Toplumumuzda vergi kültürü

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE rkumkale.ymm@gmail.com

 

Toplumların ve giderek insanların biri birine benzeyen müşterek davranışlarının arkasında bir gerçek yatmaktadır. O da, bu insanların müşterek bir kültür yapısına sahip olmalarıdır. Aristotales, “insanın ussal bir hayvan olduğunu, toplumsallığa mahkum olduğunu, çünkü insan bireyinin toplumsallık dışında var olmasının olası olmadığını” bildirmiştir.  (Timuçin, 1994)  (Ussal : Akla uygun, yalnız akla dayanan, akli, rasyonel. Kaynak: Türk Dil Kurumu Sözlüğü)

Yurdumuzda, vergi kaçağı ve kayıt dışı ekonominin bulunduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bunun, yanında toplumsal bir olay karşısında bütün halkın tek bir yürek olarak hareket ettiği, sıkıntılar karşısında üzüldüğü, yardıma koştuğu da ayrı bir gerçektir. Bu müşterek hassasiyeti toplumun bir kesiminin sıkıntıya düşmesi durumunda bütün halkımız büyük bir duyarlılıkla göstermiştir. İşte, 1999 yılında Marmara Bölgesinde olan depremde ve Soma Maden Faciasında gösterilen muhteşem toplumsal duyarlılık. 

Peki bir çok uzmanın belirttiği ve genel olarak kabul edildiği üzere neden yurdumuzda kayıt dışı ekonomi uzun seneler boyunca % 50 düzeyine kadar ulaşmış hatta bazı yıllarda bunun üzerine çıkmıştır. Neden insanlarımızın çoğunluğu bu kayıt dışı ekonominin içindedir. Ve neden bundan nemalanmayı arzu etmektedir. Devletin birçok hizmeti yerine getirebilmesi için kaynağa ihtiyacı varken, bu husus bütün Hükümet ve Parti Programlarında yer alıyorken ve bir toplumsal yara iken, hatta bütün bireylerin kayıt dışı ekonomiyi biliyor ve kabul ediyor olmasına karşın, neden Devlete karşı vergisel görevlerimizi yerine getirmede isteksiz davranıyoruz?

Söz konusu isteksizliğin bir nedeni olmalıdır. Daha açık bir ifade ile, toplumumuzun kayıt dış ekonomiyi yaratmasının ardında bir gerçek yatıyor olmalıdır. Bunun sosyolojik, felsefi ve özellikle ekonomik birçok nedeni bulunmalıdır. 

Topluma düşen görev ise, bütün kesimleri ile bir araya gelerek tam bir birlik içinde, bu nedenleri ortaya çıkartmak ve sorunlara çare bulmaktır. 

Toplum, aralarında köklü ve kolay kolay giderilmez bağlar bulunan bireyler topluluğudur. (Timuçin 1994) Toplumu meydana getiren bireyler hemen hemen aynı kültür yapısına sahiptir. Bu nedenle ilk önce kültürün ne olduğuna bakmamız ve giderek vergi konusunda toplumdaki kültürü incelememiz gerekecektir. 

Kültür Nedir ?

Selma Lagerlöf  “Kültür tüm öğrenilmiş olanların unutulduğu yerde varlığını sürdürdüğü şeydir” demektedir. Bu sözün devamı olarak Afşar Timuçin “ Kültür elbette diplomanın olmadığı değil de unutulduğu yerde başlamaktadır” ifadelerini kullanmaktadır. (Timuçin, 1994)

Kültür kavramı çoğunlukla, bir toplumun duyuş ve düşünü birliğini sağlayan bütün değerlerin tümü olarak tanımlanır. Konuşma dilinde anlamı da budur. Bu anlam gelenek, görenek, düşünü ve sanat değerleri gibi bir toplumun bütün değerlerini taşır. (Hançerlioğlu, 2002, 231)

Bizce kültür, insanların ne kadar çok diplomaya ve idari unvana sahip olurlarsa olsunlar, kökenlerinden getirdikleri, içinde bulundukları toplumun özelliklerini taşıyan ve onların diplomaları ve unvanlarından bağımsız olan davranışlarıdır.   

