Toroslar'dan krom manzaraları ve sorular
Toroslar'dayız... Tam göbeğinde...
Orta Toros Dağları'nda...
Altımızda sağlam bir dört çeker... İne çıka ilerliyoruz... Çevremizde,
bölgenin kireç taşlarıyla volkanik kayaçların yanyana yer aldığı karmaşık yapısının rüzgarın, suyun etkisiyle biçimlendirdiği olağanüstü şekiller...
Kah bir insan yüzü...
Kah bir kartalın kanadı...
Kocaman çam ağaçları...
Gürül gürül akan sular...
Kısacası enfes bir doğa...
***
Araçta beş kişiyiz...
İşadamı Necati Kurmel...
Danışmanı Atilla Alptekin...
Saray Halı ve Saray Çiftliği'nin Genel Koordinatörü Nadir Yürüktümen...
Yazarımız Rüştü Bozkurt ve ben...
Aslında bu dağlarda yürümek var ama...
İşimiz acele; Akmetal'e gidiyoruz...
Türkiye'nin en büyük krom işleme tesislerinden birini gündüz gözüyle görmemiz lazım...
***
Yol boyunca Necati Kurmel ile sohbet ediyoruz... Bir iş adamı olarak madencilik onun ilk gözağrısı...
1966 yılında vurmuş ilk kazmayı...
Madenciliğe girmesinde Kemal Dedeman'ın etkisi var...
Bir yıl kadar maden işinde onun yanında olmuş...
"Kalmam, birlikte çalışmamız için ısrar etti" diyor Necati Kurmel, "Kalmayacağımı anlayınca, Yahyalı'daki çiftçi çevremden çıkıp yeni ufuklara yelken açmamı öğütledi. Bu denli değer vermesi, beni cesaretlendirdi..."
Bolkar Dağı'nın eteklerinden Karanfil Dağı'nın eteklerine... Çamlıbel, Gerdibi, Büyüksofulu, Kıcak üzerinden... Körkün ve Eğlence çaylarını geçerek Aladağ'a varıyoruz... Epey bir çıkıp indik...
Şimdi rakım 650 metre... Akmetal'in dişlileri burada çalışıyor. Neredeyse 40 yıldır... Maden ise daha yukarıda...
Maden ocakları ve dört fabrikada binden fazla insan çalışıyor...
***
Akmetal'de Ahmet Kurmel'in misafiriyiz...
Belli ki, çevresine katkıda bulunmayı seviyor... Deyim yerindeyse ‘dağ başında'
hatırı sayılır bir kütüphane kurmuş...
Okumayı da seviyor, okutmayı da...
Öğreniyoruz ki, Aladağ'da Necati Kurmel Kız ve Erkek Yatılı Pansiyonları ve Lisesi'nden mezun gençlerin üniversiteye girme oranı yüzde 70'e varıyor...
Kurmeller, "Okuyanın okumayana, eli ekmeğe kolay yetişenin, yetişemeyene borçlu olduğuna" inananlardan...
Aladağlı da durumdan memnun...
"Çalışanların yüzde 80'inden fazlası bizim köylerden. İşsizlik yok Aladağ'da...
Maden 45-50 yıl daha gider deniyor...
Demek ki çocuklarımız da işsiz kalmayacak" diyor.
***
İşletmeden sorumlu Atilla Menevşe, jeoloji mühendisleri İbrahim Gülibrahimoğlu, Ali Kemal Akın ve Serdal Özbek katılıyor aramıza...
Konuşuyoruz, konuştukça bilgileniyoruz: Türkiye kromda dünyanın en zengin 8 ülkesinden biri... En büyük oyuncu Güney Afrika... Türkiye iki ikinci sırada yer alıyor... Amerikan jeoloji
araştırmalarına göre rezervlerin yüzde 2'sine sahip... Ama ticaretinin yüzde 18'ini yapıyor... Bu özelliği ile de Türkiye dünya çapında etkin bir oyuncu...
***
Aslına bakarsanız kromla ilgili rezerv bilgimiz net değil... Henüz Türkiye'nin her bölgesinde araştırma yapılmamış...
Sadece krom değil, pek çok maden açısından... Avrupa ülkelerinin
birçoğunda yerin ortalama 1200 metre altı neredeyse karış karış bilinirken, bizde bu seviye ortalama 200 metrelerde...
Ona da karış karış demek hayli iddialı...
Özellikle de Doğu ve Güneydoğu ‘bakir' sayılıyor... Teknoloji olarak geriliğimizden değil... İnanması güç ama madencilikte hareketlenmeye yeni başlıyoruz...
***
Türkiye'de krom işiyle uğraşan beş büyük firma var: Eti Krom, Akmetal, Türk- Çin ortaklığı olan CVK Krom Maden, Dedeman, Şehmus Tatlıcı'nın Şetat firması...
