TL'de şimdilik olan bu
Yılbaşından beri dünya piyasalarında risk alma iştahı güçlü seyrediyor. Gelişen ülkelerin hisse senetlerine ve tahvillerine, dolayısıyla para birimlerine girişler var. USD/TL, geçen hafta iki gün üst üste grafiksel açıdan önemli bir gösterge olan 200 günlük ortalamanın altında kapanış yaptı. Fiyat genelde bu tip uzun vadeli ortalamaların altında günlük kapanışlar gerçekleştirdiğinde devamı gelir. Bu sefer olmadı. Dolar/TL kuru dün 5.36'nın üzerine çıktı. Geçen haftaki yazıda da belirtmiştim. Global piyasalarda getiri peşinde koşan yatırımcılar, yüzde 24'lük cazip faiziyle TL'yi daha yukarıya taşımalıydı.
USD/TL'de yaşanan yükseliş konusunda farklı nedenler öne sürülebilir. Fed'den faiz beklentilerinin tekrar hareketlenmesi bir faktör olarak düşünülebilir. TCMB'nin bugün açıklayacağı enflasyon raporunda, enflasyondaki iyileşmeye vurgu yapacağı algısı da TL üzerinde bir baskı yaratmış olabilir. Fed ile ilgili görüşlerimi birkaç hafta önce paylaşmıştım. Oluşabilecek yeni bir enflasyon baskısını dışarıda tutarak, Fed'in yıl ortasına kadar bekleyeceğini düşünüyorum. Fed üyelerinin zamanı var. Amerikan ekonomisinin iyi performansı devam edebilir. Makro veriler dengeliyken, kurum "Faiz artırım sürecinin sonuna geldik" mesajı vermez. Sabırlı ve esnek davranır. Kısacası, Amerikan faizleri düşük kalır çünkü ekonomik büyüme 2018'e göre düşebilir. Fed de sakin gider. Fed, Çin ekonomisinden gelen yavaşlama sinyallerinin, Amerikan şirketlerinin kârlarına yansımasını da görmek ister. İçeriye dönersek, Merkez'in enflasyon konusunda rahatladığına inanmıyorum. Kurum her fırsatta sıkı para politikasının süreceğini, gerekirse ek parasal sıkılaştırma yapılacağını vurguluyor. TCMB'nin üzerinde bir "Faizi indir" baskısı da yok. Kamu bankaları, piyasadaki kredi faizlerinin çok altından finansman imkânı sağlıyor. Hâl böyleyken, Merkez'in "Enflasyon görünümü düzeliyor. Faizleri indirebiliriz" mesajı vermesinin bir manası olmaz. Fed gibi, Merkez'in de reel ekonomideki ve piyasalardaki gelişmeleri izlemek için vakti bulunuyor.
Yukarıda Çin ekonomisinden bahsettim. Bunun ucu önemli bir kanaldan Türkiye ekonomisine dokunabilir. Çin'in açıkladığı ekonomik verilerin "sorunlu" olduğu kanısındayım. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan büyüme rakamının makyajlanmış olma ihtimali yüksektir. Procter&Gamble ve Alibaba gibi dev şirketler, 2019'da Çin'de bir yavaşlama öngörmüyor. Tabii orada ne olup ne bittiğini kimse bilemez. Çin özellikle AB ekonomisi için baş ağrısıdır. AB'deki kriz yıllarında, Almanya gibi ticaret fazlası veren ülkelere alternatif pazarlar gerekiyordu. Alman şirketlerin Çin'deki satışları o dönemde arttı. Son aylara bakıldığında, Çin ekonomisi hız keserken, başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin zorlandığı gözleniyor. Çin'in ithalatı 2018'in ikinci yarısında sertçe düşerken, Euro Bölgesi sanayi üretimi ve imalat duyarlılık endeksi 2018'in son çeyreğinde yerle bir oldu. Türkiye'nin en önemli ihracat pazarının AB olduğunu belirteyim. 2019'da ihracatın büyümeye katkısına ihtiyaç var.