Tokat Sempozyumu
Her zaman altın çizerim: Bir kentin merkezi yönetim temsilcileri, yerel yönetim yetkilileri, yargı sistemi mensupları ve üniversite sorumluları birlikte hareket eder, fikri ve fiziki varlıkları etkin biçimde koordine etmenin arayışlarını diri tutarsa, o kentte zenginlik üretiminde sıçrama yapabiliyor. Tersine, kurumlar arasında gereksiz çekişmeler açık ve gizlice sürdürülüyor; güçler birleştirilmiyor, sorunlar ve çözümler paylaşılmıyorsa, o yöre bir türlü toparlanamıyor; zamanı, emeği ve kaynakları israf ediyor.
Kaynağını not etmemiş ama Mevlana'nın olduğu söylenen bir kültürel derinliğin çağrısını yinelemek istiyorum: "İlk yaratılışta sen, ben hep birdik/Gizli, açık hep O'nda birleşirdik/ Sevenlerin ayrı kalması haram/ Yaratılmışların yasası: Birlik"
Değerler sistemini çağdaş çizgide tutmanın, kaynakları etkin kullanmanın en etkin yolu, açık ortamlarda yapılan tartışmaların yazılı belge haline getirilmesidir. Ne zaman Tokat'la ilgili ayrıntı bilgisine gereksinim duysam, kadim dostum Recep Yazıcıoğlu Valimizin önderliğinde düzenlenen "Tokat Sempozyumu Kitabı" çağrıma yanıt verir.
Tokat'a yeni atanan, yöre insanı olan vali Mustafa Taşkesen, Belediye Başkanı Doç.Dr. Adnan Çiçek ve Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Mustafa Şahin'in önderlik ettikleri, kurumlar arasında işbirliğine dayanan "01-03 Kasım 2012 Tokat Sempozyumuna" çağrıldığım zaman gitmemezlik edemezdim. Tokat'ın caddeleri ve sokaklarının taşlarına, betonlarına, özgür göklerinin bulutlu karanlıklarına, yağmur sonu maviliklerinin aydınlığına korkularım ve umutlarım gizlenmiştir. Ne zaman bu kadim kente gitsem, çok karmaşık duygular zihnimin derinliklerinde borana dönüşür.
"Tokat Sempozyumu Yürütme Kurulu'nda görev alan Prof.Dr. Ali Açıkel, Levent Yazıcı, Ali Polat ve Abdullah Gürbüz'ü yürekten kutlamalıyız… Bu denli kapsamlı bir sempozyumu iyi organize etmiş olmaları, göze çarpan bir aksama olmaksızın tamamlanması için olağanüstü çabaları hepimiz adına bir kazanım, anlamlı bir birikim oldu. Arka planda görev alan Murat Hanilçe, Murat Tekin, Zehra Dönmez, Murat Serdar, Edip Uzundal, Murat Güney, Fehmi Kuruloğlu ve Mustafa Tanrıverdi'yi de anmazsak, en kutsal görev olan insan emeğine saygıyı ihmal etmiş oluruz.
Benim özel teşekkürüm Prof.Dr. Ali Kasap'a... Kendileri, düzenleme kurulu üyesi idi… Sempozyum boyunca yakın ilgileri nedeniyle semineri rahatça izledim.
Çağımızın uygarlıği sonsuz büyüklüğün, yani uzayın derinliği ile sonsuz küçüğün, parçacık fiziğinin birlikle kavrayan bilim çalışmalarının oluşturduğu omurgaya dayanarak ilerleyebiliyor. Bu bakış açısı, çok sık olmamak koşulu ile, yörenin tarihi, coğrafi ve kültürel derinliklerini yoklayan böylesine kapsamlı sempozyumların yararlı çabalar olduğu düşüncesine taşıyor beni… Bugünkü Tokat sınırlarının bir bölümünü kapsayan topraklarda da yaşamış Hitit İmparatorluğu'nun savaşçı komşuları Kaşkalar'ın kim olduğunu da merak etmeliyiz; Batılı seyyahların Tokat 'la ilgili gözlemlerini de günümüze taşımalıyız, narinceye üzümünden salamura yaprağı niteliğini ve pekmez yaparak yöreye özgü "farklı ürünler" aracılığı ile zenginliği artırmanın yollarını da düşünmeliyiz.
Toplumların maddi ve kültürel zenginlik üreterek insanlarının yaşamını kolaylaştırmaları, refahı artırmaları, yaygınlaştırmaları ve derinleştirmeleri ciddi bir "birikim", bilgiyle desteklenmiş "bakış açısı", tarihten ders almış "bilinç düzeyi", yeniliği kavramış "buluşçu yeteneği", aşırı ve noksan değerlendirme tuzağına düşmemiş "beklenti yaratma" ve güne yeten, yarını güven altına alan "bereket üretmelerine" bağlı. "Tokat Sempozyumu" bildirilerinin bu insanı bileşenlerin hepsine katkı yaptığını söylersek abartılı bir değerlendirme yapmış olmayız…
Sempozyum sonucunda yapılan değerlendirmelerde de altı çizildiği gibi, bu kapsamda toplantılar iki-üç yıllık dönemlerde yapılmalı… Proje-odaklı, zenginlik üretimine dönük çalışmalar ise aralıksız sürdürülmeli.
Bir köşe yazısında, Tokat Sempozyumundaki 33 oturum, 131 tebliğin içeriklerini irdelemenin olanağı yok. Söyleyebileceğimiz şu: Böylesi çabalar, toplumun geleceğine katkı yapmanın önemli bir adımı… Ama içeriği zenginleştirilerek, zenginlik üretimine odaklayarak, inanç özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü alanlarını ayrı koşullarda ele alarak çalışmaları sürdürmeliyiz… Gündemli, ön-hazırlıklı ve sonuçları yayınlanan çalışmaları ne kadar artırırsak, kalkınma hedeflerine o kadar hızlı ulaşırız…