Toplumsal uzlaşı, gelir dağılımı adaletidir
Türkiye ekonomisinin yaşadığı politika uygulamaları ile birlikte dezenflasyon süreci hissedilir ve belki de istenmeyen sonuçlarının da yaşandığı bir süreçten geçiyoruz.
Özellikle sanayi sektörü ve imalat sanayinin yavaşlaması hatta durması talebe yönelik, döviz fiyatına yönelik performans sonuçları getirmektedir. Ayrıca sosyal hayata ve özellikle gelir dağılımına yönelik yıkıcı ve kırıcı sonuçları olmaktadır. Toplumsal olarak büyüme kavramının niteliğinin anlaşılmasında iki kavram dikkatten uzak kalıyor.
Büyüme-Kalkınma
Büyüme-Gelir Dağılımı
Bugün özellikle gelir dağılımı konusunu değerlendirmek istiyorum. Unutulmamalıdır ki sosyal barış, toplumsal huzur ve ortak hedefler doğrultusunda ülkenin birlik yaratması ancak gelir dağılımındaki adalete bağlıdır.
Aşağıda TÜİK açıkladığı son gelir dağılımı verileri bulunmaktadır. Burada dikkat çeken nüfusun ilk %20’si gelirin %48,7’sine çıktığı ve son 10 yılın en yüksek seviyesine çıktığı görülmektedir. Yaşadığımız bu dönemde uygulanan ekonomi politikalarının da etkisinin bu dağılımı daha da bozucu etkisi karşımıza çıkması beklenebilir. Bu süreci ancak doğru bir maliye politikası ve vergi politikası ile telafi edilebilir.
Gelir dağılımı ve ekonomi ilişkisi
Gelir dağılımı, bir ülkenin toplam gelirinin bireyler ya da hane halkları arasında nasıl paylaşıldığını ifade eder. Bu dağılım, bir ekonominin refah düzeyini, sosyal adaletini ve sürdürülebilirliğini belirleyen önemli bir faktördür. Gelir dağılımındaki dengesizlikler hem ekonomik büyümeyi etkileyebilir hem de toplumsal huzursuzluklara neden olabilir. Bu makalede, gelir dağılımının ekonomiyle olan ilişkisini ve dengesiz bir gelir dağılımının yarattığı etkileri inceleyeceğiz.
1 Gelir dağılımının ekonomi üzerindeki etkisi
Bir ekonomide gelir dağılımının adil olup olmadığı, ülkenin genel ekonomik performansı üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Gelir dağılımının bozulması, ekonomik büyüme ve gelişme üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilir. Gelir dağılımı adaletsiz olduğunda, düşük gelirli gruplar tüketim yapma konusunda sınırlı kalır. Tüketim harcamaları ise toplam talebin önemli bir bileşenidir. Bu durumda, toplam talepte azalma yaşanır ve ekonomik büyüme yavaşlar.
Ayrıca, dengesiz bir gelir dağılımı, sosyal politikalar üzerindeki baskıyı artırarak hükümetlerin daha fazla sosyal yardım harcaması yapmasına neden olabilir. Bu da bütçe açıklarını artırabilir ve enflasyon gibi ekonomik sorunların doğmasına yol açabilir.
2 Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı ilişkisi
Ekonomik büyümenin sağlanması ve sürdürülebilir olması, sadece üretim artışına değil, bu artışın toplumun geneline yayılmasına bağlıdır. Geleneksel büyüme teorilerine göre, ekonomik büyüme genellikle gelir dağılımı üzerinde olumlu etki yapar. Büyüme ile birlikte artan iş olanakları ve gelir seviyeleri, toplumun geniş kesimlerinin refahını artırabilir.
Ancak, ekonomik büyümenin getirdiği faydaların toplumsal kesimlere eşit dağıtılmaması durumunda, gelir eşitsizliği daha da derinleşebilir. Özellikle hızlı sanayileşme ya da teknoloji devrimleri, nitelikli iş gücünün gelirlerini hızla artırırken, düşük beceri düzeyine sahip işçilerin gelirlerinin yerinde saymasına ya da azalmasına neden olabilir. Bu da gelir uçurumunu genişletir ve toplumsal dengesizlikleri derinleştirir.
3 Gelir eşitsizliğinin ekonomi üzerindeki olumsuz sonuçları
Gelir eşitsizliği yüksek olduğunda, ekonomik yapıda bazı temel sorunlar ortaya çıkar. İlk olarak, yüksek gelirli kesimlerin tasarruf eğilimleri düşük gelirli kesimlere göre daha yüksektir. Bu da toplam tüketimin azalmasına neden olabilir. Yüksek gelirli bireyler, gelirlerinin daha az bir kısmını tüketime ayırırken, düşük gelirli kesimler gelirlerinin büyük bir kısmını tüketime harcar.
Eğer gelir dağılımı dengesizse, toplam tüketim harcamalarında düşüş yaşanabilir ve bu da ekonominin büyüme hızını yavaşlatabilir. İkinci olarak, gelir eşitsizliği sosyal adaletsizlikleri ve toplumsal huzursuzlukları beraberinde getirir. Adaletsiz bir gelir dağılımı, toplumun geniş kesimlerinde yoksulluk, işsizlik ve düşük yaşam standartlarına neden olabilir. Bu durum, toplumsal barışı tehdit edebilir ve uzun vadede ekonomik istikrarsızlıklara yol açabilir. Örneğin, gelir eşitsizliği yüksek olan toplumlarda suç oranları artabilir, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlere erişim zorlaşabilir.
4 Gelir dağılımını iyileştirmeye yönelik politikalar
Gelir dağılımındaki dengesizlikleri azaltmak ve adil bir ekonomik yapı oluşturmak için çeşitli politikalar uygulanabilir. Bu politikaların başında vergi sistemi gelir. Adaletli ve progresif bir vergi sistemi, yüksek gelirli bireylerden daha fazla vergi alarak düşük gelirli kesimlere yönelik sosyal harcamaları artırabilir. Örneğin, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, düşük gelirli hanelerin refah düzeyini artırarak gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltabilir.
Bunun yanı sıra, asgari ücret uygulamaları ve işsizlik sigortası gibi sosyal koruma programları, gelir dağılımındaki dengesizlikleri hafifletmede önemli bir rol oynar. Düşük gelirli işçilerin ücret seviyelerini koruyarak, gelir eşitsizliğinin en aza indirilmesine yardımcı olabilir. Gelir dağılımı ve ekonomi arasındaki ilişki, bir ülkenin ekonomik performansı ve toplumsal refahı üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlikler, ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir, toplumsal huzursuzluklara neden olabilir ve uzun vadede ekonomik istikrarsızlıklara yol açabilir. Bu nedenle, gelir dağılımının adil bir şekilde sağlanması, hem ekonomik hem de sosyal açıdan sürdürülebilir bir kalkınmanın temel şartlarından biridir. Gelir dağılımını iyileştirmeye yönelik sosyal politikalar ve yapısal reformlar, ekonomik büyümeyi destekleyecek ve toplumsal refahı artıracaktır.
Son söz: “Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir” İbn-i Sina