Ticaret mi siyaseti, siyaset mi ticareti…
En tartışmalı zamanlarında, ambargolu dönemlerde dahi ABD ile Rusya arasında ticaret ve ticari görüşmeler ve karşılıklı yatırımlar devam etti/ediyor…
En tartışmalı zamanlarında dahi ABD ile Çin arasında ticaret, ticari görüşmeler ve karşılıklı yatırımlar devam etti/ediyor…
Resmi veriler gösteriyor ki, dünyanın herhangi bir yerinde, savaşan komşu ülkeler arasında dahi küçükte olsa ticaret devam etti/ediyor…
★ ★ ★
İran ile olgunlaşmaya başlayan diplomatik işbirliği, geçtiğimiz hafta siyaseten ‘test’ sürecinden geçti…
Tamda 300’e yakın işadamının Tahran’a çıkarma yapacağı dönemde (Gezi ertelendi)…
Tamda ihracatımızın 2015’e göre yüzde 36 arttığı ve artma trendinin yükselerek devam ettiği dönemde…
Tamda bu ivmeye katkı sağlamak amacıyla, ihracatçı firmalarımızın ve Türk ürünlerinin tanıtım üssü olarak Tahran’da faaliyet gösterecek 13 Türk Ticaret Merkezi’nden (TTM) tekstil ve hammaddeleri, mobilya, kimya ve hazır giyim sektörlerini kapsayan dört tanesinin resmi açılışının yapılacağı dönemde…
★ ★ ★
Gelişmiş ülkeler, siyasi gerginlikleri ticarete yansıtır mı?
Görünüşte yansıtıyor! Ama…
★ ★ ★
2013 ve 2014 yılında birkaç kez gittik Tahran’a… O dönem yine bu sayfalarda ve gazetemizde yayımlanan yazılarımızda Türk işadamlarının geciktiğine vurgu yapmış, özetle şöyle anlatmışız:
“Herkesin bilmesi gereken bir ayrıntıyla/ gözlemle başlayayım:
Ambargoya rağmen tüm dünya İran’da…
Tahran’da…
Kaşhan’da…
Şiraz’da…
Ardabil’de…
Meşet’te…
Tebriz’de…
35’in üzerinde serbest bölgede, 3 binin üzerinde yabancı firma üretimde…
Ambargo için direnen Almanı da, Fransızı da, İspanyolu da, Amerikalısı da İran’da… Türkler mi?
Yine listenin sonunda!
Nüfusunun büyük bölümü Türkçe konuşan Tebriz’in yakınlarındaki serbest bölgede dahi Türk üretici sayısı 20 civarında.
Halkı anlaşabileceğimiz seviyede Türkçe bilen diğer bölgelerde ise Türk firmalara rastlanmamakta.”
★ ★ ★
Önceki yıl İran Cumhurbaşkanı Yardımcılığı’na atanan Nahavandiyan, daha önceki yıl İran Ticaret Odaları Kurumu Başkanlığı görevini yürütürken yaptığımız sohbette, iki ülkenin 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşma potansiyeline sahip olduğunu ifade etmişti.
★ ★ ★
İran Ticaret Odaları Birliği üyelerinden Dr. Jalal Ebrahimi demişti ki:
“Ana dilimiz gibi Türkçe biliyoruz.
Sınırda, Türk kardeşlerimizle ortak fabrikalar kurmak istiyoruz.
Çimentosundan, makinesine kadar her şeye ihtiyacımız var.
Üretimde maliyetleri düşürecek girdilere sahibiz.
Kalifiye bir işçinin yıllık maliyeti Türkiye’de en az 13-14 bin dolarken, İran’da 3-4 bin dolar civarında.
Elektriğin maliyeti 2 cente kadar düşüyor. Ayrıcalıklı bölgelerde vergi yok.
Petrol var, doğalgaz var. Sermaye var, bilgi var, pazarlar var…
Buna rağmen Türk kardeşlerimizi birlikte yatırıma ikna edemiyoruz.”
★ ★ ★
Bu kadar ülke gezdim… Bazılarına defalarca gittim…
Türklerin, Türk şehirlerinin adı geçtiği zaman ‘gözleri parlayan’, ‘gözlerinin içi gülen’ ve Türkçe konuşmaya çalışan halka sahip ikinci bir ülke görmedim… ‘Bu işi Türk sanayicilerle birlikte yapabiliriz’, ‘Türklerle birlikte ihracatımızı artırabiliriz.’ diye söze başlayan iş dünyasına sahip ikinci bir ülke görmedim…
‘Hammadde bizde, mamul hale getirebilme yeteneği sizde’, ‘Birbirini tamamlayacak ender ülkelerdeniz.’ diye söze başlayan bürokrasiye sahip ikinci bir ülke görmedim…
★ ★ ★
Bu kadar yakınken, siyasi gerekçelerle bu kadar uzak olan; karar alıp uygulamakta bu kadar ağırdan alan iki ülke de görmedim…
★ ★ ★
Geldiğimiz noktada ise tüm spekülasyon ve gerginliklere rağmen, İran’ın Türkiye’nin en büyük ticari partneri olacağı görülüyor…
Bu tespit sadece benim değil ABD’li ve Avrupalı yetkililerin de öngörüsü olarak ön plana çıkıyor… Üretici ve ihracatçımızın payına ise gelişmiş ülke yatırımcılarının yaptığı gibi, siyasi gerginlikleri görmezden gelip, heyet ziyaretlerini artırmak ve daha hızlı adım atmak düşüyor…