Tık avcılığı ilkeleri açıklansın
İnternet bir alem. Her şeyi bulmak mümkün. Mesela eksik olan akademik kariyerinizi birkaç saat içerisinde tamamlayabilir, güzel birkaç diploma elde edebilirsiniz. Bunu yapan siteler var. Ya da kariyerinizde eksik olan şey adınıza verilmiş olan ödüller mi? Birkaç saat içerisinde yılın en başarılı CEO’sundan tutun da, finans lideri, pazarlama mükemmellik ödülü ya da tam da mesleğiniz ile ilgili başka bir ödül programından çıkmış plaketi elinize alabilirsiniz. Tüm bunların fiyatları değişiyor. 250 dolardan başlayıp, içeriğe göre binlerce dolara kadar çıkabiliyor. Sahte işler cenneti olan internetin bu kolaycıları, biraz zahmetli ancak çok daha karlı bir iş keşfetti.
Clickbait ile reklam eritme. Clickbait terimi Türkçe’ye tık avcılığı olarak çevirilebilir. Yani aslında olmayan bir olayı varmış gibi gösterme ve sizi bir linke tıklatma becerisi. Örneğin: “Çok konuşulan sanatçı sonunda bunu da yaptı”
Gazeteciliğin 5N1K kurallarının hiçbiri bu başlıkta yok. Hangi sanatçı, niye çok konuşuluyor, neyi yaptı, ne zaman yaptı?
Tüm mesele sizi bu habere(!) tıklatmak. Karşınıza 100 resimden oluşan bir galeri geliyor. Tıklaya tıklaya ilerliyorsunuz. 75. resimde minik bir haber… John Lennon ve Yoko Ono basının karşısına yatakta çıkmış… Olay ne zaman oldu? 25 mart 1969 yılında. John Lennon öleli 37 sene olmuş. Sonunda yaptığı dediği şeyin üzerinden 38 yıl geçmiş. Ancak bunların hiçbirinin önemi yok. Siz bu esnada 75 sayfaya tıklamış oldunuz. Her sayfada 10 farklı reklam gösterdi size. Galerinin hemen altındaki sayaçta binlerce kez ziyaret edildiği yazıyor. Sıradan bir reklam verenin binlerce lirası aslında burada heba oldu.
Tıklama avcılığının bu boyutunu maalesef Türkiye’nin önde gelen internet medyası başlattı. Uluslararası bir modeldi ve genelde bulvar gazetelerinin başvurduğunu bir yöntemdi. Ancak Türkiye’de çok daha hoyratça kullanıldı. Şu anda anladığım kadarıyla Türkiye’deki birçok sitede yalnızca haber başlıklarının yazılması ile ilgili başka bir birim çalışıyor. Çünkü haberin içeriği ile ilgili bu kadar kopuk başlıkların atılması imkânsız.
Popüler medya markalarının yaptığı bu işi elbette başkalarının da fark etmesi çok gecikmedi. Daha doğrusu yurt dışında başlamış olan bir başka akım da nihayet Türkiye’de kök salmaya başladı. Tık avcılığı için açılmış siteler gelmeye başladı. Türkiye’deki başlıklardan önce, ABD merkezli sahte haber sitelerinin bazı başlıklarını örnek vermek istiyorum:
• MEKSİKA: “Eğer Trump seçilirse sınırımızı kapatacağız” • ISIS lideri Hillary Clinton için oy istiyor
• PUTİN: Hacklenmiş e-postalar gösteriyor ki Clinton tehdit ediyor
• Seçimi Trump kazanırsa Obama koltuğunu bırakmayacak
Bu haberlerin içeriklerinin tamamı sahte. Yani habere girdiğinizde ya yalan bir haber ile karşılaşıyorsunuz, ya da çok zorlama bir içerik görüyorsunuz. Örneğin birinci başlığın içeriğinde, Meksika’da kimsenin duymadığı bir sivil toplum kuruluşunun yöneticisinin beyanatı olduğunu görüyorsunuz. Haber başlığı ve veriliş tarzı ise Meksika Başkanı’nın ifadesini çağrıştırıyor. Diğerlerinin detaylarına girmiyorum bile.
Dediğim gibi maalesef özellikle Facebook’ta bu tarz yerel haberlere sıkça görmeye başladık. İçeriği tamamen yalan olan, sahte resimlerle süslenmiş ve tıklayıp vardığınız sayfada binlerce reklam ile karşılandığınız yalan haber siteleri türemeye başladı. Bu bizim gibi dürüst ve 5N1K ilkelerine sadık habercilik yapan medya kuruluşlarının hiçbirini etkilemiyor. Ancak tüm operasyonunu tık avcılığı üzerine kurgulamış olanlar için bu durum büyük bir tehdit. Dolayısıyla tık avcılığı yapan siteler bir an önce kendi ilkelerini ortaya koymalı ve tamamen sahte haber üzerine reklam tüketen sitelerden farklılaşmalılar. Mesela şunlar olabilir:
1. Başlıkta en az 1 adet doğru olmalı
2. Şu, O, Bu kimi zamirlerlerin kullanımı 2’yle sınırlandırılmalı
3. Galerilerde başlıktaki haber ilk 10 resim içinde kullanılmalı
Ya da bildiğiniz gibi yapın. Ama bu yaptığınıza da gazetecilik demeyin.