Tiki-Taka ve ite kaka futbol

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Bu hafta size iki farklı futbol ekolünden bahsedeceğim. Bunlardan ilki herkesin son yıllarda dikkatle ve imrenerek izlediği Barcelona'nın oynadığı ve adına Tiki Taka (Tiqui-Taca) futbolu denilen, yani Türkçe çevirisiyle "ver-git" modeli. Diğeri ise bizim güçlükle, iteleyerek ve zorlayarak oynadığımız İte-kaka futbol modeli…

Her iki model arasında her yönüyle yüz seksen derece fark bulunuyor. Birisi mükemmeliyete giden yolu, sonuç odaklılığı, kararlığı, takım dayanışmasını, hızı, iletişimi, periferal görüşü, altyapıyı ifade ederken, bizim yıllardır ısrarla uygulamaya çalıştığımız "İte-kaka" modeli ise, kaos ve kargaşaya giden yolda sonuçsuzluk, sabırsızlık, uyumsuzluk, iletişimsizlik, dayanışmasız ve yardımlaşmasız oyun anlayışı içerisinde bireylerin kişisel çabalarıyla sonuca ulaşmayı hedefleyen, bu nedenle de sürekli çuvallamak durumunda kalan, günü kurtarmaya yönelik, kısır, verimsiz ve başarısız bir modeli anlatıyor.

"Tiki-taka" ile "İte-kaka" futbol modelleri arasındaki fark sadece sahaya yansıyan teknik ve taktikteki farklılıktan oluşmuyor. Bu modeller aslında futbol yapıları arasındaki paradigma farklarını, yaşam felsefeleri arasındaki mental farkı da bize yansıtıyor. Nasıl ki, bir takımın oynadığı futbol, o takımın teknik adamının kafasındaki oyun anlayışı ve felsefesinin sahaya yansıması ise, toplumlar arasındaki kültürel ve mental farklar da o ülke insanlarının doğaya ve topluma bakış açılarına ilişkin düşünsel yapılarını belirliyor, yaşam biçimlerini şekillendiriyor. Bu oluşan değerler bütünü daha sonra yeşil sahalara farklı şekillerde yansımaya başlıyor.

Nitekim bu iki futbol mentalitesi arasındaki fark en son kendisini Euro 2012 elemelerinde milli takımımızın oynadığı futbol ve aldığı sonuçlarla daha bir somutlanmış oldu.

Futbol fena halde hayata benzer

Evet, gerçekten de futbol fena halde hayata benziyor. Ulusların genel kültürel karakteristikleri ile yaşam biçimleri aynen yeşil sahalara da bire bir yansıyor. Onların oyun anlayış ve felsefelerini şekillendiriyor. Her takımın kendine özgü genel bir karakteristiği var. İngilizler daha hızlı, yüksek fizik ve kondisyona sahip oyuncu yapısıyla, uzun paslarla oynayan ve sonuç alan bir ekipken; Almanlar üst düzeyde bir takım dayanışması ve oyun disiplini içinde organize olarak sonuca gidiyorlar. İspanyollar ise yaratıcı oyunculardan kurulu organize bir ekip olarak kısa paslarla ve alan daraltarak, yüksek kondisyonla rakiplerini elimine ederken, İtalyanlar savunma güvenliğini ön plana alan, sert oyun anlayışı ve yüksek fizik yapısıyla yollarına devam ediyorlar. Biz ise takım dayanışmasından daha çok bireysel yeteneklere bel bağlamış, biraz kaderci, geleceği düşünmekten ziyade o anı kurtarmaya çalışan, bu nedenle de belirli bir oyun planı bulunmayan, yeteneklerini yerli yerinde kullanamayan, verimsiz top kullanımlarıyla sonuca gidemeyen, disiplinsiz ve organize olamamış, ne yapacağı kestirilemeyen bir oyun anlayışıyla, kendi aramızda al-ver paslarla zamanı heba eden bir oyun anlayışına sahibiz. Böyle olduğu için de başarıya uzak bir futbolla varlığımız devam ettirmeye çalışıyoruz.

Şimdi kısaca bu iki modelin yeşil sahalara yansımasını biraz da teknik analizle irdelemeye çalışalım.

