Trump, ABD’yi küresel liderlikten uzaklaştırıyor

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Başkan Trump bu hafta, başkanlığa seçilmesi sonrasındaki ilk yılını tamamladı. Görev süresinde şu ana kadar çok fazla konuştuğu, ama somut başarılar sağlayamadığı konusunda küresel çapta bir fikir birliği varmış gibi görünüyor. Trump ABD’ye öncülük etme konusunda başarısız mı oldu? Bu durum gelecekte değişebilir mi? Bu hafta İlter Turan’la birlikte, Amerikan Başkanı’nın görevdeki ilk yılına bir göz atacağız.

Trump’ın Amerikan başkanı olması bir sürpriz miydi?

Trump, Amerika’da yerleşik düzenin dışından gelen bir isim. Ne siyasette aktifti, ne de daha önce herhangi bir siyasi görev üstlenmişti. Geleneksel siyasi akla göre, Cumhuriyetçilerin başkan adaylığını ya da başkanlık seçimini kazanma şansı yoktu. Ancak geriye doğru bakıldığında, geleneksel siyasi sınıfl ara karşı küresel bir tepki olduğu ve bunun yeni türeyen siyasi liderlerin başarısına yardım ettiği görülüyor. İlk bakışta Trump’ın kazanması bir sürpriz olarak görülse de, bugün bu tarz liderlerin seçilmesi artık olağan bir durum.

Trump’ın beklenmeyen zaferinin onun için güçlük oluşturduğunu düşünüyor musunuz?

Amerikan Başkanı Kasım başında seçildi ancak göreve Ocak ayı sonunda başladı. Normal olarak, yeni seçilen Amerikan başkanları arada kalan bu sürede, kabinelerindeki bakanları ve diğer önemli devlet kurumlarının başkanlarını göreve atarlar. Bu kişiler de, daha alt seviyedeki atamaları gerçekleştirirler; böylece başkanın ekibi oluşturulur ve bu ekip, görevden ayrılmaya hazırlananlarla görüşerek yumuşak bir geçişi gerçekleştirirler. Ancak Trump göreve başlamadan ekibini oluşturma işlemini tamamlamayı beceremedi. Göreve başladığından bu yana da atamalar bitirilemediği gibi, Başkan sık sık görevlerinden ayrılan ya da alınan kişilerle uğraşmak zorunda kalıyor. Hatta atananlardan biri sadece bir hafta kadar görevde kaldı. Ayrıca hala atama bekleyen daha alt düzey makamlar bulunuyor. Washington’a yakın dönemde yaptığım bir ziyarette, liderlik eksikliği sonucu bakanlıkların iş yapamaz duruma düştükleri söyleniyordu.

Peki Başkan Trump’ın programının uygulanmasıyla ilgili durum nedir?

Başkan Trump, yerel programında ilerleme konusunda iki tür zorlukla karşı karşıya kaldı. Kararnamelerinden bazıları federal mahkemelerin kararıyla tümüyle ya da kısmen iptal edildi. Kanun teklifl erini ABD Kongresi’ne kabul ettirme konusunda da ciddi zorluklar yaşadı.

Trump’ın göç konusunda uygulamak istediği kontrollerle ilgili karşılaştığı olumsuz kararlar göz önüne alındığında, Başkan’ın, Amerikan Anayasası’nın kapsamlı ilkeleri çerçevesinde, neyin mümkün olduğuna ilişkin yeterli yasal danışmanlık almamış olduğu anlaşılıyor.

Yasama alanında ise, kanun tasarılarının çoğunluk tarafından desteklenmesini sağlamak için, onları Temsilciler Meclisi üyeleri ve senatörlerle müzakere etmekte başarısız oldu. Genel sorun şu: Başkan uzlaşmaz bir kişilik, kendi dediği olsun istiyor. Amerikan siyasi sistemindeki diğer önemli aktörlerle uzlaşmaya yanaşmıyor.

Katıldığım özel bir sohbette, önemli bir Cumhuriyetçi senatör, Trump’ın elini koridorun öbür tarafındakilere uzatmamasından, yani yasaların geçmesi için iki partinin üyelerinin de içinde yer aldığı koalisyonlar oluşturmayı başaramamasından şikayet etti. ABD Kongre üyeleri, ister senatör ister Temsilciler Meclisi üyesi olsun, bağımsız olarak seçilirler ve seçilmelerini başkana borçlu olmazlar. Her ne kadar genelde kendi partilerinin çizgisine uygun oy verseler de, parti disiplinine bağlı değillerdir. Her birinin memnun etmesi gereken özgün bir seçmen kitlesi vardır. Bu durum, Başkan’ın her önerisi için farklı bir koalisyon oluşturmasını gerektirir.

Başkan Trump döneminde Amerika’nın dış politikası hakkında ne söylenebilir?

Trump’ın içte izlediği siyaseti niteleyen eden uzlaşmazca yaklaşım, aynı şekilde onun dış politikasını da belirliyor. Trump, dostlarına ve müttefiklerine danışmadan, onların çıkarlarını ve endişelerini göz önüne almadan, kendisinin Amerikan çıkarlarına uygun olduğunu düşündüğü politikalar geliştiriyor ve herkesin bunlara uymasını bekliyor. Dünyayı ABD’nin egemen olduğu tek kutuplu bir dünya olarak görüyor ve herkesin de katıksız Amerikan çıkarlarına uygun davranmasını istiyor. Bu, ABD’nin Batı ittifakının lideri olarak güvenilirliğini sarsan ve gerçekçilikten uzak bir yaklaşım. Şu anda, NATO’nun Avrupalı üyeleri, beklenmeyen bir durumda ittifakın lideri olan Amerika’nın kendilerini savunmak için yardıma gelip gelmeyeceğinden emin değiller. Uzak Doğu’da Korelilerin ve Japonların da buna benzer ortak endişeleri var. Bir yandan Amerika’nın onları savunma taahhüdüne bağlı kalacağından emin değiller, diğer yandan da ABD’nin Kuzey Kore’yle kendilerinin ilk hedef olacağı bir savaş başlatmasından endişe duyuyorlar.

Peki ya ekonomi politikaları?

Güvenlik alanında görülen yaklaşım ve davranışlar, ekonomide de tekrarlanıyor. Trump, ABD’nin kendisinden önce geliştirdiği tüm ticaret anlaşmalarını eleştirdi. NAFTA’yı değiştirmeye çalışarak, komşularını farklı ortaklar aramaya sevk ediyor ve kendi ülkesini karşılıklı menfaat gözeten ilişkilerden mahrum bırakıyor. Obama’nın, Çin’in Pasifik bölgesindeki ekonomik ve buna bağlı olarak siyasi etkisini kontrol altına almak üzere oluşturduğu TPP’yi (Trans Pasifik Ortaklığı) rafa kaldırdı. TTIP’deki (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) ilerlemeyi durdurdu. İklim Değişikliği anlaşmasından çekildi. ABD, II. Dünya Savaşı sonrasında liberal ekonomik ilkelere göre kendisinin şekillendirdiği küresel ekonomi yönetişiminin lideriydi. Trump, tüm cephelerde Amerika’nın küresel düzen içindeki liderliğini “Önce Amerika” politikasıyla değiştirdi. Bu, Amerika’nın dünyadaki rolünü liderlikten “güçlü aktörlerden biri” düzeyine indirdi. Trump, bir yılda ABD’yi küresel liderlikten uzaklaştırmayı başarmış görünüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019