğimiz tespit olası bir yüzde 15 seviyesi Avrupa’da park etmiş parayı ve şirket merkezlerini ABD’ye geri getirecektir.