Toplam açık pozisyon dört aydır sabit, kısa vadeli ise azalıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Reel sektör hiç kimseyi dinlemiyor; riskten olabildiğince uzaklaşmaya, uzak durmaya çalışıyor. Son dönemdeki rakamlar, Merkez Bankası’nın “Bu kur düzeyinden açık pozisyon kapatmayın, zararlı çıkarsınız” uyarısının pek de dinlenmediğini bir kez daha ortaya koymuş bulunuyor. 

Kabul etmek gerekir, reel sektörün dövizdeki açık pozisyonu hala yüksek. Ama, çok belirgin biçimde açık pozisyonun son çeyrekte aşağı çekilmeye çalışıldığı gözleniyor. Bu, yükümlülük azaltılarak yapılamıyor, ama en azından yükümlülük artışı kadar varlık artışı sağlanmaya çalışılıyor ve bunda da başarılı olunduğu görülüyor.  

Toplam açık pozisyon azaltılamamış olsa da artık sabit denilebilecek bir düzeyde seyrediyor. Haziran sonunda 164.1 milyar dolar düzeyinde bulunan toplam açık pozisyon, ağustosta 165.8 milyar dolara çıktıktan sonra eylülde yeniden geriledi ve 164.4 milyar dolar oldu. 

Kısa vadeli açık pozisyon ise haziran sonunda ulaştığı 21.7 milyar dolardan eylül sonunda 14.7 milyar dolara inmiş durumda. Yani, kısa vadeli pozisyon açığı üç ayda tam üçte bir oranında 7 milyar dolar azalmış bulunuyor. 

Varlık-yükümlülük oranı yüzde 36

Reel sektörün eylül sonundaki verilere göre toplam döviz varlığı 93 milyar dolar düzeyinde. Bu rakam, reel sektörün döviz varlığında şimdiye kadar ulaştığı en yüksek düzeye işaret ediyor.

Rekor yalnızca varlıkta değil, döviz yükümlülüğü de rekor düzeyde bulunuyor. Reel sektörün döviz yükümlülüğü eylül sonu itibariyle 257.4 milyar dolar düzeyinde.
Yani eylül sonu verilerine göre, reel sektörün her 100 dolarlık döviz yükümlülüğüne karşılık 36 dolarlık döviz varlığı bulunuyor. Varlık-yükümlülük dengesinin 2002 yılında yüzde 79 düzeyinde bulunduğunu ve izleyen yıllarda çok küçük dalgalanmalar göstererek sürekli azaldığını, son dört aydır ise yüzde 35-36 bandına oturduğunu belirtelim. 

Üçüncü çeyrekteki hareket 

Yılın üçüncü çeyreğinde döviz varlığı 6 milyar, döviz yükümlülüğü 6.3 milyar dolar artınca, net pozisyonda da 300 milyon dolarlık bir büyüme oldu. Ancak biraz önce de vurguladık, toplam döviz pozisyonu açığı eylül ayında ağustosa göre azaldı. Eylülde döviz varlığı 2.5 milyar dolar artarken, döviz yükümlülüğündeki artış 1.1 milyar dolarda kaldı, böylece açık pozisyon 1.4 milyar dolar geriledi.

Finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlıklarında yılın üçüncü çeyreğinde gözlenen 6 milyar dolar artışın 5.3 milyarı yurtiçi bankalardaki mevduat büyümesinden oluştu. 
Yükümlülüklerde ise yurtiçi bankalardan sağlanan nakdi krediler 6.2 milyar, yurtdışından sağlanan nakdi krediler 2.9 milyar dolar arttı. Böylece, toplam nakdi kredi artışı 9.1 milyar doları buldu. Ancak, hemen hemen tümü kısa vadelilerden oluşmak üzere ithalat borçları 2.8 milyar dolar azalınca yükümlülük artışı 6.3 milyar dolara indi.

Rakamlar çok açık olarak gösteriyor ki, reel sektör yükümlülüğünü belirgin biçimde aşağı çekemese de, en azından bu yükümlülüğü karşılayacak varlık biriktirmeye özen gösteriyor. Nitekim bu çabanın karşılığı olarak da döviz varlıkları şimdiye kadarki en yüksek düzeye, 93 milyar dolara çıkmış bulunuyor. Bir bakıma, yükümlülük aşağı çekilemeyince, dengeyi sağlamak için varlık artışına yükleniliyor. Bu sayede en azından net pozisyon açığının aynı düzeyde seyretmesi sağlanmış oluyor. 

Kısa vadelideki durum 

Reel kesimin döviz varlığı “mevduat, menkul kıymetler, ihracat alacakları ve yurtdışında yapılan doğrudan sermaye yatırımları”ndan oluşuyor. Doğrudan sermaye yatırımları dışında kalan kalemler kısa vadeli sayılıyor. Özellikle mevduattan kaynaklanan son üç aydaki artış da doğal olarak kısa vadeli varlığa yansımış oluyor. 

Son çeyrekte kısa vadeli varlıklar 5.6 milyar dolar arttı. Bu dönemde kısa vadeli döviz yükümlülüğünde ise 1.4 milyar dolarlık azalma oldu. Böylece reel sektörün kısa vadeli net açık pozisyonu haziran sonundan eylül sonuna kadar olan dönemde 7 milyar dolar azaldı. Haziran sonunda 21.7 milyar dolar olan kısa vadeli açık pozisyon, eylül sonunda 14.7 milyar dolara geriledi. 

Kısa vadeli döviz varlık ve yükümlülüğüne ilişkin verilere 2008 yılından bu yana olan dönem için sahibiz. Buna göre, 2009 ve 2010 yıllarında kısa vadeli açık pozisyon negatif değil, pozitifti. Kısa vadeli açık pozisyon, 2009 yılında pozitif 2.1 milyar, 2010 yılında ise yine pozitif 595 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.
  
Kısa vadelide gidiş olumlu   

Toplamda döviz yükümlülüğünün artmasının önlenemediğini, ancak varlık artışının yükümlülükle aynı düzeyde gerçekleşmesinin sağlanması suretiyle açık pozisyonun sabit tutulabildiğini belirttik. Kısa vadelide ise durum çok daha olumlu. Belli ki reel sektör kısa vadede uykularını kaçıracak bir durumla karşılaşmamaya özen gösteriyor. 

Reel sektör, kısa vadeli varlığını, mevduatını artırmak suretiyle yukarı çekiyor. Ancak, kısa vadeli yükümlülüklerin varlık kadar artmasına izin verilmiyor; hatta yükümlülükler artmak bir yana azaltılıyor. Böylece de, net açık pozisyon kısa vadelide son çeyrekte üçte bir oranında 7 milyar dolar azalmış bulunuyor. 

Kabul etmek gerekir ki, kısa vadeli açık pozisyonun böylesine belirgin şekilde azalmış olması, reel sektörün ne yapması gerektiği konusunda kafasının çok net olduğunu ve “Pozisyon kapatın-kapatmayın” telkinlerine pek de kulak asmadığını gösteriyor. Reel sektör böyle davranmakla kötü mü yapıyor, derseniz, bu soruya kim “Evet, kötü yapıyorlar” diyebilir ki... 

En kırılgan halka sağlamlaştırılıyor. Kısa vadeli pozisyon açığının azaltılması ve örneğin üç ay öncesine göre adeta risk sayılmayacak kadar aşağı çekilmesi, Türkiye’nin son dönemde görüp göreceği en olumlu gelişmelerin başında yer alıyor.

1-351.jpg

2-336.jpg

3-279.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar