Ticaret savaşlarının sonu nereye gider? Ülkemizi ne ölçüde etkiler?
Uluslararası ticaret; ülkelerin gelirini ve refahını artıran bir etkiye sahip olduğu için 1980 sonrası hızlanan globalleşme kavramı ile giderek büyüdü. Süreç içerisinde büyük ekonomilerin kendi çıkarlarını korumak istemeleri de haliyle normal...
Uluslararası alanda rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla; gümrük vergileri, kotalar, sübvansiyonlarla ya da kurlara müdahale ederek paralarının değerini düşürerek, ticaret ve kur savaşlarına neden olduğunu söyleyebiliriz. Ülkelerin bu adımlarını zaman zaman daha net şekilde izliyoruz.
Bu savaştan kim ne kadar etlenir?
Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturması ve ayağının tozuyla el attığı yeni gümrük kararları sonucunda son günlerde en çok konuşulan gündem maddesini “ticaret ve kur savaşları ve bu savaştan kimin ne kadar etkileneceği” başlıkları oldu.
Bu ticari savaşın bir kazananı olacak mı? Dünya ticareti bu kotalardan ne oranda olumsuz etkilenecek? Ülkemiz açısından önemli olan konu: Bu belirsiz ve gergin ortamdan nasıl etkileneceğimiz...Türkiye olarak bu savaşın bir tarafı değiliz. Bu durumun da ülkemiz açsından pozitif olduğunuz düşünüyorum. Asıl taraflar; ABD, Çin, Avrupa Birliği, Meksika ve Kanada gibi ekonomiler.
Öncelikle Türkiye açısından bir analiz yapmamız gerekirse Türkiye’nin en büyük ticari ortağı Avrupa Birliği’dir. Amerika’nın Avrupa ve Çin ile yaşayacağı ticari gerilim bizim açımızdan ticaretimizi artırmak adına bir fırsata dönüşebilir. Türkiye’nin coğrafi konumu ve üretim potansiyeli önemli bir itici güç olarak karşımızda durmakta. Ülkemiz bu potansiyelini doğru kullanabilirse kısa vadede bunu fırsata çevirebilir. Birbiriyle çatışıp birbirine sırt dönen bu dev ülkelerin sanayi ve lojistik alanda en büyük -ortak- partneri Türkiye olabilir.
Yatırıma elverişli halimiz ve işgücümüzle dünyadaki bu ticari savaştan karlı çıkma olasılığımız çok yüksek. Burada dünyaya açılmış güçlü Türk markalarına da çok iş düşüyor haliyle. Ticaret savaşlarının global ekonomiye etkilerine baktığımızda ise bu etkileri kısa ve uzun dönem etkileri olarak iki dönem ile değerlendirebiliriz. Kısa dönemde ulusal ekonomiyi koruma hedefi güden bu politikalar amacına ulaşabilir ve yerli endüstrileri destekler, ticaret açıklarını azaltır ve kısa vade de ülkeler açısından amacına ulaşabilir.
Uzun vadeli etkilerine baktığımızda ise ülkelerin milli gelirlerinin azalmasına yol açacağı için ekonomilerin yavaşlamasına ve uluslararası pazarda rekabet avantajını kaybetmesine sebep olacaktır. Ticaret hacimlerinin daralması, tedarik zincirindeki bozulmalar, düşen satışlardan kaynaklı işten çıkarmalar, ürünlerin ithal edilmesindeki maliyet artışı tüketici fiyatlarına yansıması kaçınılmaz olduğundan maliyet enflasyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun da en korkutucu tarafı küresel durgunluk ve enflasyonist baskıdır.
Global durgunluğa yol açar
Özetlemem gerekirse ticaret savaşları kısa vadede yerel ekonomileri korumak için amacına ulaşsa da uzun vadede daha yüksek maliyet ve daha düşük tüketime yol açabilir. Yüksek maliyet enflasyonist baskıyı beraberinde getirirken düşük tüketimde global ticaretin zayıflamasına, işsizlik ve global durgunluğa yol açacaktır. Bunun ekonomik karşılığı birçoğumuz bildiği üzere stagflasyondur. Sonuç olarak Merkez Bankalarının enflasyonla mücadele ettiği bir ortamda bu savaşın bir kazananı olmasa da İçinden geçtiğimiz bu global etkili süreçte yerli ve yabancı yatırımcıların arasındaki olumlu iletişim de ülkemizin faydasına olacaktır.