Trump olmasa tüm sorunlar çözülecekti
ABD siyaseti hakkında yazmadan önce siyasi bir analist olmadığımı söylemem gerekiyor. Ve bunun da farkındayım. Dolayısı ile sokaktaki Amerikalı ile konuştum ve her şeyi çözdüm tadında bir yazı yazmayı düşünmüyorum. Ancak bundan 4 sene önce ABD standartlarında solcu sayılabilecek ve siyahi bir başkan olan Obama’yı seçen Amerikalılar nasıl oldu da bir anda siyasi yelpazenin çok daha uçlarında bulunan Trump ve Sanders gibi isimlere kaymaya başladı. ABD toplumu birkaç yıl içinde radikalleşti mi? Elbette hayır. Basında bir komedi figürü olarak gösterilemeye çalışılsa da Trump ve bu nokta Sanders kampanyalarını Wall Street bağışlarından bağımsız yürüttükleri için halk nezdinde farklı bir politikacı tipi. Avukat kökenli veya kariyer politikacılarının aksine Trump “sokaktaki” Amerikalıya çok daha benziyor. Zengin olması bir sorun değil, aksine avantajı. Zira Trump’ın arkasındaki kitle ona baktığında inşaat gibi son derece elle tutulur bir sektörde sıfırdan zengin olan bir insan görüyor. Sokakta karşılaşmanız kolay bir figür. Defalarca batmış, sistem ile sorumlu. Diğer isimlere baktıklarında ise eş durumundan, çalışma hayatından veya bağışlar üzerinden Wall Street’le ilişkili adaylar görülüyor. O Wall Street ki Trump’ın aksine tüm ülke işsizliğin avucuna düşmüşken yüksek primler vermeye ve hapse girmeden muteber kişiler olarak dolaşmaya devam edebildi. ABD’yi New York ve Los Angeles’tan meydana geliyor sananlar ülkede yaşanan sosyal gelişmelerin etkilerini de okuyamıyor. Dinin en etkili olduğu gelişmiş ülke Amerika’da liberal büyük şehirler ve politik elitlerin kendi doğrularını dayatması ve bunun ekonomik kriz içinde de devam etmesi orta sınıf beyaz seçmeni Trump ve Sanders’a doğru itmiş durumda. Çünkü bu isimler de ister popülist olmalarından isterse siyasi görüşlerinden dolayı olsun global ticaret anlaşmalarına karşılar, zenginlerin cezalandırılmasını istemiyorlar; hak edenlerin zengin olduğu geçmişteki ABD’yi istiyorlar (Sanders bu kategoriye girmeyebilir). Trump’ın göçmen ve Müslüman karşıtı söylemleri elbette ki çok sorunlu. Ancak her başkan secim kampanyasını bitirip global gelişmelere hakim bürokratları ile toplantıya girdiğinde bu söylemleri geri bırakmak zorunda olduğunu bilir. Trump’a odaklanan basın Cruz ve Rubio gibi bazı konularda çok daha radikal isimlerin oluşturabileceği tehlikeyi göz ardı ediyorlar. Sosyal güvenlik reformu, Iran anlaşması, Küba ambargosu, Filistin sorunu gibi konularda Rubio çok daha radikal görüşlere sahip. Sonuç olarak sistem adı ne olursa olsun fikirleri uçta kişilerin destek bulabileceği ortamı yaratmış durumda. Eksik bir diğer konu da tartışmanın sadece partiler üzerinde gitmesi. Bir başkanın yapabilecekleri çoğu zaman Temsilciler Meclisi ve Senatonun hangi partinin elinde olduğu ile doğrudan orantılıdır. Nitekim Başkan Obama son döneminde Kongrenin kontrolünü eline geçiren Cumhuriyetçiler ile çalışmak zorunda kaldı ve çalışamadı. Demokrat veya Cumhuriyetçi borsanın performansı çok daha farklı dinamiklere bağlı olacak. Elbette farklı sektörlerin öne çıkması söz konusu olacaktır ancak gidişatı yeni bir başkana bağlı okumak global sorunların çok küçümsemek demektir. Bu hafta sonu Almanya’da yapılacak bölgesel seçimlerin de ilginç sonuçları olmasını bekliyorum…