TL’nin değer kaybının düşünceye boğduğu özel sektör

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Ülkemizde son dönemde yaşanan anayasa değişikliği ve referandum tartışmaları sürerken, içeride ve güneyimizde sınır ötesinde çatışma ve terör gündemdeyken, Merkez Bankası’nın faiz artırmada frenlenmesi söz konusuyken, dolardaki hızlı yükseliş, bizim gelişmekte olan ülkeler grubu içersinde parası en çok değer kaybeden ülke olmamız sonucunu getiriyor. Buna karşılık 3.75.40 seviyesine yükselen dolar, geçen yıl yüzde 21 değer kaybeden TL’nin yılbaşından bu yana yüzde 6.3 değer kaybetmesine yol açmış bulunuyor. Yükseliş son dönemde olduğu için ağustostan bu yana artış da yüzde 25 civarında...

TL’nin bu değer kaybı kısa vadeli 41 milyar 20 milyon, uzun vadeli 100 milyar dolar borcu olan özel sektörü ve bunların içinde özellikle döviz kazancı olmayan borçluları düşünceye boğuyor. Döviz borcunun diğer yanında yer alan bankaların kısa vadeli dış borçları 61 milyar 485 milyon dolar, uzun vadeli borçları ise 107 milyar 200 milyon dolar.

Bu tablonun özel sektörün borçlu olan kesimlerini düşündürmemesi mümkün değil. Bu GSMH’nın yüzde 20’lerine varan özel sektör dış borçlarının ne kadarı döviz kazanan, ne kadarı döviz kazanmayan firmaların üzerinde, o konuda net bir rakam ve yüzdeleme söz konusu değil. Bu durumu değerlendirmesini sorduğum bir önemli bankacı konunun önemli olduğunu, ama şu anda önemli sorun yaratmamasının bazı nedenleri olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:

“Bir süre önce kamu otoritesi döviz borçlanmaları konusunda bildiğiniz gibi tahdit getirdi. Bankalar da döviz kredisi verirken, döviz kazançlarına bağlı olarak bu konuda hassas davranıyorlar. Yurtdışındaki bankalardan döviz borçlananların bir kısmı ise kendi bloke döviz birikimlerini göstererek kredi alıyorlar. Enerji sektörü gibi yatırımlarını dış krediler karşılığı yapanlar ve demir- çelik sektörü gibi hammadesi döviz alımlarına bağlı olanlar, dolar hesabı ile fiyatlama yapıyorlar. Dolar artı KDV fiyatlamasıyla satış yapıyorlar. Eski paradigmalar değiştiği için, ölçekli firmalar ağırlıklı bir döviz borç yükü söz konusu. Bu da fiziblite konularının daha sağlıklı olmasına yol açıyor. Onun için eski dönemlerdeki döviz dış borcundan kaynaklanan sorunlar, olumsuzluklar bu dönemde pek yaşanmıyor. Ama yine de dikkatli davranılması gereken dönemden geçiyoruz.”

Bankacı dostumun verdiği bilgi ile biraz rahatladım. Ama döviz borcu olan özel sektör temsilcilerinden özellikle döviz kazancı olmayanların düşünceye boğulduğunu da söylemeliyim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar