TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD ve ilgili STK yöneticilerine çağrı
Toplumların yaşamında, kıt kaynakları “üretim gücünü artıran yatırımlara” odaklanma becerisi hayati önemi olan bir yetkinliktir. Ülkemizi kişi başına 10 bin dolar gelir düzeyinden, 25 bin dolar gelir düzeyine ulaştırmak istiyorsak, dünya genelinde bir “kritik eşikte” bulunduğumuzu kavramalıyız. Dünyada neler olup bittiğini; değer yaratma zincirinde nasıl konumlanmamız gerektiğini alabildiğine sorgulamalıyız. "Durum farkındalığı düzeyimizi” yükseltmeliyiz, net bilgiye dayalı stratejiler tasarlamalıyız, fırsatlar ve tehlikeler ile olanak ve kısıtlarımız arasındaki dengeleri kurmak için örgütlenme bilincimizi yükseltmeliyiz.
Günümüz dünyasında yaşanmakta olan “büyük kırılma” sonrasında, maddi ve kültürel zenginliğimizi çağdaş uygarlıklar düzeyine taşımak istiyorsak üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin, sınırsız “bağlantı”, sonsuz “iletişim ve etkileşim”, usta “işbirlikleri” gerektirdiğini de gerektiği gibi içselleştirmeli, yetkinliklerimizi sonuna kadar kullanmak ve geliştirmek için hazırlıklı olmalıyız.
Ülkemizin önde gelen “sivil inisiyatiflerinin” yöneticileri olarak; “toplumun geleceği asgari müşterikinde” birleşerek şu adımları atmalıyız:
1. Yerel seçimlere son noktanın da konmasından sonra, “erken seçim ” gibi “gündem saptırıcı” taleplere karşı şimdiden net tavırlarımızı belirleyerek, asıl sorunumuz olan “ekonomik gelişme” yaratacak “taleplerimize” odaklanmalıyız. Bu ülkenin sivil inisiyatifleri olarak, ideolojik saplantıların, önyargıların, kalıp düşüncelerin ve kör inançların selinde sürüklenmeden; siyasi irede ve bürokrasinin önüne ciddi bir “ teşvik sistemi önerisi” koymalıyız.
2. Hukuk devletinin özünü oluşturan bireylere ve kurumlara “eşit haklar” tanımanın anlamı ve değeri üzerinde bir ortak akıl çerçevesi oluşturarak, ortak dil kullanmalıyız.Eşit haklar tanımanın yerel ve küresel algıyı olumlu yönde geliştirmesi, yatırım için kaynak cazibesi yaratmanın gerek şartı olduğunu güçlü bir biçimde vurgulamalıyız.
3. Ülke zenginliğine katkı yapan iş insanlarının ve girişimcilerin serbest ve adil piyasalarda “şans eşitliğini” sağlamalı, korumalı ve geliştirmeliyiz.
4. “Çalışırsam kazanırım” düşüncesinde sapmalara yol açan bütün düşünce ve davranışların önünde koruyucu kalkanlar oluşturmalıyız.
5. “Bu ülkede servet ve sermaye edinerek korurum” algısını, en küçük korkunun gölgesini düşürmemeliyiz. Suçu ne olursa olsun, mahkeme kararı kesinleşmemiş insanların servet ve sermayelerine el konulmayacağını yaygın bir algı, özenli bir uygulama alanı haline getirmeliyiz.
6. Devletin “inanç ve düşüncelere eşit mesafede durduğunu” söylem ve eylemlerle kanıtlamalı, en küçük bir tereddüde açık kapı bırakmamalıyız.
7. En küçük bir kamu kaynağını “fizibilitesi” yapılmadan, “fayda/maliyet analizini” kamuoyu ile paylaşmadan harcamamalıyız. Bu konuda açık bir gözetim- denetim mekanizması kurulmasını talep etmeli, talebin de ardında durmalıyız.
8. “Öngörme ve önlem alma disipline” sonuna kadar uymalı, “bağımsız gözetim ve denetleme” mekanizmaları oluşturmalı, yapıları işletmeli, Sayıştay gibi kurumları “rasyonel otorite” haline getirmeliyiz.
