Tip 2 diyabet tedavisinde yeni yaklaşım daha başarılı
Diyabet hastalığı bütün dünyada artış eğiliminde ve bu özelliğinden dolayı Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler tarafından "salgın hastalık" olarak ilan edildi. Buna göre 2025 yılında dünyada yaklaşık 300 milyon kişinin diyabet hastası olacağı tahmin ediliyor. Bu sayının yüzde 90-95'i ise insüline bağlı olmayan tip 2 diyabet. Hastalık son on yıl içerisinde üç kat artış gösterdi ve ABD'de ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada bulunuyor.
Konunun dünyada önde gelen isimlerinden, G. D'Annunzio Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Agostino Consoli'nin verdiği bilgileri paylaşmak istiyoruz. Kısa süre öncesine dek, diyabetin tedavisi kan şekerinin düşürülmesi olarak algılanıyordu. Ancak yakın zamanda hastalığın mekanizmasının nasıl işlediği daha iyi anlaşıldı ve bunun sonucunda sadece kan şekerini düzenlemeyen, hastalığın ilerlemesini önleyen ilaçlar da geliştirildi. Tip 2 diyabet hastalığının ortaya çıkışında temel mekanizma insülin salgısının azalması. İnsülin pankreastaki beta adacıklarında yapılan ve kan şekerini düzenleyen bir hormon. Tip 2 diyabette sadece bu hormonun miktarı değil, beta hücrelerinin sayısı da azalıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar kan şekerinin düzenlenmesinde glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1) denen hormonun da büyük öneme sahip olduğunu gösterdi. Şekerli gıdalar alındığında bu hormon salgılanıyor, insülin ise kan şekeri belli bir seviyeyi geçerse salgılanarak düşürüyor. GLP-1 diyabet hastalarında daha az salgılanır hale geliyor.
Tip-2 diyabette yeni tedavi yaklaşımı bu GLP-1'in etkisinin uzatılmasını hedefliyor. Normal koşullarda bu hormon salgılandıktan sonra DPP-4 adı verilen bir başka molekülle dakikalar içerisinde ortadan kaldırılarak etkisi kısıtlanıyor. Diyabet hastalarında GLP-1 miktarı zaten azalmış olduğundan, etkisi yeterli olmuyor. Yeni geliştirilen ilaçlar ise DPP-4'ün işlevini bloke ederek GLP-1'in kanda daha uzun süre aktif kalmasını ve şeker miktarını düşürmesini sağlıyor. Yani doğal mekanizmaya müdahale ediliyor ve vücutta doğal olarak bulunan molekülün daha uzun süre etkin kalması sağlanıyor.
Sitagliptin etkinlik ve yan etkiler açısından başarılı
Bu kuşaktan yeni ilaçlardan biri olan sitagliptin, Merck Sharp & Dohme laboratuarlarında 7 yıl içersinde geliştirilerek klinik uygulamadaki yerini aldı. Dünyada bugüne dek on milyondan fazla reçete edildi, dolayısıyla ilaç güvenliliğiyle ilgili verileri son derece güçlü. DPP-1'i bloke ediyor ve doğal hormonun etki süresini uzatıyor. Diyabet tedavisinin başarısını gösteren en önemli parametrelerden biri olan HbA1c düzeyleri dikkate alındığında, sitagliptinin yüzde 1'den daha fazla iyileşme sağladığı ortaya çıkıyor ki, bu ilacın etkili olduğunu gösteren en önemli kriter. Buna ek olarak, klinik denemelerde yan etki açısından çok iyi bir profil göstermiş. Diyabet tedavisinde kullanılan diğer ilaçlarla görülen ayaklarda şişlik gibi yan etkile bu ilaçla görülmüyor. Ancak en önemlisi ilaç doğal mekanizmaya doğrudan müdahale etmediğinde, diyabet tedavisinde en önemli yan etkilerden biri olan hipoglisemi (kan şekerinin normalin altına düşmesi) ataklarına neden olmuyor, zira ilacın etkisi zaten ortamda glukoz bulunmasına bağlı. Diyabet tedavisinde sık kullanılan sülfonilüreler ya da insülinle beraber alındığında da hipoglisemiye neden olmadığı belirlenmiş. Diğer önemli bir özelliği, kilo alımına neden olmaması. Diyabette standart tedavi ile hastaların yüzde 30'unda kilo artışı olduğu biliniyor, sitagliptin kullanan hastalarda kilo artışı olasılığı ise yüzde 4 olarak belirlenmiş. Klinik araştırmaları yaklaşık 3000 hasta üzerinde yürütüldüğünden, güvenlik verileri yüksek düzeyde yeterli olarak kabul ediliyor.
Vücudun doğal mekanizmasını güçlendiriyor
Sitagliptin şimdiye kadar tek başına kullanılmamış, diyabetin standart tedavisi olarak kabul edilen metforminle kombine verilmiş. Bu uygulamanın belki de şöyle bir avantajı bulunuyor, metformin ucuz ve etkili bir ilaç ve GLP-1'in salgılanmasını uyararak etki gösteriyor. Sitagliptin ise salgılanmış doğal hormonun kanda uzun süre etkin kalmasını sağlıyor. Uygulamada günde tek doz olarak veriliyor ve hastadan hastaya doz değişikliği yok, hem doktor hem de hasta için uygulama kolaylığı sağlıyor. Görülen o ki, diyabet tedavisinde yeni yaklaşım, vücudun doğal işlevlerinin korunması yönünde, bu da daha uzun ve konforlu bir yaşam anlamına geliyor.