TL varlıkları ayrışıyor mu?

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Yön arayışı içerisinde geçen zor bir hafta oldu. TL’deki değer kaybı toplumdaki döviz piyasası hassasiyetini bir kez daha artırırken, neyse ki korkulan olmadı; yerleşikler döviz bozdurma tarafında kalmaya devam etti. Öte yandan, tahvil faizlerinde yükseliş devam etti. Hisse senedi piyasaları ise küresel harekete paralel seyretme durumunu koruyor.

Yerel varlıklara yönelik risk algılamasında bir süredir değişim olduğundan bahsediyoruz. İç ve dış gündemin getirdiği başlıklar zaman zaman sıra değişimi gösterse de esas belirleyici beklenti kanalı üzerinden oluyor. Kısa vadenin haber akışı, geleceğe yönelik beklentileri olumsuz etkilemeye başladığında ‘ayrışma’ denilen durum gerçekleşiyor. Aslında konuştuğumuz durum bu.

Türk lirası cinsinden varlıklar ayrışıyor mu sorusu da bu aşamada devreye giriyor. Ayrışma var mı? Evet. Ayrışma resmin bütününde mi? Hayır. Ne gibi? Hisse senedi piyasaları küresel eğilime paralel hareket ediyor. Eylül-Ekim dönemindeki sendeleme yeniden toparlamaya dönmüş durumda. Kaldı ki, Ekim ayının son haftasından bu yana küreselde dolar endeksi, yerelde ise dolar/lira kuru ile olan ters yönde hareket etme isteği de yeniden bozulmuş durumda. Yani, ABD dolarının uluslararası piyasalarda değer kazanımı da Türk lirasının içeride değer kaybı da hisse senedi piyasasını bir kez daha olumsuz etkilemiyor. Sürdürülebilir mi? Eski alışkanlıkları bırakmak gerek. Zaman hızlı akıyor ve yatırımcı davranışları da sürekli değişiyor. Trendin takibi elzem.

Peki, bu yazının kaleme alınmasındaki ana belirleyicileri konuşmaya sıra geldi mi? Elbette. Kur cephesinde belirgin bir ayrışmadan bahsediyoruz. Nasıl bir ayrışma bu? Gelişmekte olan ülke para birimleri yabancı para birimleri karşısında değerlenirken -özellikle de ABD doları karşısında-sadece Türk lirası mı değer kaybediyor? Hayır. Genele yayılan bir zayıflama söz konusu. Konuştuğumuz zaman aralığı da Ağustos ayının bitişinden bu yana süregelen dönem. Gelin biraz daha fazla rakam ile genişletelim sohbeti. Bahsettiğimiz dönemde grup genelindeki değer kaybı yüzde 2-3 aralığında. TL performansı ise belirgin şekilde uçta, yüzde 10’u aşmış durumda. Tam olarak bahsettiğimiz ayrışma durumu bu.

Bu döngüde bir ayrıntıya odaklanmak gerek; tahvil piyasası faizlerimiz de tepki veriyor. TCMB’nin 12 Ocak sonrası yürürlüğe koyduğu para politikası çerçevesinde getiri eğrisinin kısa tarafı zaten yukarı yönlü eğilim içerisindeydi. Problemli kısım ise 5 ve 10 yıl vadeli göstergelerin faizlerindeki artış. 10 yıl vadelide hafta içerisinde kapanış bazında yüzde 12.33 seviyesini gördük. İhraca çıkıldığı dönemden bu yana ilk kez ABD 10 yıllığı ile arasındaki spread 1000 baz puana ulaştı. Ekim ayından bu yana 130 baz puanlık yükselişi konuşuyoruz. Yani, beklentilerde de erozyon var. Çok ciddi problem aşamasında mıyız? Tam anlamı ile değil ama göz ardı edilecek düzeyde de değiliz. İhtiyat seviyesini artırmaktan zarar gelmez!

Tahvil piyasasındaki problem enflasyonda bir süredir beklenen ve yönlendirilen Aralık ayı verisini karşılamadan tam olarak çözülmeyecek. TL’de ise dış koşullar ve politikanın belirleyiciliği daha baskın. Henüz yabancı yatırımcının tahvil pozisyonlarını bozmak istememesi ve riski kur işlemleri ile karşı tarafa transfer isteği durumu dengeliyor. Koşullar TCMB’yi ek faiz artışı noktasına taşıyacak kadar negatif değil ancak yönlendirmeyi kesmemek gerek. Piyasalar ışık aramayı sever.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019