Tohum gerçeği ve dezenformasyon
Tohum, tarımsal üretimin temel girdisi. Ne kadar yüksek teknolojiye sahip olursanız olun üretiminizin üst çıtasını belirleyen tohumunuzun kalitesidir. Sonuçta, ne ekerseniz onu biçersiniz, değil mi?
Bu sebepledir ki üzerinde en fazla spekülasyon yapılan, siyasi söylemlere malzeme olan ve gerek üretici gerekse tüketici, insanımızı kafa karışıklığına iten bir konu. Aslında stratejik her alanda yoğun bir dezenformasyon söz konusu.
Özellikle de ülkemizin stratejik önemi ve son yıllarda bölgemizde yaşananlar, sosyal medyanın da etkisiyle, algıların olguların önüne geçmesine neden olmakta. Bu amaçla, Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, önemli çalışmalara imza atıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı, Kamuoyunda Gündeme Gelen İddialar ve Gerçekler bülteni, tarım ve gıda üzerinden yürütülen dezenformasyona karşı önemli bir kaynak ve bu yazıya da ışık tutacak. Sorun, algı çalışmalarının çok daha güçlü olmasında.
Mark Twain’in, doğru pabucunu giymeden yalan dünyayı dolaşırmış sözü bunu çok güzel anlatır. Bu girişten sonra tohum konusunda, temelde Tarım ve Orman Bakanlığı kaynaklarını kullanarak özet bilgilere yer vereceğiz: GDO’lu tohum, hibrit tohum, yerli tohum veya ata tohumu gibi kavramlar konusunda ciddi bir bilgi kirliliği mevcut. Hibrit tohum, 8-10 yıl süren ıslah çalışmaları sonucunda elde edilen, verim, hastalık, pazarlama vb. açılardan üstün özelliklere sahip melez tohumdur. Kısır olmayıp insan sağlığına zararı söz konusu değildir. Genellikle GDO ile karıştırılır.
Ticari firmaların tekel ya da oligopol yapılarla üreticiyi kıskaca almaları yönünden eleştirilir. Ancak ülkemizde yerli firmalarla bu sorun önemli ölçüde aşılmıştır. Sayın Emine Erdoğan’ın himayelerinde devam eden Ata Tohumu Projesi ile ülke genelinde toplanan yerel tohumlar, sertifikalandırıldıktan sonra üreticiye aktarılıyor. Bu da bize gösteriyor ki yerli tohum veya ata tohumunun kullanımının yasaklanması değil, bilakis teşviki söz konusu.
Sadece sertifikalanması şartı var. Bu arada Tohum Gen Bankalarının da stratejik bir görevi yerine getirdiklerini vurgulamak gerekiyor. GDO konusu en çok bilgi kirliliğinin olduğu alan. Biyogüvenlik Kanunu 2010 yılında çıkartılmış ve bu kanuna dayalı olarak hazırlanan Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Bu mevzuata göre, ülkemizde GDO’lu bitki ve hayvan üretimi kesinlikle yasaktır. Ülkemizde gıda amaçlı onay almış GDO’lu herhangi bir ürün bulunmamakta olup ithalatı da mümkün değildir.
Toplamda 60 kamu ve özel gıda kontrol laboratuvarlarında GDO analizleri yapılıyor. Sertifikalı tohum ise devlet kontrolünde üretimi ve tescili yapılan tohumdur. Bakan Yumaklı, tamamı yerli olan binin üzerinde şirketin tohumculuk sektöründe faaliyet gösterdiğini, 37 adet ata tohumunun sertifikalandırıldığını ve Bakanlık bünyesindeki enstitülerde binlerce çeşidin geliştirildiğini ve ülke olarak tohumculukta dünyada ilk on içinde yer aldığımızı sıklıkla ifade ediyor. Üretimde kullandığımız tohumun yüzde 97'sini kendimiz üretiyoruz.
1,4 milyon ton sertifikalı tohum üretimimiz mevcut. Meyvecilikte kullanılan fidan ve fidelerin yüzde 99’u yurt içinde üretilmekte ve sertifikalandırılmakta. Ürettiğimiz tohumu, 100’den fazla ülkeye ihraç ediyoruz. 2022 yılı itibariyle tohum dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 137. Bu oran, tohumda net ihracatçı olduğumuzun açık bir göstergesi. Tohumculukta halihazırda devam eden Ar-Ge çalışmaları ile orta vadede, daha stratejik bir ülke konumuna geleceğiz.