Toleransımız eksik
Ekonomik zenginliği GSYH -yetmese de- ölçüyor. Ama ülkelerin sosyal kalkınma düzeyini ölçemiyor. Bu yıl GSYH hesabının 70. yılı “dolayısıyla” özellikle ABD’de, ekonomiyi nasıl değerlendirmeliyiz kitapları yayınlanmakta. İçlerinden, Fransız iktisatçı Thomas Piketty'nin “21. Yüzyılda Sermaye” (Capital in the 21st Century) şimdiden çok-satar listesinde.
GSYH hesabından ümidi kesen, sosyal kalkınmayı ölçmeye girişen yeni ölçütlerden Sosyal Gelişme İndeksi (SPI) 2014 açıklandı.
SPI, Harvard hocası Michael Porter ile komşu okul MIT hocası Scott Stern’in fikir liderliğinde bir otobüs dolusu sosyal bilimcinin yanı sıra Cisco, Deloitte, Rockefeller Vakfı, Skoll Vakfı ve Latin Amerikan Avina Vakfı’nın desteğiyle ortaya çıkartılan “yeni” bir tür insani kalkınma indeksi...
Hemen Türkiye’yi arıyoruz: Genel sıralamada 132 ülke arasında 64. sıradayız. Her zamanki gibi ortalarda bir yerdeyiz. Üst kat komşumuz Ukrayna ve El Salvador. Alt katta Suudi Arabistan ve Gürcistan. Eh, ev alma komşu al demişler...
İndeksi değerlendirmeyi, iktisatçılarımıza bırakarak, yenilikçilik açısından bu sütunu ilgilendiren konumuza bakalım: Tolerans.
Yenilikçilik ve tolerans? Evet, tolerans (tahammül değil, hoşgörü) ile yenilikçilik arasında yüksek korelasyon var. Bunu, 2002’de Kanadalı iktisatçı Richard Florida ortaya koymuştu. “Yenilikçiliğin olmazsa olmazı 3T: Teknoloji, yetenek (talent) ve tolerans,” demişti demografik hesaplardan sonra. Bu formülü eleştirenler varsa da, tıpkı GSYH gibi bu da “yetmez ama idare eder” bir görüş.
Tolerans ve katılımcılık, SPI hesaplarında fırsatlar listesinde yer alıyor. Ülkemiz, 132 ülke arasında 32.41 puanla taa 119. sırada. Üst katlarda Nijerya, Burundi. Alt katlarda İran, Lübnan. En altta Yemen, Hindistan, Irak. En üstte İzlanda, Kanada, İrlanda.
Kültürümüzün tolerans yetersizliğini, medyadaki güncel yansımalarıyla görüyoruz. Ama bunu, istatistik veri olarak görmek?
Richard Florida, Thomas Friedman’ın “Dünya düzdür”üne nazire yaparcasına, “3T bir araya geldi mi oralarda inovasyon tepeleri, dağları oluşur,” demişti. Çünkü, “beyin, beyini çeker.” İnsanlar; din, dil, ırk, renk, mezhep, yaşam tarzı farkını önemsemezse, ama aklı, beceriyi, fikri önsemserse, ortaya bir tolerans ortamı çıkar. İnsanlar, kendilerini daha iyi ifade edecekleri yerde çalışmak ister. Oraya doğru kümelenme oluşur. Yaratıcı kişilik, kendisine cazip gelen yere gider. Ama oradan, daha da yaratıcı olacağı yere kaçar. Yaratıcı sınıfı cezbeden bölge, kent, ülke, bu yaratıcılıktan yararlanır. Rekabet avantajı kazanır. Ekonomi kazanır.
ABD’de yeni şirketler, yenilikçilik bölgelerinde kümeleniyor: New York. Boston. Başkent Washington / Virginia / Maryland aksı. Los Angeles / San Bernardino aksı. San Fransisco ve ünlü Silikon Vadisi. Dallas / Houston. Seattle. Böyle 15 bölge var. Avrupa için de benzer kümelenmeler hesaplandı.
Veri: Yabancı göçmenler, ABD ekonomisine değer katıyor. Silikon Vadisi’nde tekno şirketlerin yüzde 52’sini, birinci kuşak yabancı göçmenler kurmuş. Star üniversitelerin aldığı patentlerin yüzde 76’sında bir veya daha çok yabancı göçmen adı var. Bu oran, bilişimin ham maddesi yarı-iletkenlerde daha yüksek: Patentlerin yüzde 87’sinde yabancı göçmen ismi var. Bilişim patentlerinde yüzde 84. Dijital iletişim patentlerinde yüzde 83.
Teknoloji ve yeteneği satın alabilirsiniz. Toleransı? I-ıh!