Toplumun hizmetinde kapitalizm

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Geçtiğimiz ayın son günlerinde 42. Dünya Ekonomik Forumu'nun yıllık toplantısı için İsviçre'nin Davos Kasabası'nda bir araya gelen çeşitli ülkelerden siyasetçiler ve iş dünyasının önde gelen yöneticileri küresel ekonomik ve siyasi sorunları enine boyuna tartıştılar. Dünya Ekonomik Forumu'nun kuruluşu 1971 yılına dayanıyor. Kurucusu Alman Profesör Klaus Schwab. İlk başlarda "Avrupa Yönetim Forumu" adı altında faaliyet gösteren Forum, 1987'den bu yana Dünya Ekonomik Forumu olarak anılıyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun Davos'daki yıllık toplantıları dışında dünyanın çeşitli bölgelerinde yerel nitelikte toplantıları da var. Bu yılki toplantının öncekilerden farkı, kapitalizmin bugünkü şekliyle ekonomik krize, daha doğrusu AB'deki borç krizine çözüm oluşturamayacağı yolundaki görüşlerin daha güçlü olarak ortaya konulması. Klaus Schwab'a göre, ülkelerin 2008 finansal krizinden yeterince ders çıkardığı söylenemez. Ekonomik ve sosyal sorunların kalıcı biçimde çözümü, küresel ölçekte sosyal sorumluluğu tesis edecek geniş çapta bir değişimin acil olarak hayata geçirilmesine bağlı.

***

Küresel ölçekte sosyal sorumluluk, şirketlerin faaliyetlerini sürdürürken toplumun beklentilerini de gözönünde bulundurmaları anlamına geliyor. Günümüzde salt pay sahiplerinin menfaatlerini gözeten; kısa vadede karın olabildiğince arttırılmasına yönelik bir yönetim anlayışının ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm getirmesi olanaksız. Bu tür bir yönetim anlayışı, sorunları çözmek bir yana, neden olduğu skandallarla da büyük çapta ekonomik krizlere davetiye çıkarıyor. Tüm dünyada son yıllarda artan işsizlik, bütçe açıkları, kamu borçları ve bozulan gelir dağılımı kısmen kurumsal yönetimindeki zafiyetten kaynaklanıyor.

***

Kurumsal sosyal sorumluluk son yıllarda akademik çalışmalara giren önemli bir kavram. Klaus Schwab, 2008'de Foreign Affairs dergisinde yayınlanan "Küresel Kurumsal Vatandaşlık" başlıklı makalesinde sosyal sorumluluğun işletmeler ve ülkeler açısından önemine uzun uzun değiniyor. Schwab'a göre, devletlerin ekonomideki rollerinin azalmasına paralel olarak şirketlerin sosyal konulardaki sorumlulukları artmıştır. Şirketler, devletlerin sosyal alanda bıraktıkları boşluğu doldurmak zorundadırlar. Şirketlerden kastedilen sermaye piyasalarına kayıtlı, genellikle uluslararası piyasalarda da faaliyetleri olan kuruluşlar. Dünya Ekonomik Forumu, kuruluşundan bu yana bu tür şirketlerin sorumluluklarının sadece ortaklarıyla sınırlı olmadığını, bunun da ötesinde topluma karşı sorumlulukları olduğu fikrini işliyor. 1973, menfaat sahipleri kavramının, yani ortaklar dışında tüketiciler, çalışanlar, devlet ve giderek toplumun Davos Deklarasyonu'nda yer aldığı yıl. Dünya Ekonomik Forumu'nun vurguladığı kurumsal yönetim, OECD raporlarında da yer bulan geniş anlamda kurumsal yönetim modeline dayanıyor.

Bu bağlamda kurumsal yönetim, salt şirketlerin yönetim biçimini; şirket yönetimleriyle ortak ve hissedarlar arasındaki ilişkileri düzenleyen ilkeler ve prensipler bütünü olarak tanımlanmıyor; yerel ve uluslararası yasalarla uyumlu olmayı, şeffaflığı, sorumluluğu, etik, çevresel ve sosyal normlara uyma zorunluluğunu da beraberinde getiriyor. Şirketlerin faaliyetlerinin, yalnızca finansal boyutuyla ilgilenmeleri, bu alanda raporlama yapmaları artık yeterli görülmüyor. Aynı zamanda, faaliyetlerinin sosyal yapı ve çevre üzerine olan etkilerine yoğunlaşmaları ve bu konularda raporlama yapmaları da gerekiyor. Bu konularda raporlama diğer menfaat sahipleri dışında pay sahiplerini de yakından ilgilendiriyor. Zira, şirketlerin uzun dönemde başarısı pay sahipleri dışında tüm menfaat sahiplerinin menfaatlerini gözeten geniş kapsamlı bir yönetim stratejisinin hayata geçirilmesine bağlı.

***

Peki, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı ekonomik liberalizmle örtüşüyor mu? Ünlü liberal

iktisatçı Milton Friedman'a göre şirketlerin tek bir sosyal sorumluluğu var. O da, ortaklarına

karşı olan sorumlulukları. Bunun dışında, başka bir grup veya kesime sorumlulukları söz konusu değil. Friedman'a göre, şirketler kârlarını arttırdıkları ölçüde bu sorumluluklarını da yerine getirmiş oluyorlar. 1930'daki büyük depresyondan sonra dünyanın geçirmekte olduğu bu son ekonomik krizin 1980'lerde ABD'den tüm dünyaya yayılan neoliberal ekonomik anlayışın sorgulanmasına yol açtığı ortada. Yüksek işsizlik, artan enerji ve gıda fiyatları, ağırlaşan sosyal sorunlar, bozulan gelir dağılımı ve beraberinde getirdiği fakirlik siyasi ve sosyal yapıları da tehdit ediyor.

***

Kapitalizmin içinde bulunduğu krizi atlatabilmesi sadece hisse sahiplerinin haklarının korunmasına odaklanan bir kurumsal yönetimin, tüm menfaat sahiplerinin haklarını güvence altına alan bir yönetim anlayışıyla ikame edilmesine bağlı. Kurumsal yönetimin kalitesi, sadece firmaların başarısı ve rekabet gücünü etkilemiyor; ekonomik krizlerin etkisinin azaltılması, iktisadi kaynakların daha etkin bir biçimde tahsisi açısından da önemli. Makro sorunların çözümü mikro düzeyde etkin düzenlemeler yapılmasını gerektiriyor. Kapitalizmin sorunlarının çözümü firmaların uzun dönemde başarılı olmalarını sağlayacak dönüşümleri gerçekleştirmelerine bağlı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016