Ticari kredi faizi 1.5 ayda 10 puana yakın düştü
Sayıların bir salt görünür, pek ayrıntıya girilmediğinde ortaya koyduğu yalın bir yüzü vardır; bir de “şeytan ayrıntıda gizlidir” diye yaklaşılıp irdelendiğinde ortaya koyduğu yüzü...
Ekonominin en önemli göstergelerinden biri, faizler... Hem mevduat, hem kredi faizlerinde bir düşüş eğilimi göze çarpıyor. Mevduat faizi 21 Eylül’de zirveye çıktı, sonrasında bir gerileme yaşanıyor.
Kredi faizinde ise kredi türlerine göre değişik tarihlerde zirve görüldü. Taşıt kredisi 21 Eylül’de, ticari kredi 28 Eylül’de, ihtiyaç kredisi 12 Ekim’de, konut kredisi ise 26 Ekim’de zirveye çıktı. Kredi faizleri bu tarihlerden sonra küçük dalgalanmalar göstermekle birlikte genel yön olarak geriledi.
Son veriler 16 Kasım’a ait. Kredi faizlerinin zirve yaptığı tarihlerle 16 Kasım arasında gerçekleşen düşüşte ticari kredi faizleri birinci sırada. Ticari kredide tüm bankalar ortalamasında 28 Eylül’de yüzde 35.94 olan faiz, 16 Kasım’a gelindiğinde yüzde 26.44 olarak gerçekleşmiş. Yani 28 Eylül’e göre tam 9.5 puanlık bir düşüş var. Bu düşüşün 5.44 puanı son haftada, 9-16 Kasım haftasında yaşanmış durumda.
Faizler ne oldu da düşüyor?
“Aman ne güzel, bakın ekonomide işler yoluna girdi, faizler düşüyor” şeklinde değerlendirmeler yapılabilir. Ama bu, gerçek durumu açıklamaktan hayli uzak kalır.
Faiz paranın kirasıdır ve bu kiranın arz-talep koşullarına göre serbestçe belirlenmesi gerekir. Dönem dönem buna müdahale edebilir, faizin düşmesini sağlayabilirsiniz; ama bunda uzun süreli kalıcılık pek mümkün olmaz.
Ticari kredi faizlerinin 9-16 Kasım haftasında tam 5.44 puan gerilediğini belirttik. Ekonomide bir haftada ne oldu da faiz böylesine düşüş gösterdi...
Ekonomide emir demiri kısa süreliğine keser. Faiz de kamu bankalarına verilen talimatla böylesine hızla düşürülebilir. 9-16 Kasım haftasında yaşanan da budur zaten.
Kamu bankalarının faiz indirimini diğer bankalar da izlemiş ve faizde genele yayılan böylesine bir düşüş gerçekleşmiştir.
Ama önemli olan bunun kalıcılığını sağlayabilmektir. Dedik ya, ekonomide emir demiri bir süre için keser. Bunun devamlı olmasını ancak ekonomik koşullar sağlayabilir.
Büyüme hız kesince...
İşte o ekonomik koşulların başında yüksek tasarruf oranı, bankaların krediye dönüştürecek yüklü kaynağa sahip olması gelir.
Ama içinde bulunduğumuz dönemde sözünü ettiğimiz ekonomik koşullar ters yönde işliyor. Para, bollaştığı için değil, talep eden azaldığı için ucuzluyor. Çünkü büyüme hızımız düşüyor ve bu da kredi talebini aşağı çekiyor.
Çok büyük olasılıkla içinde bulunduğumuz dördüncü çeyrekte yavaşlamanın da ötesine geçtik, büyüme negatife döndü.
Bu koşullarda paraya olan talebin azalmış olması kaçınılmaz. Az talep gören paranın kirası da, yani faizi de doğaldır ki düşecektir.
Dolayısıyla faizdeki düşüşün bir ayağında da büyümedeki daralma yatmaktadır.
Mevduat faizinde de düşüş
Bankalar kredi faizlerini hangi nedenle olursa olsun aşağı çekmek zorunda kalınca çok doğaldır ki krediye dönüştürmek üzere tasarruf sahibinden aldıkları borç için, yani mevduat için daha düşük faiz ödeyeceklerdir. Bundan dolayı mevduat faizinde de düşüş yaşanmaktadır. TL, dolar ve euro bazında tüm bankalar ve tüm vadeler ortalamasında 21 Eylül’de zirveye çıkan mevduat faizinde de düşüş gözleniyor. Bu tarihten sonra arada küçük dalgalanmalar olsa da genel eğilim düşüş yönünde.
Ölümü gördük, sıtmaya razı olduk!
Nedeni ne olursa olsun faiz düşüyor; tamam. Aynı şekilde döviz kurunda da gerileme oluyor; doğru.
Bu düşüşleri ön plana çıkarıp “İşte ekonomi rayına oturuyor" diyebiliriz ama bunu söylerken tırmanışların niye yaşandığını ve “İnildi” dediğimiz düzeylerin örneğin üç beş ay öncesine göre, örneğin yılbaşına göre ne kadar yukarıda olduğunu herhalde gözden uzak tutmamak durumundayız.
Bazı kredi türlerinde faizler geçen yıl sonunun hala bir kat, hatta bir kattan da fazla üstünde.
TL mevduatın faizi de aynı şekilde düşmüş haliyle bile geçen yıl sonuna göre adeta fark atmış durumda.
Dolayısıyla son dönemde yaşanan düşüşleri önemseyelim önemsemeye ama nerede hata yaptığımızı ve o zirvelerin niye ortaya çıktığını sorgulamadığımız ve gerçekçi teşhisler koymadığımız takdirde benzer tırmanışlarla yeniden yüz yüze geleceğimiz gerçeğini de unutmayalım.