Bu durumda aynı topluma bağlı olan insanların davranışları biri birine benzerlik gösterecektir. Tabii ki okumak, makam sahibi olmak insanlara birçok yeni davranışlar getirmektedir. Ancak öz değişmez. 

Vergi Kültürü Nedir ?

Vergi kültürü, ifadesini Av. Rafet Faralyalı "toplumu oluşturan bireylerin hür vicdanlarında vergi verme gereğini duymaları" şeklinde tanımlamaktadır. 

Av. Faralyalı’ya göre “Bireylerin bu kültür düzeyine ulaşabilmesi öncelikle aileden başlayan, okullarda devam eden ve diğer iletişim araçlarıyla dinsel kurumlarca desteklenecek bir eğitim almaları gerekir. 

Vergi kültürünün oluşması için bu eğitimin alınmasında bizce yeterli değildir. Edinilen vergi kültürünün çeşitli şekillerde ve  bilhassa devletin vergi politikası ile  de yıpratılmaması gerekir. Bunun içinde devletin,  vergi politikasını oluştururken ve uygularken verginin genel ve esas  prensiplerine  saygı göstermesi gereklidir.” (Faralyalı 2008)

Armin Spitaler ile bu kavram daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır Spitaler’e göre ise “vergi kültürü ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel, coğrafik, psikolojik bireysel ilkeler ve toplumların birbirinden farklılık arz eden öteki kültür unsurları tarafından etkilenmektedir.” (Nerre, 2001:2’den aktaran Işık, 2009: 851 - 865)

Nerre, “Belirli bir ülkeye özgü vergi kültürü, bu ülkedeki ulusal vergi sistemi ve vergi uygulamaları ile ilgili bütün resmi ve gayri resmi kurumların tamamını kapsayan ve ülkenin kültürel tarihi içine gömülmüş, diğer etkenlerle etkileşimleri ve bağları olan bir kavram” olarak tanımlanmaktadır. (Nerre, 2001:13’den aktaran Işık, 2009: 851 -865)

İnsanların bütün davranışlarının altında bir neden yatar. 

Toplumların ve giderek insanların biri birine benzeyen müşterek davranışlarının arkasında bir gerçek yatmaktadır. O da, bu insanların müşterek bir kültür yapısına sahip olmalarıdır. 

Vergi kültürü kısaca "toplumu oluşturan bireylerin hür vicdanlarında vergi verme gereğini duymaları" şeklinde tanımlanabilir. Bireylerin bu kültür düzeyine ulaşabilmesi için öncelikle aileden başlayan çeşitli okullarda devam eden görsel ve yazılı ile diğer iletişim araçlarıyla beraber dinsel kurumlarca da desteklenecek bir eğitim almaları gerekir. (Kültür ve Kalkınma: Vergi Kültürü Örneği Doç. Dr. Abdülkadir Işık 2009: 851 -865)

Buradan hareketle neden, vergi vermemeye çaba gösteren bireyler ve giderek böyle bir toplum haline gelmemizin nedenlerini araştırmamız gerekmektedir.

Toplumumuzdaki Vergi Ödememe İsteği Kültürü’nün Sebepleri.

