Toplam kredi hacmi daralıyor!..
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun haftalık bültenine göre, toplam kredi hacmi mart ayının ilk haftasında yüzde 0.3 oranında gerilemiş. Bu durum büyük ölçüde ülkemize yönelik yabancı sermaye ilgisnini belirgin bir şekilde azalmasından kaynaklanıyor ve iş dünyasındaki nakit sıkışıklığının yerel seçimler öncesinde artmaya devam edebileceği anlamına geliyor. Türkiye riskine ilişkin algılar olumsuzlaştıkça para ve kredi politikaları otomatik olarak sıkılaşıyor, ekonomi daralırken cari açık finansman yetersizliği nedeniyle küçülmek durumunda kalıyor. Söz konusu eğilimler siyasi iradenin pek hoşuna gitmese de durumu tersine çevirmek adına pek bir şey yapılamıyor.
Yabancı kaynak girişindeki yetersizliğe rağmen ekonominin daralmasını önlemek adına para politikası gevşetilse, kredi hacmi kısa vadede daralmayabilir ve nakit sıkışıklığının olumsuz etkileri azalabilir.
Fakat bu kez de döviz kurunun yukarı yönde hareketlenmesi, enflasyon ve faizlere ilişkin beklentilerin olumsuzlaşması sıkıntı yaratabilir. Başka bir deyişle kısa vadeli bir rahatlamanın orta vadeli maliyeti çok ağır olabilir. Durum böyle olduğu için en kırılgan ekonomi olarak anılıyoruz. Küresel koşullar gelişmekte olan ekonomilerin aleyhine dönmeden kontrollü büyümeyi ve ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı beceremedik; bu hesapsızlığın bedelini ödemekten kaçınmak da pek mümkün olamayacak gibi görünüyor.
En kötüyü henüz görmediğimiz için, yalnız iş dünyasının değil, siyasi irade ve geniş kesimlerinden söz konusu olumsuzluklardan etkileneceğini hesaba katmak gerekiyor. Enflasyon baskısı orta vadede peşimizi bırakmayacak, rekabet gücündeki olumsuz eğilime rağmen tasarruf açığını fazlaya dönüştürmek kolay olmayacak; iç talep daraldıkça işsizlik artacak, bütçe açığı büyüyecek, ekonomide daralma daha yoğun bir şekilde hissedilecek. Az veya çok tüm sektörler bu durumdan etkilenecek. Son on yılda ulaşılan ve sağlam temellere dayanmayan yaşam standardını korumak pek mümkün olamayacak.
Küresel nitelikteki finansal sermayeyi faiz lobisi diyerek suçlamak yaşadıklarımızı engelleyemediği gibi siyasi iradenin yıpranmasını da önlemedi. Bundan sonrası da pek farklı olmayabilir; güvensizlik ve buna bağlı istikrarsızlık dalgalı bir şekilde artabaliri. 2011 ylında kredi hacmini daraltmaya çalıştık olmadı; bugün ise daralmasını istemiyoruz ama olmuyor. Küresel koşulları yeterince dikkate almamanın bedeli tahammül sınırlarını zorluyor.
Para ve kredi politikalarındaki zorunlu sıkılaşmanın ardından kamu harcamalarını da olabildiğince kısmak zorunda kalınacağı bir dönem kapıyı çalıyor. Bunu kabullenmemenin bedeli döviz kuru ve faizlerde istenmeyen yönde yıkıcı dalgalanmaların sebebi olabilir. Her zamankinden daha dikkatli ve tedbirli olmak gerekiyor…