Transfer fiyatlaması incelemelerinde karşılaşılan sorunla (2)
Günün Sözü:
''Bir uçtan diğerine aynı hükmü aynı şekilde ve titizlikte uyguluyor olma kuvvet ve kudretine devlet denir.''
Değerli DÜNYA okurları öncelikle geçmiş bayramınız kutlu olsun efendim. Hatırlarsanız bayram öncesi son yazımızda (DÜNYA 26.9.2008- www.vergiportali.com <http://www.vergiportali.com> adresinden bu ve önceki tüm yazılarımıza erişebilirsiniz.) uygulamada karşılaştığımız altı sorundan bahsetmiştik. Kaldığımız yerden devam edelim.
7. Gümrükte ödenen KDV'nin indirilemeyeceği iddiası
Yurtdışındaki ilişkili şirketten yapılan alımda uygulanan fiyatın yüksek olduğu iddiası ile yapılan bazı incelemelerde ithalat maliyetinin bir kısmı örtülü kazanç dağıtımı iddiası ile reddedildi. Kurumlar vergisi açısında yapılan bu tarhiyat yanında, reddedilen maliyetle ilgili (ithalat sırasında gümrükte peşinen ödenip daha sora tahsil edilen KDV'den indirilen) KDV'lerin indirilemeyeceği iddia edildi. Yapılan yorum son derece basitti; ''Reddedilen maliyet 'kanunen kabul edilmeyen gider'dir (KKEG). KKEG'ye isabet eden KDV'de indirilemez. Daha önce gümrükte fazladan ödenen KDV'nin iadesi de mümkün değildir.''
Oysa örtülü kazanç dağıtımı bir vergi güvenlik müessesesidir. Oluşan fiyatın piyasa fiyatı olduğu iddia edilen bir fiyatla mukayesesi suretiyle kurumlar vergisi açısından matrahta bir düzeltme yapılmaktadır.
Matrahta yapılan bu düzetme sadece ve sadece kurumlar vergisi açısındandır. Mali İdare'nin bu hususu süratle bir tebliğ neşretmek suretiyle açıklığa kavuşturmasında yarar bulunmaktadır.
8. KDV tarhiyatı yapılan incelemeler
Bir kısım incelemelerde de ilişkili şirkete yapılan satışta uygulanan fiyatın piyasa fiyatına göre düşük olduğu iddia edilmiş ve olması gerektiği iddia edilen fiyatla gerçekleşen fiyat arasındaki fark üzerinden KDV varsa ÖTV hesaplanmıştır.
Yukarıda da izah ettiğimiz üzere KDV Kanunu'nun (KDVK) da bu konuda özel bir düzenleme yapılmadıkça (KDVK'daki emsal bedel müessesesi bundan farklıdır.) örtülü kazanç dağıtımı iddialarını otomatik olarak KDV tarhiyatları takip edemez, etmemelidir.
Matrahta yapılan bu düzetme sadece ve sadece kurumlar vergisi açısındandır. Mali İdare'nin bu hususu da süratle bir tebliğ neşretmek suretiyle açıklığa kavuşturmasında yarar bulunmaktadır.
9. KDV tarhiyatı yapılmayan incelemeler
Değerli DÜNYA okurları yukarıda paylaştığım yaklaşımlar yanında İstanbul da yürütülen sektörel vergi incelemelerinde tam da söylediğimiz türden yaklaşımla karşılaştığımızı, her iki durumla ilgili olarak da herhangi bir KDV tarhiyatı yapılmadığını belirtelim.
Aslında bizim talebimiz aklıselim ve hukuk çerçevesinde yeknesaklığın sağlanmasıdır.
10. Serbest bölge şirketleri bu sene transfer fiyatlaması raporu hazırlamakla yükümlü olduklarını unutmasınlar (çelişki )
Değerli DÜNYA okurları bu noktada hem bir hatırlatma yapmak, hem de bir çelişkiye dikkat çekmek istiyorum. Bu satırların yazarını, bu sahifeleri izleyenler bilirler ki sık sık serbest bölgelerle ilgili yürütülen incelemeler üzerinde dururum. Bildiğiniz gibi 'transfer fiyatlaması' konusunda yapılan düzenlemelerle 2008 yılı için serbest bölge faaliyetlerine yönelik olarak Transfer Fiyatlaması Raporu düzenlenme zorunluluğu getirildi. Bir yandan vergi incelemelerinde serbest bölgeler keemlenyekün yok sayılıyor, bir yandan da Bakanlar Kurulu kararları ve Mali İdare'nin tebliğleri ile buralarda edilen kârların piyasaya uygunluğu konusunda rapor isteniyor.
Başlı başına bu düzenleme dahi yapılan (hiç kâr edilemeyeceğini ileri sürme, Serbest Bölgeler Kanunu, buralardaki faaliyetleri yok sayma, giderleri görmeme, hiç kâr bırakılamayacağını iddia etme şeklindeki) eleştirilerle tezat teşkil etmekte, adeta eleştirileri tekzib etmektedir.
Yanlış anlaşılmasın. Biz neden eleştiriliyor, neden inceleniyor, bu konu sorgulanamaz demedik demiyoruz. Dediğimiz, buralarda yasalar çerçevesinde sürdürülen faaliyetler yok sayılamaz, emsalini araştırmadan, emsale uygun karlılık ne olmalı ortaya konmadan, buralardaki giderleri dikkate almadan yapılan eleştiriler hukuki değil diyoruz.
Bütün bunları derken de kanuna, mali idarenin kendi tebliğlerine, geçmişte verdiği görüşlere, idarece geçmişte oluşturulmuş bir kısım kararlara (Hesap Uzmanları Danışma Komisyonu Kararları), geçmişte verilmiş yüzlerce yargı kararının yarattığını düşündüğümüz hukuki güvenlik ilkesine dayanıyoruz. Özellikle yargı organlarının müstakar hale gelmiş, idari işlemlere karşı açılan davalarda işlemin iptal gerekçeleri arasında sıklıkla gördüğümüz hukuki güvenlik kavramının temel direklerinden saydığımız, kararlarını çok önemsiyoruz. Bu nedenle zaman zaman karşılaştığımız, müstakar hale gelmiş tavırların dışındaki kararları, hele de gerekçesi de açık değilse anlamakta güçlük çekiyoruz. Ama biliyoruz ki Türkiye'de "yargıçlar" var ve eninde sonunda hak tecelli eder.
Gelecek yazımızda:
Hammadde alımında eleştiri yapılan sektörler ne yapacaklar?
Düzeltme araçları/çift yönlü düzeltme,
Yıllar içinde yöntem değişiklikleri,
Uzlaşmalarda sürece TP uzmanları da dahil olmalı,
İncelemelerde sürece TP uzmanları da bir şekilde dahil edilmeli.
Bizi izlemeye devam edin efendim. Görüşmek üzere.