Türkiye Cumhuriyeti çok gençtir. Cumhuriyetin kuruluşunu gören nesil 2015 yılında az da olsa yaşamaktadır. Bunun yanında ikinci nesil henüz tam anlamı ile olmasa da daha görevde bulunmaktadır. Üçüncü nesil ise henüz tam anlamı ile işin başına geçmemiştir. Yurdumuzun çok büyük çoğunluğu köy kökenlidir. Cumhuriyeti gören ilk nesil, devlet memuru ve köy kesimi insanından oluşmakta idi. “Cumhuriyet, köyde oturan ve okuma yazması olmayan bir toplumda çağdaşlaşmanın entelektüel bir temele oturması gerektiğini kavrayan ilk Türk devletidir” (Doğan Kuban, Türkiye’de Entelektüel Ortam Var mı?, Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknoloji eki, 15.08.2014 Sayı: 1430) Bu nesil ekonomik gücü zayıf olan bir topluluktu. İkinci nesil ve sonradan gelen üçüncü nesil, özel teşebbüsü yaratmaya başladı. Ancak bu nesillerin başlangıcının da köy kökenli olduğunu ve ekonomik güçlerinin kısıtlı olduğunu unutmamak gerekir. Bu şekilde işe başlayan özel teşebbüs hareketi kısıtlı sermaye ile zor günler yaşadı. Bürokrasinin adeta aşılamaz katı kuralları, resmi yollarla işletme kurmada karşılaşılan zorluklar, daha işin başında istenilen yüksek kuruluş giderleri ve vergilerin yüksekliği müteşebbisin öz sermayesini oluşturmasını imkansız kıldı. Sonuç kayıt dışılığa kadar vardı. Kısıtlı sermayesine takviye olarak büyük çoğunluğu bankalara kredi için başvurmak zorunda kaldı. Ancak banka kredi faizlerinin yüksekliği onlara ikinci darbe olarak geldi. Bunun yanında yurdumuzda çok uzun yıllar süren enflasyonist ortam ve sık sık yapılan devalüasyonlar bir türlü oluşturulamayan sermayenin tamamen yok olmasına yol açtı. Bu manzara yanında, enflasyonist ortamda kazanılmayan paranın vergisinin ödenmesi ile karşı karşıya kalındı. 

Bürokrasi vatandaşa katı şekilde uygulandı. Zaman zaman Başbakan’lar bile bürokrasiden yakındı. Ancak vatandaş da buna karşın kendine göre tedbirler alma yoluna gitti. Sonuç gene kayıt dışılığa kadar vardı. 

Zaten yoksulluktan gelen bir toplulukta yukarıda sözü edilen etkenler ışığında ister istemez bir kültür oluştu. Bu kültür, vergi ödememe isteği kültürüdür. 

Sonuç, kayıt dışılığın yüksek oranlarda seyretmesine, Devletin az vergi toplayabilmesine kadar vardı. 

Bunun yanında yukarıda sözünü ettiğimiz vergi ödememe isteği kültürünü meydana getiren olgular içerisinde vergi uyumsuzluğundan söz etmemiz gerekmektedir. Vergi uyumsuzluğu, vergi yükümlülüğünün vergi yasalarına aykırı olarak hem düşük, hem de yüksek gösterilmesini ifade etmektedir. Vergi uyumsuzluğu vergi yükümlülüğünün cezai yaptırımlar gerektiren bir şekilde (kasıtlı) düşük gösterilmesini kapsadığı gibi yanlış bilgilendirme, yanlış anlama, dalgınlık, ihmal ve benzeri nedenlerden dolayı düşük gösterilmesini içermektedir. (Kitapcı s: 26) Yani vergi mükellefi vergisel açıdan cezai yaptırımları kabullenerek, vergi uyumsuzluğunu yaratabilmektedir. Tabii ki burada vergi denetiminin düşük oranlarda gerçekleşmesinin etkisi bulunmaktadır. Ancak dikkat çekilmek istenen, mükellefin ceza ile karşılaşma olasılığını olmayacak bir unsur olarak peşinen düşünmesi ve buna cesaret edebilmesi durumudur. 

O zaman yapılacak iş, toplumda var olan vergi ödememe isteği kültürüne el atmak olmalıdır. Bu el atma katı tedbirlerle olmamalıdır.  

Armin Spitaler ile bu vergi kültürü kavramı daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Spitaler’e göre, “vergi kültürü ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel, coğrafik, psikolojik bireysel ilkeler ve toplumların birbirinden farklılık arz eden öteki kültür unsurları tarafından etkilenmektedir.” (Nerre, 2001:2’den aktaran Işık, 2009: 851 - 865)

Vergi yükümlülerinin kişisel değerleri, sosyal normlardan etkilenme derecesi, çeşitli bilişsel süreler, irrasyonel ve motivasyonel faktörler vergi etiğinin oluşmasında önemli belirleyenleri oluşturmaktadır. (Kornhauser, 2008,139,141’ aktaran Kitapcı s: 88)

