Travma toplumu ve sürdürülebilir kalkınma

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak burak.tayiz@dunya.com

2023 yılı itibarıyla Türkiye’de suç ve tra­fik güvenliği alanındaki veriler, dikkat çekici bir tabloyu ortaya koyuyor. Resmi kayıtlara göre, 2023’te Türkiye’de 2.817 ci­nayet işlendi; bu, 100.000 kişi başına 3,23 cinayet oranına karşılık geliyor. Bir yıl ön­ceki 2.282 vaka ile karşılaştırıldığında artış yüzde 23 civarında. Ayrıca, organize suç en­deksi 6,89’dan 7,03’e yükselerek Türkiye’yi Avrupa’da en yüksek organize suç oranına sahip ülke konumuna taşıdı.

Trafik kazaları da ayrı bir sorun başlığı. 2023’te 1.314.136 trafik kazası meydana geldi; bu kazalar­da 2.984 kişi hayatını kaybetti, 354.234 ki­şi yaralandı. Türkiye’de her 1 milyon araca 366 ölüm düşerken, bu oran Avrupa Birli­ği ortalamasında sadece 76. Bu fark, sadece yol güvenliğine değil, genel altyapı, denetim ve yaptırım zayıflığına da işaret ediyor. Bu veriler, yalnızca birer istatistik değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedefle­rine ulaşma yolunda Türkiye’nin karşı kar­şıya olduğu yapısal sorunların göstergesi. Güvenlik ve hukukun üstünlüğü olmadan ekonomik istikrar ve dolayısıyla sürdürüle­bilir kalkınma mümkün değil.

Günü kurtarmakla geleceği kaybetmek arasında

Bir ülkenin geleceği, yalnızca büyüme ra­kamlarıyla değil; sokakta yürüyen bir çocu­ğun ne kadar güvende olduğuyla, trafikte hayatta kalma ihtimalinizle ve suç işleyen birinin adalet karşısında ne kadar hesap verdiğiyle ölçülür. Türkiye’nin bugün kar­şı karşıya olduğu sorun, tam da bu sorula­rın cevabında gizli: Suç yayılıyor, trafik öl­dürüyor, adalet çoğu zaman sessiz kalıyor. Ve biz bu güvenlik açığını, sadece bireysel güvenliğimizi değil, ülkece sürdürülebilir kalkınma hayalimizi de kemiren bir ur gibi büyütüyoruz. Ama en önemlisi şu: Güven­lik sorunu, sadece bugünü değil, yarını da çürütüyor. Sürdürülebilir kalkınma dedi­ğimiz şey; eğitim, sağlık, çevre, altyapı gibi alanlara yapılan yatırımla olur. Ancak biz, bu kaynakları suçla mücadeleye, yaraları sarmaya, kayıpları telafi etmeye harcıyo­ruz. Yani sorunu önlemek yerine, sonuçla­rına yetişmeye çalışıyoruz. Bu sürdürülebi­lirlik değil; bu sadece günü kurtarmak.

Ekonomiyi sessizce erozyona uğratan tablo

Güvenlik zafiyetinin bedeli yalnızca top­lumsal değil, ekonomik olarak da ağır; suç ve trafik kaynaklı kayıplar, ülkenin büyü­me potansiyelini sistemli biçimde törpülü­yor. Araştırmalar, suç oranlarındaki yüzde 10’luk bir artışın, ekonomik büyümeyi yüz­de 0,49 ile yüzde 0,62 arasında azalttığını gösteriyor. Bu da suç oranlarının ekonomik büyümeyi doğrudan olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.

Trafik kazalarının ekono­mik maliyeti ise oldukça çarpıcı. Türkiye’de trafik kazalarının ekonomik maliyeti, Gay­ri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yaklaşık yüzde 5,37’sine denk geliyor. Bu da trafik kurallarında caydırıcı politikalar izlemiyor olmanın ülke ekonomisi üzerindeki yükünü gösteriyor. Türkiye için hesaplanan trafik kazası maliyetleri; ölü başına 1,206,982 TL, ağır yaralı başına 127,732 TL ve hafif yaralı başına 9,302 TL olarak belirlenmiş.

İnşa edilen şey nedir?

Peki neden oluyor bu? Çünkü cezasız­lık, suçun oksijeni. Şehirler büyürken hu­kuk daralıyor. Toplum güvenliği ile suçun yayılma hızı arasındaki makas açılıyor. Ve en kötüsü, toplum bu duruma alışıyor. Kayıtsızlaşıyor. Türkiye’nin kalkınma he­defleri, sadece köprülerle, havaalanlarıy­la, büyüme yüzdeleriyle ölçülmez. Gerçek kalkınma; güvenli, adil ve yaşanabilir bir toplum inşa etmekle başlar. Travma toplu­mundan kalkınma toplumuna giden yollar yapılamıyorsa o ülkede hangi yolların ya­pıldığı önemsizleşiyor ve kalkınma iddia­sı yalnızca kâğıt üzerinde kalıyor.

Nitekim sürdürülebilir kalkınma aynı zamanda bir eğitim politikası, bir adalet reformu ve bir toplumsal eşitlik sorunu olarak önümüzde duruyor ve biz bu üç sacayağını ihmal et­tikçe, yalnızca ekonomik değil, sosyal do­kusu zedelenmiş, güvensizlik üzerine ku­rulu bir travma toplumu inşa etmeye de­vam ediyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhasebe vakti 19 Şubat 2025
Ateşkesten arta kalanlar 05 Şubat 2025