Ticarette savaş olmaz
Geçtiğimiz gün bir ekonomi kanalına genel ekonomik gelişmeleri konuşmak üzere konuk olacakken, gelen son bilgiyle, akşamki haber kuşağına ve önemli bir gündemle davet edildim. O gün, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının tavan yaptığı gün olması nedeniyle konuyla ilgili yorumlarımı rica edeceklerini belirttiler, hayhay dedim. Gündem öyle hızlı değişiyor, öylesine ilginç gelişmeler art arda geliyor ki, artık neye nasıl yetişeceğimizi, hangi konuyu daha fazla önemsememiz gerektiğini hep birlikte şaşırmış durumdayız.
Önceki akşam DÜNYA Gazetesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen Ticaret Bakan Yardımcımız Sayın Gonca Batur’un ve TİM Başkanı Sayın İsmail Gülle’nin de iştirak ettiği İhracatın Yıldızları etkinliğinde sevgili Açıl Sezen, ünlü bir sanatçı ile tesadüfen bir otelde beklerken, orada bulunan kitlenin bu ünlü isimden çok kendisine yönelerek ne olacak dövizin ve ekonominin gidişatını sorduklarına dair esprili anektodu dahi, nasıl bir dönemin içerisinde yer aldığımızı ve insanların önceliklerinin nasıl da değişebildiğini ortaya koymak için yeter de artar bile. Ticarette savaş olur mu; aslında hep olmaz diye görüşler verdik yıllarca. Daha doğrusu, ülkeler arasında siyasi gerginlikler yaşansa dahi, bunun ticarete yansımadığını veya yansımaması gerektiğini dile getirdik ve bunun pek çok da örneğini gördük. Mesela geçmişte İsrail ile yaşanılan siyasi gerginliklerin, ticaretimize yansımamış olması güzel bir örneğimizdi. Keza, birçok ülke arasında benzer bir durum yaşandı geçmişte. Ancak bahse konu durumun da değiştiğine yine hep birlikte şahit olmaya başladık. Rusya ile aramızda yaşanılan siyasi krizin ticarete ne denli yansıdığını tüm ülkece ve milletçe fazlası ile hissettik.
Ancak bu defa durum hepsinden farklı, savaş doğrudan ticaretin kendisinde yaşanmakta.
Unutmamak gerekir ki, türü her ne olursa olsun, ülkeler aslında iki şey için savaşırlar. Bunlardan ilki bağımsızlıklarını korumak yahut elde etmek, diğeri ise yaşam şartlarını daha iyi seviyelere çıkartabilmek. Ticaret savaşları tam da ikincisine isabet etmiyor mu? Durup dururken, neden süper güç ABD, böylesine bir tutum sergilemeye, önce Çin ile sonra Avrupa Birliği ile tabiri caizse niçin didişmeye başladı. Elbette ekonomisini tehdit eden konuların, gelecekte kendilerini ve refahlarını riske eder hale gelmesi ana sebep. Peki, ne oldu da ABD, böyle bir tehlike veya tehdit hissetti. Aslında buna dair pek çok yorum yaptık. O yüzden ben daha çok nedenine girmek yerine sonuçları üzerinde durmak istiyorum bu defa.
Ticaret savaşlarının kabaca ülkelerin birbirlerinden yaptıkları alımlara yönelik yüksek vergi veya kotalar uygulamak suretiyle, bir yandan o ülkenin daha fazla güçlenmesini engellemeye yararken, diğer yandan üretime yönlenmek anlamına geldiğini unutmamak gerekir. Güçlü devletler, savaş başlattıkları ülkelere yönelik bu tip engelleyici politikalar ile tedbir alırken, aslında başka ülkelere şans vermek zorunda olduklarının da altını çizmek gerekir. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin de, bizim gibi dinamik nüfusa sahip ülkelerin de böyle bir durumdan karlı çıkabileceklerini belirtmek mümkün. Dolayısı ile katıldığım tüm etkinlik veya televizyon programlarında da belirttiğim üzere, ticaret savaşları bizim için kısa vadede tehdit gibi görünse de, aslında önemli bir fırsattır. Sadece bu dönemleri çok kuvvetli ve istikrarlı durarak geçirmeyi başarmak durumundayız, en önemli motivasyonumuzun uzun vadede kazançlı çıkacağımız hususuna olan inancımız olmak zorunda.
Deprem anında eşyaları sıkı bağlayıp, evdeki insanların da birbirine daha fazla kenetlenmesi halinde, faciayı hasarsız atlatmaları gibi bir durum bizimkisi. Sıkı durursak kârlı çıkabileceğimiz, aksi durumda ise zarar görme olasılığımızın da olduğu bir dönem. Gerek devlet politikaları, gerek şirketlerin kendi iç dengeleri, gerekse diğer ülkeler ile yürüttüğümüz politikalar konusunda en hassas dönemlerden geçtiğimizi bir an bile aklımızdan çıkartmadan; işimize ve ülkemize daha bağlı hareket etmek, birbirimiz ile kavasız gürültüsüz bir dönem geçirmek durumundayız.
Unutmamalıyız ki bunu başarabilirsek, ticaret savaşlarından en karlı ülkelerden birisi olarak çıkmamız işten bile değil. İngiltere’nin Brexit kararı dahi, bize kar yazabilir ki, o konuyu çok daha detaylı ele almak ve politikalar geliştirmek mecburiyetindeyiz. Başarmak için inanmak, inanmak için kenetlenmek şart.