Vergi etiği;  vergi bilinci ve vergi kültürü ile iç içe olma özelliği göstermektedir. Vergi bilinci ile vergi yükümlüleri ödemiş oldukları vergilerle yararlandığı kamusal mal ve hizmetler arasında bir mali bağlantı ilişkisi kurarak vergi ödeme gerekliliğini fark edebilirler, diğer taraftan toplumun genel yapısında var olan dürüstlük, adalet ve görev duygusu gibi değerler etkileşimi ile vergi kültürünü ortaya çıkartmakta ve bu noktada vergi etiği toplumdaki sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik yapılar ışığında gelişme gösteren bir yapıya dönüşmektedir.(Nerre, 2002: 34, aktaran Kitapcı s: 88) Genel olarak kabul gören ve gerçekte ideal olan adalet ve görev duygusu gibi değerler, denetimin az olması, vergi oranlarının, kredi faizlerinin yüksekliği ile iş adamının aldığı ham maddeden, yatırım için gerekli olan makine satın almalarına kadar dışarıya bağımlı olması, dövizlerin Türk Lirası bazında devamlı rekor kırması vergi mükellefinin bu etik değerlerden taviz vermesi sonucunu doğurmaktadır. 

Vergi ve kültür kavramları bir bütün olarak ele alındığında, vergi kültürü belli bir ülkeye özgü devam eden karşılıklı iletişimlerin neden olduğu bağımlılıklar ve bağlar dahil edilerek ülkenin kültürü içerisine tarihsel olarak dahil edilen uygulamalar ve ulusal vergi sistemiyle bağlantılı resmi ve gayrı resmi kurumların bütünü olarak ifade edilebilir. Bu açıdan vergi kültürü vergileme kültüründen ve vergi ödeme kültüründen daha fazlasını içeren bir kavram özelliği taşımaktadır. (Nerre, 2004: 4, Nerre 2001 289, Nerre 2005; 293; Nerre ve Pallas, 2004; 275. Aktaran; Kitapcı s: 197)       
Günümüzde vergi sistemleri beyan usulüne dayanmakta, mükellefler ödeyecekleri vergi miktarını kendileri tespit etmektedir. Mükelleflerin bu beyanlarının ve ödedikleri vergi miktarlarının doğruluğu ise vergi denetim elemanlarınca denetlenmektedir. Ülkemizde 2000 - 2009 yıllarını kapsayan denetim oranları aşağıdaki tabloda  görülmektedir. (Yalama ve Gümüş, 2013)

                          aaa-004.jpg

Kaynak: Acar, İ. A. ve Merter, M.E. (2005), “Türkiye’de 1990 Sonrası Dönemde Vergi Denetimi ve Vergi Denetiminde Etkinlik Sorunu, Maliye Dergisi, s. 16; GİB, 2004, 2008 ve 2009 Yılı Faaliyet Raporları,http://www.gib.gov.tr/index. php?id=107, (Çevrimiçi), Erişim: 10/07.2013. (*)Faal vergi mükellefi sayılarıdır.

Vergi denetim oranlarının %2 ile %3 arasında değişim gösterdiği görülmektedir. Mükelleflerin vergi denetimleri sonucunda yakalanma ve cezalandırılma riskini göze alarak vergi kaçırma davranışında bulundukları göz önüne alınarak değerlendirme yapıldığında, vergi denetimlerinde etkinliği sağlayacak politikaların geliştirilmesi gerekli görülmektedir.

Nerre, Belirli bir ülkeye özgü vergi kültürünü, “bu ülkedeki ulusal vergi sistemi ve vergi uygulamaları ile ilgili bütün resmi ve gayri resmi kurumların tamamını kapsayan ve ülkenin kültürel tarihi içine gömülmüş, diğer etkenlerle etkileşimleri ve bağları olan bir kavram” olarak tanımlamaktadır. (Nerre, 2001:13’den aktaran Işık, 2009: 851 -865)

