Torbadan yine ve aynı "tavşan" çıkacak
Önceki gün yazılı ve görsel basına bir haber düştü.
Ekonomiyi ilgilendiren yeni bir Torba Kanun Meclis'e sevk edildi. Bu sefer açıklamayı, Hazine ve Maliye Bakanı yapmadı; onun yerine AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Muş yaptı. Altında bir şey aramıyoruz, ama niye ilgili Bakanın konuya sahip olmadığı konusunda küçük bir kaygı yaşıyoruz. Neyse…
Kanun teklifinin künyesiyle ilgili birkaç bilgi daha…
Sayabildiğim kadarıyla kanun teklifini 76 milletvekili imzalamış. Yazılan isimlerin ve atılan imzaların kriminolojik tespiti yapılsa sanki ayakta ve yolda imzalanmış gibi olduğu hissediliyor.
Bu arada şöyle bir soru da akla geliyor: Acaba bu 76 kişiden kaçı imzalamadan önce veya imzaladıktan sonra metni okumuş?... Elbette okuyanlara lafımız yok. Niye okumaları gerekiyor? Yakında başlayacak tatil döneminde seçim bölgelerinde ve tatil beldelerinde konuyu anlatsınlar diye…
Ağırlıklı ekonomiyi ilgilendirdiği ifade edilen kanun teklifi, yürürlük ve yürütme maddesi hariç, toplam 30 maddeden ibaret.
Ancak; 30 madde başarılı bir şekilde (!) toplam 15 kanunda değişiklik yapılmış. Yani torbaya adeta her şey sıkıştırılmış.
Gelelim torba kanunun içeriğine…
Her şeyden önce Anayasaya aykırı düzenlemelerin olduğunun altını çizelim. Özellikle vergi konusunda yürütme organına verilen yetkilerle sağlıkla ilgili “kamu-özel sektör ortaklığı” (PPP) projelerine ilişkin sözleşme revizyonu yetkisinin Anayasaya takılma ihtimalinin bulunduğunu belirtelim.
Kanun teklifinin genel gerekçesini formüle etmek kolay olmamış. Teklif ile;
- Ulusal ve uluslararası konjonktürden kaynaklı reel sektörün finansal sorunlarına çözüm arayışlarına girilmiş,
- Elektrikli otomotiv üretimine ve yenilenebilir enerjiye ilişkin desteklere değinilmiş,
- Yurtdışındaki vatandaşlarımızın sosyal güvenlik prim borçları düzenlenmiş,
- Vergide hasılat esası adıyla adeta belgesizlik ve kayıtsızlık tescil edilmiş,
- Yurt dışındaki varlıkların Türkiye’ye getirilmesi af kapsamına alınmış,
- Yurt içindeki taşınmaz ve stokların beyanı için yeni bir imkan getirilmiş,
- Öözellikle TCMB ile ilgili çok ciddi bağımsızlığına zarar veren düzenlemelere yer verilmiş,
- …
Kısacası her telden bir potbori ortaya çıkmış.
Şunu belirtelim ki; söz konusu kanun teklifinin her maddesi ayrıca incelemeye değer hükümler içeriyor. Çok ciddi düzenlemelere bu teklifle yer veriliyor.
Ancak; krizde olan ve büyük sıkıntı içerisinde bulunan ekonomimiz için bunların hiç biri şu aşamada anlam ifade etmiyor. Ülkenin maliyesinin durumu tehlike sinyalleri veriyor. Zira; vergi toplanamıyor, devletin kurumları borçlarını ödeyemiyor, bütçenin büyük bir kısmı faize gidiyor, harcamalarda öncelikler belirlenmiyor.
Her şeyden önce krizi aşacak ve belli bir zaman planına dayalı ekonomik program yok. Dolayısıyla bu tür düzenlemeler perakende ya da geçici olmaktan öteye geçemiyor.
Böyle bir ekonomik yapıda akla gelen ilk tedbirlerden birisi kaynak yaratmak ve özellikle olağan ya da olağanüstü vergiler salmak olduğu halde; kanun teklifiyle adeta kayıtsızlık ve belgesizlik teşvik ediliyor. Gelir vergisi mükellefleri için hasılat esaslı kazanç tespiti esası getiriliyor. Yani KOBİ diye adlandırdığımız gelir vergisi mükellefi ticaret ve meslek erbabının sadece gelirlerinin (gayri safi hasılatlarının) yüzde 10’unun vergiye tabi kazanç olması öngörülüyor. Yetmiyormuş gibi, işin ruhuna ters bir şekilde kurumlar vergisi mükellefleri de kapsama dahil ediliyor. Tabi bu düzenlemenin kapsamını genişletme konusunda da yürütmeye yetki veriliyor.
Yani büyümeye ve kurumsal yapı oluşturmaya, kayda girmeye yönelik düzenlemeler yerine; küçülmeye, kurumsal yapı dışına çıkmaya ve dolayısıyla kayıtsız alanda kalmaya yönelik yapı benimseniyor.
Düzenlemelerde yürütme organına verilen yetkilerin kapsamının genişliği, niteliği, ileride keyfiliğe zemin hazırlıyor.
Sözün özü; bu torbada da önceki torbalarda olduğu gibi benzer nitelikte düzenlemeler var ve ne yazık ki bu düzenlemelerin yaraya merhem olmadığı ortada.
Bakalım ne zaman yapısal ve kökten düzenlemelere sıra gelecek?...