Ticaret savaşı ve doğrudan yatırımlar
Haftaya Başkan Trump’ın Çin ile olan ticaret görüşmelerinin ilerleme gösteremediği ve bu nedenle cari durumda yüzde 10 olan gümrük vergisi oranının yüzde 25’e çıkartılacağı açıklaması ile ve elbette son derece kötümser bir şekilde başladık. Çin’in müzakerelerden çekilip çekilmeyeceğini tartıştığımız bir sırada ise önce Trump bir açıklama yaparak uzlaşmaya ulaşılacağını söyledi ardından da Çin heyetinin ABD’de yapılacak görüşmeleri iptal etmeyeceği açıklandı. Dolayısı ile siz bu yazıyı okuduğunuzda veya birkaç gün içinde “güzel haberler” alabiliriz. Ancak bu konu gündeme ilk geldiğinde Çin’in anlaşmak zorunda kalacağını bu nedenle de ticaret savaşı konusunun çözümle sonlanacağını savunuyor olsam da artık görüşüm değişmiş durumda.
Özellikle Huawie gelişmesinin ardından ABD-Çin arasındaki sürtüşmeye “ticaret savaşları” adını koymak kapsamı dar tutmak anlamına geliyor. Gerek siyasilerin açıklamalarından gerekse bu konu üzerine analizlerini paylaşan uzmanlardan edindiğim izlenim ABD’nin ticaret açığını daraltmaktan daha fazlasını hedeflediği. Sıralarsak 1- ABD Çin’in iç piyasasını açmasını 2- başta teknoloji sektöründe olmak üzere tedarik zincirindeki payını korumasını/büyütmesini sağlayan uygulamaları sonlandırmasını 3- Çin’li şirketlere verilen desteği azaltmasını 4- ABD’li şirketlerin teknolojik sırlarına saygı göstermesini 5- Global yatırımları ile veri toplamasının önüne geçişmesini ve son olarak da kendisinden daha fazla mal almasını istiyor. Aslını isterseniz son kalem en kolayı. Teknolojik mallar kadar soya fasulyesinin ihracatında bir artış bile ABD’de çeşitli kesimleri tatmin edecektir. Ancak ABD devletini tatmin edeceğinden şüpheliyim. Ve elbette Çin’in yukarıda saydığım maddeleri kalıcı bir şekilde uygulamaya geçirmeye yanaşacağını sanmıyorum.
ABD Çin arasında bu çekişme devam ederken OECD raporuna göre global FDI (doğrudan yatırım) 2018’de yüzde 27 gerileyerek 1.097 trilyon dolar olarak gerçekleşmiş. 2017’de de yüzde 16 gerileme vardı. 2018 yılında yaşanan gerilemede ABD vergi reformunun rolü olduğu notu da düşülmüş. Zaten İrlanda ve İsviçre’nin rakamlarından belli oluyor. Ancak aşağıdaki grafiğe baktığınızda çoktan bir trend oluştuğunu görebiliyorsunuz. Bu durumda 2018 yılının FDI’ın global GDP’nin yüzde 1.3’üne denk düşüyor ki bu 1999’dan bu yana en düşük oran. Çin rakamlarında da sert bir düşüş görebiliyoruz. Türkiye ise 2017’de sert bir gerilemenin ardından 2018’de yeniden 2016 giriş rakamlarını yakalamış. Benzer bir görüntü sermaye hareketlerinde de var, çoğunluk varlık alımları nedeni ile para içinde yüzdüğünü sanırken gerçek biraz farklı.