Ticaret savaşı mı yoksa ticaretin kolaylaştırılması mı?
Ticaret savaşı konusu son birkaç haftadır herkesin gündeminde. Bu kadar konuşulan konuya gümrükte gündemde yer vermesek olmazdı. Öncelikle gümrük penceresinden bakınca duyguların biraz karışık olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bir yandan uluslararası bir anlaşma ile üye ülkeler arasında ticaretin kolaylaştırılması hayata geçiriliyorken, bir yandan aynı üye ülkeler arasında ticaret savaşları tartışılıyor.
Ticaret savaşı mı? Korumacılık savaşı mı?
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) son dönemde alınan bazı kararlar aşağıda yer alıyor:
• Transatlantik Ticaret Yatırım Ortaklığı (TTIP) askıya alındı
• Bazı serbest ticaret anlaşmalarının gözden geçirileceği duyuruldu
• Yatırımları artırma adına yeni vergi reformu hazırlandı
• Çelik ve alüminyuma ilave gümrük vergisi getirildi (sırasıyla % 25 ve % 10)
Bu gelişmelere bakıldığında ABD’de yerel üretimi ve istihdamı arttırma yönünde bir dizi karar alındığı görülüyor. Bu çerçevede de yerel üreticileri korumak için çelik ve alüminyuma ek vergi getirili. Her ne kadar bu vergiler için gerekçe olarak ulusal güvenlik gösterilse de, asıl gerekçenin korumacılık olduğu anlaşılıyor. Nitekim aynı ürünlere ek vergi yaklaşımı 2002 yılında da sergilenmiş ama bunun başarılı olmadığı görülünce vazgeçilmişti. O dönem vergilerin bilhassa, ABD’de çelik üreticilerine nazaran 80 kat daha fazla kişi istihdam eden otomobil, havacılık, ağır sanayi ve inşaat benzeri çelik ve alüminyuma bağlı üretim gerçekleştiren sektörler için olumsuz sonuçları olmuştu. Bu ilave vergilerin ABD’nin yerel ekonomisine yararından çok zararı olduğu görülünce de 20 ay kadar kısa bir süreden sonra vazgeçilmişti.
ABD tarafından çelik ve alüminyuma ek vergi konulması en çok Avrupa Birliği (AB) ve Çin Halk Cumhuriyetini ilgilendiriyor. ABD’nin çelik ithalatının önemli kısmı bu ülkeler tarafından sağlanıyor. ABD tarafında korumacılık yaklaşımı ile getirilen bu ek vergi, söz konusu ürünleri ihraç eden ülkeler açısından ciddi ekonomik sorunlar getiriyor. Olumsuz etkilenmemek ve bu kararın geri alınması yönünde baskı oluşturmak için ABD’ye karşı ek vergi getirme yönünde hazırlıklar yapılıyor. Bütün bunlar ticaret savaşının başlayacağı yönünde yorumlanıyor.
Ticaretin kolaylaştırılması mı?
Geçen yıl Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması yürürlüğe girmişti. Bu anlaşmanın üyeleri arasında bizimle birlikte; ABD, AB, Çin, Nijerya, Kenya, Güney Kore gibi ülkelerde yer alıyor. Yürürlüğe giren bu anlaşmanın amacı 4 ana başlıkta toplanıyor:
• Gümrük işlemlerinde prosedürlerin basitleştirilmesi
• Dış ticaret alt yapısının geliştirilmesi (lojistik ve liman alt yapısı)
• Dış ticarette güvenilirliğin artırılması
• Ticaret uygulamalarında şeffaflığın ve yeknesaklığın sağlanması
Anlaşma yürürlüğe girdikten sonra üye ülkeler tarafından bu 4 amaca ulaşmak için önce bir eksiklik analizi ile bir durum tespiti yapılması ve daha sonra bu alanda iyileştirmelere odaklanılması bekleniyor. Bu 4 amacın yerine getirilmesi sonucunda ticaret maliyetlerinin % 14,3 azalacağı ve hatta bu oranın gelişmekte olan ülkelerde daha da fazla olacağı tahmin ediliyor.
Üye ülkeler arasında yoğun bir çalışma devam ediyor. Biz de “Ticaretin Kolaylaştırılması Kurulu” ile bu anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Teknik komite üçüncü toplantısını Mart ayının başında yaptı ve “Ticaretin Kolaylaştırılması Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlanması kararlaştırıldı. Aynı zamanda bir internet sitesi aracılığıyla da bu çalışmaların anbean takip edileceği anlaşılıyor.
Ne yapılmalı?
Bir ticaret savaşının başlaması Türkiye’yi olumsuz etkilemezkenticaretin kolaylaştırılması anlaşmasının çok ciddi olumlu etkileri olabileceğini söyleyebiliriz. Bu durum dış ticaret yapımızdan kaynaklanıyor.
Öncelikle Türkiye ithalat bağımlısı bir ülke. İthalatımıza bağlı olarak üretim, istihdam ve ihracat oranlarımızda artış olur. Çünkü ithalat kalemlerimiz, yaklaşık % 90 hammadde, ara malı ve üretim girdilerinden oluşur. İthalat maliyetlerinde her artışın ihracatımıza bile olumsuz etkisi oluyor. Bu nedenle ticaretin kolaylaştırması anlaşması bizim açımızdan daha önemli hale geliyor. Son dönemde ithalat maliyetlerine bir üst sınır getirme düşüncesinin altında da bu yatıyor. Bu yönde çalışmalara devam etmek gerekiyor.
Ticaret savaşları daha çok ihracat tarafını olumsuz etkiliyor. İhracatımızın büyük kısmının AB’ye olması ve aramızdaki gümrük birliğinin bu tür ek vergi getirilmesine engel olması nedeniyle bizim, ihracat tarafına getirilen vergilerden çok da olumsuz etkilenmeyeceğimizi gösteriyor.