Transferde emsal fiyat yöntemi: Berry oranı
A. CAN NİZAMOĞLU
Transfer fiyatlandırması teorisinin temeli, ilişkili şirketlerin birbirleri ile olan işlemlerinde, o işlemin ilişkisiz kişiler arasında olması halinde geçerli olacak fiyat veya bedeli uygulamasını gerektiren ‘emsallere uygunluk prensibi’ne dayanır. Bu prensibin öznelliği bir tarafa, belirli bir rekabet gücüne sahip olan grup şirketlerine bu prensibin uygulanmasının doğruluğu hâlâ tartışmaya açık bir konu. Bunun yanı sıra grup şirketleri arasında gerçekleşen bir işleme gerçekten emsal teşkil edebilecek ilişkisiz işlemlerin bulunması her zaman kolay değildir. Bu nedenle vergi mükellefl eri veya transfer fiyatlandırması analistlerine, ilişkili işlemlerin emsaline uygunluğunu göstermek adına büyük bir iş düşmektedir. Transfer fiyatlandırmasının kavram olarak pozitif bir bilim olmaması nedeniyle grup içi fiyat veya bedellerin emsallerine uygunlunu açıklamak için değişik yöntemlere baş vurulduğu gibi bazı durumlarda aynı işlem için birden fazla yöntemin veya test mekanizmasının kullanılması da söz konusu olabilmektedir.
OECD Rehberi’nin 2010 yılındaki güncellemesi öncesinde transfer fiyatlandırması yöntemlerinin uygulanmasında bir hiyerarşi söz konusuydu ki bu durum bizim transfer fiyatlandırması düzenlemelerimizde geçerliliğini korumaktadır. Ancak “Karşılaştırılabilir Fiyat Yöntemi’nin” sınırlı uygulama alanı olması, brüt kâr marjına dayalı “Maliyet Artı” ve “Yeniden Satış Fiyatı” yöntemlerinin farklı muhasebe standartları nedeniyle her zaman güvenilir sonuçlar vermemesi, bir yandan aslında OECD rehberi tarafından “son çare” olarak görülen “İşleme Dayalı Net Kâr Marjı Yöntemi’ni” pratikte en sık kullanılan yöntem haline getirirken diğer yandan alternatif emsal bedel hesaplama yöntemlerine de çanak tutmaktadır; örneğin Berry Oranı.
DuPont davası
Charles Berry, Princeston Üniversitesi’nde görevli bir ekonomi profesörü iken Amerikan Mali İdaresi (IRS) kendisinden, IRS ile Amerika merkezli DuPont şirketi arasındaki bir uyuşmazlıkta danışman olarak görev alması istemişti.
Davanın konusu İsviçre’de kurulu, tamamen DuPont Grubu’na ait olan ve faaliyet konusu DuPont şirketlerinden satın aldığı ürünleri İsviçre’deki ilişkisiz kişilere satmak olan DuPont de Nemours International S.A.’nın (DISA) elde etmesi gereken emsaline uygun kâr marjının kaç olması gerektiğiydi. IRS, DISA için hâlihazırda uygulanan, satışlar üzerinden yaklaşık %20 kâr marjını yüksek bularak profesör Berry’den bu oran ile ilgili çalışmasını isteyerek ona bu oranın gerçekten emsallerine uygun olup olmadığını sormuştu.
Charles Berry’nin konuya yaklaşımı, sınırlı riskli distribütör şirketlerin, distribütörlüğünü yaptıkları üründen bağımsız olarak, masraf ve harcamaları üzerinden bir gelir elde etmelerinin gerektiği ve bu nedenle onların kârlılıklarının faaliyet giderleri dikkate alınarak test edilmesinin daha doğru olacağı yönünde oldu. Nitekim Charles Berry, yaptığı çalışmalar sonucunda, brüt kâr marjı/faaliyet giderleri oranının, DISA gibi bir distribütör şirket için en uygun kâr göstergesi olduğuna inanarak bu oranı emsal şirket verileri ile karşılaştırdı ve %20 ’nin DISA için oldukça yüksek bir kâr marjı olduğuna kanaat getirdi.
Bu olayın ardından brüt kâr marjı/ faaliyet giderleri oranı, Berry Oranı olarak anılmaya başlandı. Bir sonraki yazıda Berry Oranı’nın hangi durumlarda kullanılması ve hangi durumlarda kullanılmaması gerektiğinden bahsedeceğim.