Nedir bu Tiki-Taka denen model?

"Tiqui-Taca" yani "Ver-git" modeli, Brezilyalıların 70'li yıllarda oynadıkları ver-kaç modelinden farklı bir oyun anlayışını ifade ediyor. Deniz Gökçe'nin de belirttiği gibi Barselona İngiliz Jack Reynolds tarafından icat edilen, Rinus Michels ve talebesi Cruyff tarafından Ajax'tan İspanya'ya taşınan, Hollanda'nın total futbol anlayışının yeni versiyonu olan ve İspanya'da Tiki - Taka denen futbol yaklaşımı ile oynuyor. (Deniz Gökçe/Futbolda Paradigma Değişimi (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1246)

Tiki-Taka modelini temel olarak, alt yapıdan üstün yetenekli oyuncular yetiştirerek, bu oyuncular aracılığıyla en üst düzeyde kolektif oyun organizasyonu sahanın hemen hemen her yerinde alan daraltacak şekilde pres yaparak uygulayıp topa daha fazla hakim olmayı amaçlayan ve bu şekilde oyuncuların sürekli deplase olabilmelerine olanak sağlayıp peş peşe bıktırıcı paslarla rakibi boğup maçı kopartmak olarak tanımlayabiliriz.

Barselona altyapısından sekiz futbolcu da İspanya Milli takımında da yer aldığından Barselona'nın kolektif futbol felsefesi sadece Barselona'nın değil, İspanya Milli takımının da oyun felsefesi haline geldi, ve İspanya da bu futbol yaklaşımı ile uluslararası başarı kazandı. Sonuçta, Barselona yaklaşımının "altyapı mentalitesinin zaferi" olarak kategorize etmek gerek. (Deniz Gökçe/Futbolda paradigma Değişimi- http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1246)

Barcelona'da Tiki-Taka modeli son üç yıldır üst düzeyde Pep Guordiola tarafından uygulanıyor. Bu modelin sahaya yansımasına bakarsak, sevgili dostum Cemal Belgin'in de yaptığı analizde olduğu gibi, Barcelona maçlarını, topa uzun sürelerle sahip olarak kontrol altında tutuyor. Bu şekilde, kendilerini top kaybından uzak tutarlarken, diğer taraftan da rakibin daha az topa sahip olması nedeniyle, rakibin yaratacağı tehlikelerden kendilerini koruyorlar. Nitekim, Deniz Gökçe'nin verdiği istatistiğe göre Barcelona, La Liga'da topa ortalama yüzde 73 civarında sahipken, bu oran şampiyonlar Ligi'nde de yüzde yetmiş iki dolayında.

Futbolda paradigma değişimi

Barcelona ile aslında çağdaş futbol kulübü oyun anlayışı ve felsefesinde çok farklı bir paradigma değişikliğini de gözlemliyoruz. Barcelona futbolda klişe olan güçlü, atletik ve dengeli takım felsefesine hiç uymuyor, futbolda paradigma değişimi getiriyor. Deniz Gökçe'ye göre, yeni paradigma transfer değil, altyapıdan seçtiğin oyuncuyu yetiştirmek. Barcelona UEFA'ya kadro verdiğinde oyuncuların üçte ikisi altyapıdan, Tiki Taka anlayışı ile yetiştirilen, kısa, teknik, çabuk, pas becerisi olan golcü gençler. Türkiye ise acilci olduğu için transfer yapılarak Barcelona olunabileceğine inanmaya devam ediyor. Aynen bilanço delikleri ve zarar üreten mali yapısı ile 'büyük ve markla değerli' takım olunabileceğine inandığı gibi. Kaldı ki total futbol (yeni versiyonu ile Tiki Taka) Jack Reynolds adlı bir İngiliz tarafından 1915-25, 1928-40, ve 1945-47 tarihlerinde ilk kez denenmiş, ancak bu modelin gerçek temelleri daha sonra 70'li yılların başında Ajax'ta teknik adam olarak görev yapan Rinus Michels tarafından atılmış ve bu oyun anlayışıyla oynayan Ajax üç kez üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanmıştı.