Robert Yüksel Yıldırım'ın İcra Kurulu Başkanı olduğu Yıldırım Grup'un 2004 yılında özelleştirmeden aldığı Eti Krom parçada en büyük konumunda...
Konsantrede ise en büyük kapasiteye Kurmel Grubu'nun Akmetal'i sahip...
Bu firmaların da hepsi dünya çapında oyuncu...
***
Türkiye'de üretilen kromun yüzde 95'ini Çin satın alıyor... Dünyanın geri kalanı ise yüzde 5'ini... Aslında krom ihracatçısı pek çok ülke açısından manzara böyle...
Çin en büyük alıcı...
Ne yapıyor bu kadar kromu derseniz...
En başta paslanmaz çelik...
Dünyada paslanmaz çelik üreten 15 firma var... Bunların 9'u Çin'de...
Bu 15 firma paslanmaz çeliğin yüzde 87'sini üretiyor... Ve ferrokrom piyasasında fiyatı da onlar belirliyor...
***
İşi bilenlerle konuşurken o akşam aklımıza bir soru takıldı... Biraz çekingen soruyoruz: Kromda dünya çapında ağırlığı olan Türkiye, ana maddesi krom olan paslanmaz çelikte niye yok?
"Neden olmasın" diyorlar, "aslına bakarsanız çok da güzel olur! Türkiye'de kromun en iyisi var. Çok iyi çelik üreticileri de. Hangisi yapsa çok avantajlı konuma geçer..."
İlk sorumuza olumlu yanıt almanın cesaretiyle yine soruyoruz: "Peki, o zaman neden kimse paslanmaz üretmiyor?"
Sorumuzun net bir yanıtı yok...
Ama durum özetle şu: Türkiye'nin yılda 400-450 bin ton paslanmaz çelik ihtiyacı var...
Paslanmaz çelik üretiminin anlamlı olabilmesi için en az 1 milyon tonluk bir yatırım lazım...
Bu da yaklaşık 650 bin tonluk paslanmaz çeliğin dünyaya pazarlanması demek...
Türkiye'deki çelik üreticileri bu beceriye sahip olabilmeli diye düşünüyor insan...
Üstelik paslanmaz çelik ihtiyacımız her yıl yüzde 9-10 artıyor...
Makine sanayimiz gelişiyor...
Geçenlerde Adnan Dalgakıran açıkladı: Türkiye'nin ihracatı bu yılın ilk 6 ayında altın hariç yüzde 3.4 büyürken, makinecilerin ihracatı 3 katı arttı...
***
İç talep yatırım açısından pozitif sinyal veriyor... Ya dış talep?
Doğu Avrupa'dan Irak'a...
Etrafımızda paslanmaz çelik ihtiyacı olan ülke de çok... Bir süre önce açığı gören Hindistan da bu alana girdi...
Ama bölgede en uygun aday Türkiye ...
"Biraz cesaret yeter" diye konuşuyoruz...
Büyük yatırım ve cesaret deyince aklıma Ereğli Demir Çelik geliyor...
Ya da kardeş kuruluşu İsdemir...
Tabii Karabük de...
Birinden biri bu işe giremez mi? Ya da bir başka ‘babayiğit'? Sorularımız devam ediyor: Hükümet böyle bir yatırıma destek vermez mi?
Zaman zaman ekonominin en yetkili ağızlarından duyuyoruz: "Türkiye 2.5 kuruşa krom satarak nereye gidecek?" Biraz gülümseme ile karşılanıyor bu soru: "Kromun fiyatı kiloyla değil, ton ile olur"
diyorlar, "Ayrıca bir dünya fiyatı var. Biz ucuza satıyoruz da Kazakistan ya da Güney Afrika bizden pahalıya satıyor değil ki... Ama bu sorudan amaç, Türkiye kromunu paslanmaz çelik üreterek daha katma değerli hale getirmesi ise diyecek birşeyimiz yok. Doğru söze ne denir?"
***
Geçen yıl cari açık alıp başını gittiğinden bu yana hükümet tedbir arıyor...
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın ithal edilen ürünlerin Türkiye'de üretilmesini teşvik etmek yönünde yoğun çabaları var... Paslanmaz çelik sanayinin de kurulmasını istiyor...
Ama nedense bu konuda bir adım atılamadı...
Belki de sorun başka bir yerde...
Kimilerinin dediği gibi, Türkiye'de "paslanmaz çeliği kuracak kadar elektrik yok..." Belki işin o tarafı düşünülüyor...
Ama o akşam masanın etrafında mühendis çoktu...
"Çözülmez bir sorun değil bu" diyorlar, "Çelik üretilirken kullanılan enerji ferrokrom tesisinde de kullanılabilir. Ortak eritme sağlanarak bu sorun çözülebilir..."