Kayıt dışı ekonomi, vergi kültürünün oluşumunda olumsuz bir faktördür. Bir toplumda vergi etiğinin sosyal bir norm olarak yerleşmesi kayıt dışı ekonomi ile mücadelede önemli bir rol oynayacaktır. Buna karşın kayıt dışı ekonomik faaliyetler vergisini ödeyen bireylerde isteksizliğe (vergi etiğinde azalma) yol açarken toplumda vergi bilinci ve vergi etiğinin de yerleşmemesi de kayıt dışılığı normal bir davranış kalıbı haline dönüştürecektir. Özellikle vergi yükümlülerinin diğer vergi yükümlülerinin kayıt dışı faaliyet gösterdiğine ilişkin algısı vergi yükümlüsündeki etik/ahlaki maliyetlerin azalmasına neden olmakta ve kendi aktivitelerini kayıtlı olmaktan çıkarıp, kayıt dışı faaliyetlere geçme isteğini arttırmaktadır. Böylelikle vergi yükümlülerindeki vergi ödeme konusundaki potansiyel içsel motivasyon ortadan kaybolmuş olmaktadır. (Kitapcı s: 147)

Vergi kültürünün oluşumunda olumsuz şekilde,  etkili olan diğer bir unsurda, halk arasında Vergi Affı olarak adlandırılan birikmiş olan vergi borçlarının belli şartlar dahilinde taksitlendirilmesi dir. 

Vergi yükümlüleri vergi ödeme konusunda her ne kadar rasyonel davranmaya çalışsalar da bir takım psikolojik, sosyolojik ve çevresel faktörler ışığında vergi uyumu ya da uyumsuzluğu ortaya çıkmaktadır. (Kitapcı s: 33) Ve bu vergi uyumsuzluğu sonuç olarak zaman içinde vergi ödememe isteği kültürünü oluşturmaktadır. Mükellefin öz sermayesini oluşturmada vergi politikaları ile ona yardımcı olmak gerekmektedir. 

Vergi kültürü, her ülkeye göre değişiklik arz etmektedir. Bunda Devletlerin vergi politikaları, bu konuda almış oldukları tedbirler ve özellikle ekonomiye bakış açıları önemli bir unsurdur. Bunun dışında bireylerin vergiye yaklaşımları, ekonomik durumları ve toplumsal dürtüler önem kazanmaktadır. 

Not : Bu yazı, Terazi Hukuk Dergisinin 100. Sayısında yayımlanan ve tarafımızca yazılan “VERGİSEL SORUNLARIN KÖKENLERİ VE EKONOMİYE ETKİSİ” başlıklı makalenin aynı başlıklı bölümü esas alınarak ve geliştirilerek kaleme alınmıştır. 

Yararlanılan Kaynaklar: 

- Faralyalı Avukat, http://www.google.com.tr/url?url=http://archive. ismmmo.org.tr/docs/malicozum / 13Mali Cozum/03 RafetFarlayali9.doc&rct=j&frm=1&q= &esrc=s&sa=U&ei=iSDVU8qPHMaByw P4tYLIBw&ved=0CBIQFjAA&sig2=iuEfN51a U7dTDnJDqNVmFw&usg=AFQjCNFliaatr Mrxvhw8MEx9dyJ2x2Zg0g   (Erişim Tarihi : 27.07.2014)

- Hançerlioğlu Orhan, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitapevi, 13. Basım, 2002

- IŞIK Abdülkadir, Doç. Dr,  Kültür Ve Kalkınma: Vergi Kültürü Örneği, Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü Ege Akademik Bakış Sayı: 9 http://webcache.googleusercontent.com/search?hl=tr&q=cache:Jbg1QwhyazsJ:http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2009_2_23.pdf%2BVERG%C4%B0+K%C3%9CLT%C3%9CR%C3%9C&gws_rd=ssl&&ct=clnk (Erişim: 29.07.2014)

- Kitapcı, İsmail, Yrd. Doç. Dr. Vergi Etiği Vergi Psikolojisi, Seçkin Yayınlar, 2. Baskı, 2014)

- Timuçin Afşar, Felsefe Sözlüğü, BDS Yayınları, 1. Basım, Kasım/1994 

- Yalama Gamze Öz Arş. Gör, Gümüş Erdal Doç. Dr., Vergi Kaçırma Eğilimini Etkileyen Faktörler: Eskişehir’den Bulgular, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 9, Sayı 20, 2013

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019