TL’de değerlenme marjı sınırlanıyor
Enver ERKAN
Son dönemde Fed yönetimine ilişkin belirsizlikler, Trump yönetiminin ekonomik ajandasını işletememesi ve bu kapsamda iyice zayıflaması ve kasırga etkisiyle ABD’de etkilenen ekonomik faaliyet, verilerin de bu minvalde okunması gerekliliği Fed üzerine de yorum yapmayı zorlaştırmaktadır. Öte yandan, enflasyon artışı önümüzdeki bir iki ayda kasırga etkisinden dolayı artan birkaç geçici unsurun maliyetinden dolayı yukarı baskılanabilecek, ki bu faiz artırım öngörüleri yapılırken hesaba katılacaktır. Bu duruma anti tez oluşturabilecek bir etmen olarak Aralık ayı faiz artırım ihtimallerini gösteren Fed opsiyon fiyatlamasını görüyorum. yüzde 30’larda seyrederken ABD’den gelen Ağustos ayı enflasyon verilerinden sonra yüzde 50’lere yaklaştı. Fed’in Aralık ayında faiz artırımı yapması için ilgili zamana yakın yüzde 60-65 bandı üzerinde fiyatlama gerekir, bu yüzden bundan sonra gelecek her türlü veri ve konuşmanın piyasaları ne derece hazırlayacağı önemli olacaktır. Küresel bazda USD fiyatlarının hareketli olacağı bir periyoda giriş yapıyoruz. Fed faiz artırımını piyasa iyice hazırlanıp fiyatladıktan sonra yapmakta, haliyle Fed opsiyonlarındaki fiyatlanan ihtimallerin biraz da beslenmesi gerekli.
TCMB, Ocak ayında sıkı para politikası uygulamaya başladı ve ilk planına sadık kalarak hem kredbilite sağladı, hem de yıl içinde fiyat istikrarını sağlamayı başardı. Uzun süre carry trade avantajından faydalanan TRY, enflasyon odaklı sıkı para politikası nedeniyle nominal faizin yüksek tutulması itibariyle reel faizde Rusya, Brezilya gibi ülkelerle başa çıkabilir hale gelmiştir. Reel faiz hali hazırda saydığımız ülkelerde daha yüksek, ancak Türkiye’nin CDS’lerindeki düşük seyir itibariyle daha risksiz olması bu farkı kapatıyor. TCMB’nin, enflasyondaki iki haneli trendin sürecek olması nedeniyle yıl sonuna kadar duruşunu bozmasını beklemiyorum. 2018 yılında ise, enflasyonda beklenen düşüş sağlanırsa ilk olarak geç likidite kanalından fonlamayı kesmek suretiyle normalleşme çalışmalarına başlanacaktır.
Trump’ın önceye göre güç kaybetmesi, Fed yönetimindeki belirsizlikler ve kasırga etkisi ile etkilenen ekonomik aktivite ve verilerde de bunun etkilerinin görülecek olması USD açısından aşağı yönlü risk oluştururken; ihracat büyümesinde sıkıntıya girilebileceğine yönelik ekonomi kurmaylarının görüşleri de TRY’nin daha fazla değerlenmesine anti tez oluşturabilir. Aynı zamanda geçtiğimiz hafta Londra swap piyasasında TRY faizdeki düşüş ile bankaların TCMB ve Londra piyasaları arasında açılan faiz makasından önemli miktarda arbitraj yaptığını gördük. Bireysel ve kurumsal talebin de döviz mevduat rakamlarında yükseliş getirmesi söz konusu olabilir, ki bu sefer yüksek ihtimalle USD ucuz olduğu için bu USD mevduat kaynaklı olacaktır. 3,40 seviyeleri USDTRY açısından doğal bir tepki bölgesi gibi görülecektir. 3,35’lere doğru bir gerileme TRY lehine saydığımız şartların devamlılığı sayesinde halen mümkün olabilir, ancak kur bu noktalarda muhtemelen kalmayacak ve yukarı doğru tepkisini verecektir. Bunun yine de hızlı bir trende dönüşmesini beklemem. Mevcut TRY faiz seviyeleri, kurun düşük seviyelerde kalması için yeterli bir sebep olacaktır. Bu kapsamda yıl sonunda da USDTRY’nin 3,55 seviyelerinde olmasını öngörmekteyim.
Merkez Bankası’nın kararları ve Fed beklentileri çerçevesinde en rasyonel tepkiyi yine gösterge faizde görmemiz beklenebilir. Çok hafif geri çekilme görüyoruz; ancak gösterge faiz için asıl önemli olan enflasyon beklentileridir. Merkez Bankası bundan sonraki aylarda da muhtemelen faizleri düşürmeyeceği için gösterge faizde de düşüş olması beklenmeyecektir. Bu kapsamda yüzde 11,6 seviyesinde seyreden faizlerde artan enflasyon beklentileri, artan risk barometreleri ve yüksek MB faizleri nedeniyle yukarı yönlü riskleri bir adım önde görebiliriz. yüzde 12 tahammül eşiği ve sağlam direnç noktası olmaya devam etmektedir, kırılması için ise hiç hesaplanmayan ve fiyatların içine girmeyen gelişmelerin olması gereklidir.