9. Yarı-iletken teknolojilerin “dijital dönüşüm yaratma kapasitelerini” dikkate alarak, ülkemizin olanaklarını gözeten bir yatırım “öncelik sıralaması” yapmalı, sorun üzerine “ulusal stratejeler” doğrultusunda gitmeliyiz. Yarı-iletken teknolojide, üretebileceklerimizi mutlaka üretmeli, üretilmesini ekonomik bulmadığımız yarı-iletken donanımların satın alınması için “uzmanlık merkezleri” oluşturmalı, yatırımcının gereksiz ödeme yapmaların önünü kesmeliyiz.
10. Özellikle gelişmiş bölgeler ve havzalardan başlayarak -İstanbul’un iki yakasında iki ihtisas OSB’si gibi- “yeni nesil OSB” yatırımlarına siyasi irade ve bürokrasiyi ikna etmeli, çıplak mülkiyetli değil, üretim-odaklı mülkiyete dayalı tam donanımlı yeni nesil OSB arzını güven altına almalıyız. Bir adım daha ileri giderek ihtiyaca uygun yapıların bile uzman kuruluşlar aracılığıyla arz edilmesini talep listemize eklemeliyiz.
11. Durum farkındalığını artırmak için, mevcut OSB’lerde tesislerin kapasite ve teknik olanaklarının belirlenmesini, “rekabet gücünü” belirleyen “dinamik envanterlerin” yapılmasını bir ilk adım anlayışı ile ele almalıyız. Gelişmenin temel ilkesi olan “net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma” ilkelerinden asla ödün vermeyen tutumumuzu kararlılıkla sürdürmeliyiz.
12. Proje odaklı teşvik sistemini bütünsel anlayışla ele almalıyız : Teşvik verme ilke ve kurallarını, özellikle de geri-bildirim döngüleriyle uygulama sonuçlarını izlemeliyiz. Sonuçları açık ortamlarda kamuoyu ile paylaşmalıyız.
13. Akla gelen her alana yatırım yapma, her öneriyi “reform” diye sunma algı ve anlayışının terkedilmesine öncülük etmeliyiz. Rekabet edebilir alan seçimi ve önceliklerin belirlenmesini önemsemeli, teşviklerin sadece belirlenen alanlarda verilmesini sağlamalıyız.
14. Mevcut üretim yapısını dönüştürmek için çift yönlü yatırım ihtiyacını net olarak ortaya koymalıyız. Geleneksel teknolojilerde, orta-ileri teknoloji donanımlara geçiş ile dijital dönüşümü birlikte ele almalıyız. Bütün işyeri yönetimlerinin “durumsal farkındalıklarını” artırmaları için, mevcut yapılarını analiz etmeleri için motive etmeliyiz. Mevcuda ilişkin net bilgi olmaksızın, koordinasyon ve odaklanmanın olamayacağını, o zaman da kaynak israfının kaçınılmaz olacağını ekonominin bütün aktörlerine anlatmalıyız.
15. Artan “korumacılık eğilimi” ile iletişim teknolojisi “sınırları yok eden potansiyelleri” arasındaki çelişkinin ve “ticaret savaşlarının” ne yönde gelişeceğini bütün yönleriyle tartışarak, ülkemizin doğru konumlanma yapabilmesi için “zihni berraklık” yaratmalı, teşvik sistemlerini “tam zamanında hareket edebilmeyi” motive edecek araçlarla donatmalıyız. Ticaret savaşlarının merkezinde yer alan “bağlantı potansiyelini dikkate alan, iletişim ve etkileşim potansiyelinin etkilerini gözeten, özellikle de yeni işbirliklerin yaratacağı rekabet üstünlüğünü” değerlendiren bir “teşvik sistemi” önermeliyiz.
Etkili ve sonuç alıcı bir teşvik sistemi gündeminde olmayan, bu konuda bir araya gelmeyen sivil inisiyatifler tarih önünde sorumlu olacaktır. TOBB, TÜSAD, MÜSİAD ve diğer sivil inisiyatifleri, kapsamlı teşvik sistemi önermek için bir ortak platform oluşturmaya çağırıyoruz. Önerdiğimiz çerçevenin gereksiz bileşen ve bağlamlarının elenmesi, gözden kaçırılmış olanların eklenmesiyle değişen koşullara uyum sağlayacak bir “teşvik sistemi” tasarlamanın sivil inisiyatiflerin ivedi sorunu olduğunu anımsatmak istiyoruz.
Bu çağrıyı Sümer rahibinin uyarısıyla bitirmeliyiz: “Sen kendin için değilsen, kim senin için? Sen başkaları için değilsen, nesin ki? Şimdi değilse ne zaman?”