***
Sizi bilmem ama ben Toroslar'da filizlenen bu ‘paslanmaz' fikrini pek sevdim...
Günümüzde dünya çelik sektörünün üzerine yoğunlaştığı paslanmaz çelik üretimi Türkiye için ‘biçilmiş kaftan' gibi...
Necati Kurmel ve dostlarıyla başka neler konuştuğumuza gelince...
36 bin başla hayvancılık sektörünün en büyüğü haline gelen Saray Çiftliği...
Türkiye'nin makine halısında lider üreticisi Saray Halı...
Yeni dönemde iş hayatının getirdiği riskler ve fırsatlar...
İzin verirseniz onları da haftaya anlatayım...
Sadece bir ipucu vereyim: "Şu anda en kârlı yatırım nedir biliyor musunuz?" diye sordu Necati Kurmel... Ve sorusunu da yanıtsız bırakmadı... Haftaya...
Gümüştaş, Romalılar'dan kalma altın madeni ocaklarını yeniden işletiyor...
Gümüştaş bir madencilik şirketi...
Gümüşhane ve Niğde'de hem ocakları var hem de cevher zenginleştiren tesisleri...
Gümüşhane'de çinko ve kurşun, Niğde'de altın ve gümüş işliyor...
Necati Kurmel ve Aydın Doğan ortaklığında kurulmuş...
Biz Necati Kurmel ile birlikte Ulukışla Tepeköy'deki Maden Zenginleştirme Tesisi'ne gittik... Maden ocağı ise Bolkar Dağı'nda... Milattan önceki yıllardan bu yana bilinen bir maden... Hititler
döneminden... Romalılar da işletmiş...
Cumhuriyet yıllarında Atatürk'ün talimatı ile Maden Tetkik Arama tarafından Alman uzmanlarla işletmeye alınmış...
Son yıllarda altın fiyatları hızla yükselince, eski madenler yeniden rağbete bindi...
Şimdi Necati Kurmel ve Aydın Doğan ortaklığındaki Gümüştaş tarafından işletiliyor... Gittiğimizde bizi Gümüştaş Madencilik Genel Müdürü Ümit Aras, Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu, Maden İşletme
Müdürü Levent Çil karşıladı...
Verilen bilgiye göre, tonda 1 gr kadar altın maden işletmeciliğinde fizibılmış...
Bolkar'daki madende tonda 10 gr altın, 300 gr gümüş var... Görünür rezervleri yaklaşık 700 bin ton civarında... Rezerv artırma amaçlı sondajlarını sürdürüyorlar...
Ama bugünkü verilere göre dahi en az 10 yıl işleyecek bir maden...
Türkiye topraklarının altında 6 bin 500 ton altın yattığı belirtiliyor... Yıllık üretimimiz 25 ton. Avrupa'nın en büyük altın üreticisiyiz...
Buna rağmen üretimimiz kendimize dahi yetmiyor... Çünkü Türkiye'nin yıllık tüketimi 150 ton... Yani üretimimiz tüketimimizin altıda biri... Türkiye'de altın çıkarma işinde fazla firma yok... Bir elin parmakları kadar...
Eurogold'u satın alan Koza, Kanadalılar'ın Tüprag'ı, Anatolian Minerals'i bünyesine alan Alacer Gold, Gümüştaş... Bir-iki firma daha...
Hepsinin başı dertte... Madencilerin çevreyi kirlettiğine inananlar dava üstüne dava açıyor... Maden çıkarmak kolay iş değil...
Bolkar'daki Gümüştaş'ın madeninin ağzı 2160 metrede... Madende 200, tesiste 100 kişi çalışıyor... Emeği takdir etmek ama çevreyi de dikkate almak gerek...
Maden ve çevre...Yaman çelişki...
Madencilerin iddiası, "çevreye en az zararı vererek" çalıştıkları yönünde...
"Peki ya siyanür?" diye soruyoruz...
"Tamamen bozunduruyoruz" diyorlar, "azot ve karbon olarak ayrıştırıyoruz. Çevreye etkisi yok. Çok küçük bir miktarı da çinko ve kurşun ile birlikte atık havuzumuzda tutuyoruz..."
Firmanın genç jeoloji mühendisi Şener Çerkez söze giriyor: "İçtiğimiz sigarada daha fazla siyanür var" diyor, "1 ppm'in altında..."
DAHA ÇOK İSTİHDAM DAHA ÇOK EĞİTİM
İş adamı Necati Kurmel'in sahibi olduğu şirketlerdeki aktif istihdam bugün itibarilye 3 bin 350 kişi...
Kurmel "İmkanlarımız el verdiğince amacımız daha çok kişiye iş sağlamanın yanı sıra, daha çok okul açmak, daha çok eğitim imkanı yaratmak" diyor