Topallayan toparlanma

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Başlık biraz tekerleme gibi oldu ama şu anda içinden geçtiğimiz durumu da en iyi özetleyen tanımlama bu sanki. Bu hafta içinde yayınlanan üretim, büyüme ve satışlarla ilgili verilerin hepsinde toparlanmaya ilişkin bazı emareler var. Ancak bu emareler o kadar zayıf ki, her an yönlerini aşağıya çevirebilirler. Gelen verilerin çoğu Mart ve Nisan ayına ilişkin. Nisan ayında, yerel seçimlerden sonra piyasalarda ihtiyatlı ama iyimser bir bekleyiş hakimdi. Ancak Mayıs başında seçimlerin yenilenme kararı, ABD ile ilişkilerde çözümsüzlüğün devam etmesi ve kurlarda meydana gelen artış bu iyimserlik filizlerini yeşermeden kurutabilir.

İlk veri Mart ayı sanayi büyümesi. Eğer 1. çeyrekte milli gelir büyümesi (pardon, küçülmesi) ne olur diye merak ediyorsak, bakmamız gereken takvim etkisinden “arındırılmamış” ham rakamlar olmalı. Buna göre Mart ayında üretim endeksindeki azalış yüzde 4.7 oldu. Bu endeksin ilk 3 aydaki ortalama azalışı ise yüzde 5.7. 2018’in 4. çeyreğinde bu endeks ortalamada yüzde 7.1 gerilerken, milli gelirdeki azalma da yüzde 3 olmuştu. Buradan hareketle, düz bir mantıkla, bu sene 1. çeyrekte GSYH’de yüzde 2 civarında bir daralma beklenebilir. Ancak, unutmayalım ki, milli gelirin yüzde 25 kadarını da “hizmetler” oluşturmakta. Geçen dönem milli gelir rakamlarında sanayi yüzde 7.4 gerilerken, hizmetlerdeki gerileme sadece yüzde 0.3 idi.

Dün açıklanan perakende ticaret satış hacim endeksleri ile milli gelirdeki hizmetler verisi arasında yakın bir korelasyon söz konusu. 4. çeyrekte yüzde 7.2 gerileyen satış hacimleri bu senenin ilk çeyreğinde yüzde 5.5 geriledi. Buradan da hizmetler’de sanayi gerilemesinin üzerinde ekstra bir daralma olmadığı görülmekte. Bu sebeple ilk çeyrek için yüzde 2 küçülme tahminini koruyoruz.
Gelelim 2. çeyrekle ilgili büyüme tahminlerine. Nisan ayına ilişkin elimizde PMI (satın alma yöneticileri endeksi), kapasite kullanım oranları ve güven endeksleri verileri var. PMI verisi iyi bir resim ortaya koymuyor. Mart’a göre az da olsa bir düşüş söz konusu. Gerek yurtiçi, gerekse de ihracat siparişlerinde azalma var. Girdi maliyetlerinde son 6 ayın en yüksek artışı kaydedilmiş. Kapasite kullanım oranlarında ise sene başından beri ay be ay bir artış gözlemlenmekte. Ancak, artış hızının çok yavaş olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bu trendin bu şekilde devam etmesi durumunda toplam KKO’nun 78 değeri civarında normalize olması için 6-9 aylık bir süre gerekecek. Keza, güven endekslerindeki artış da, KKO’lardaki gibi oldukça utangaç bir şekilde ilerliyor. Alt endekslerden “inşaat sektörü güven endeksi” ise hiç güven vermemeye devam ediyor.
Milli hasıla geçen sene 1. çeyrekte yüzde 7.4, 2. çeyrekte ise yüzde 5.3 büyümüştü. Bu senenin 2. çeyreğinde az da olsa bir baz etkisi avantajı söz konusu. (Bu avantaj 3. ve 4. çeyreklerde artacak.) Bu da, önümüzdeki 1.5 ayda ani gelişmeler olmadığı takdirde, 2. çeyrek büyüme oranının yüzde -1 ile 0 arasında bir yerde gerçekleşeceğine işaret etmekte. Öte yandan, TCMB’nin son Enflasyon Raporu’nda ise çıktı açığının (milli gelirin potansiyelinin altında büyümesi) 2. ve 3. çeyreklerde artarak devam edeceği öngörüsünün de yer aldığını hatırlatmakta fayda var. Bu düşük büyüme öngörüsü yüzde 14.6 enflasyon tahmininin tutarlılığı açısından şart. Ancak, Hükümetin ekonomik aktiviteyi her şartta canlı tutmak için bütçe disiplininden koptuğu ve Merkez Bankası’nın 46 milyarlık ihtiyat akçesine de göz diktiği dikkate alınırsa, günün sonunda kabağın enflasyonun başında patlayacağını, ve tahminlerden önemli ölçüde sapacağını söylemek müneccimlik olmayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019