Sportif perforfmans zirvede

Total futbolun dünyayla tanıştırılmasında en önemli katkılardan birisini futbolun dahi çocuklarından birisi olan Johann Cruyff sağlamıştır. Genelde 4-3-3 sistemiyle oynanan sistem "takım halinde hücum takım halinde savunma" ilkesine dayanır. Adeta kaleci bile bir savunma oyuncusu gibidir. Cruyff Barcelona'ya 1988'de hoca olduğunda bu sistemi Barça'ya oturtmaya çalışmıştır. Barca ilk Şampiyon Kulüpler Kupası'nı 1992 senesinde onun döneminde kazanmıştır. 2003'te başka bir Hollandalı olan Frank Rijkaard'ın takımın başına gelmesi ile bu sistem yeniden denenmiştir. 2008'de alt yapı sorumlusu olan ve takımın eski futbolcularından Pep Guardiola'nın Barcelona'ya teknik direktör olması ile bu sistem bir dönüşüm ve değişim geçirerek Tiki Taka'ya çevrilmiş ve kulübün sportif performansı adeta zirveye tırmanmıştır. Takım 2009 yılında Şampiyonlar Ligi, UEFA Süper Kupa, La Liga, İspanya Kral Kupası, İspanya Süper Kupası ve FIFA Dünya Kulüpler Kupası'nda şampiyonluğa ulaşarak, altı kupayı müzesine götürme başarısı göstermiştir.

La Liga'da Barcelona'nın son üç yıldaki performansına bakıldığında ise aşağıdaki tabloyla karşılaşıyoruz.

La Liga'yı 2008-2011 arasında şampiyon olarak bitiren Barcelona bu üç sezonda oynadığı lig maçlarının ortalama yüzde yetmiş yedisini kazanmıştır. Bu süreçte maç başına ortalama 2.47 puana ulaşan kulüp, ortalama 73 gol averajı ve 94 puan ortalamasıyla ligi şampiyon olarak tamamlamıştır.

Tiki Taka bu kadar başarılı olmasına karşın, üçüncü yılını yaşayan Guardiola'nın takımının ve bu modelin bazı sorunları var. Bunları da ileride sizlerle tartışacağım. Çok başarılı olan bu model bir süre sonra ne yazık ki insanlara sıkıcı gelmeye başlıyor ve maçları izleme sıklığı düşüyor.

Tiki Taka'nın ruhunu paslaşma oluşturuyor

Tiki Taka'nın ruhunu paslaşma oluşturuyor. Tiki Taka futbolunda temel hedef topa hakim olmak. Deniz Gökçe'ye göre bu sistemin felsefenin üç boyutu var. Birincisi topa hakim olunursa, rakip oyuna egemen olamaz ve gol şansı çok azalır. İkincisi, top Barça'da olduğu sürece rakip psikolojik olarak hırpalanır. Üçüncüsü de üstün teknik ve çabukluk sahibi olan Barcelona oyuncularının meziyetlerine uygun yani kendilerine avantaj sağlayan bir futbol oynamış olur. Kaldı ki Barcelona'nın altyapısından gelen oyuncular aslında kısa boylu ama çabuk, yaratıcı, çok yer değiştirebilen oyuncular. Topa hakim olma ve çok pas stratejisi onların altyapıda geliştirilen becerilerinin oyuna etkisini maksimize ediyor. Bir başka bakışla kullanılan sistem ve taktik oyunculara mükemmel uyuyor.

Teknik anlamda saha içine bakıldığında, Barçalı oyuncu topa sahip olduğu anda her zaman pas vereceği bir arkadaşını bulabiliyor. Her seferinde en az iki oyuncu o arada açık pozisyona geçiyor ve kendilerine boş alan yaratabiliyor. Bu sayede 4-3-3'ün ileri ucundaki üçlüye gol yolu açabiliyorlar. Pası verdiğinde ise ya kendisi de değişik bir pozisyona geçiyor ya da duruma göre özellikle pas attığı arkadaşı baskı yemek üzereyse, yerinde durarak, tekrar topu kazanıp rakibi "ortada sıçan" anlayışına göre çevirerek, sinirlendirebiliyor, yorabiliyor ve onların pozisyonlarını yitirip hata yapmalarına neden olabiliyorlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar