Ticaret değil liderlik savaşı
Bu haftanın en önemli gelişmesi şüphesiz ki ABD ve Çin’in karşılıklı gümrük vergisi koyma niyet beyanları oldu. Bu konu üzerinde kopan fırtınaları bir kenara bırakarak detayları tartışmak istiyorum. Her şeyden önce vergiye konu olan miktar aynı olmasına rağmen ülkelerin farklı stratejiler uyguladığını görüyoruz. ABD tam 1300 ürünü listeye alırken Çin 106 ürünle karşılık verdi Yani ilk bakışta Çin çok daha konsantre bir yumruk atmış oluyor. Ancak atılan adımları ürün bazında da tartışmak doğru olur. Çin’in listesinde soya ve uçak en çok dikkatimi çeken kalemler oldu. Her ikisi de duopolistik piyasalar diyebiliriz. ABD soya üretiminde açık ara birinci, uçak üretiminde ise Boeing büyük oranda Airbus ile rekabet halinde. Çin’in soyayı ABD’den almaması durumunda muhtemelen 2 ve 3 nolu üreticiler Brezilya ve Arjantin devreye girecektir. Peki bu durumda Brezilya ve Arjantin’in eski alıcıları kimden soya alacak? Amerika Birleşik Devletlerinden. Tam anlamı ile bir cezalandırma olmadı sanki. Gelelim uçak konusuna. Çin elbette önemli bir Pazar ve Boeing’in bu pazarda darbe alması negatif bir gelişme. Ancak Airbus bir noktada Çin’in talebinin karşılarken dünyanın geri kalanına yetişmek için ya çok hızlı bir şekilde kapasite artırımına gidecek veya siparişlerin bir bölümü mecburen Boeing’e kayacak. Peki Airbus Çin’e nasıl bir fiyatlandırma yapacaktır? “Boeing fiyat +24%” gibi bir fiyat satış için yeterli. Bu durumda soya gibi hane halkının önemli bir tüketim kalemi de uçak gibi önemli bir endüstriyel kalem de Çin’e ve tüketicilere çok daha pahalıya mal olacak. Gelelim ABD tarafına. 1300 kalemi incelediğinizde en çarpıcı olan nokta olarak ABD’nin ticaret açığını kapatmaktan ziyade teknoloji transferini engellemeye çalıştığını görüyoruz. Öyle ki az sayıda ürünün ABD-Çin arasında ticarete konu bile olmadığı görünüyor. Bu durumda ABD konuya Trump’ın da dediği gibi “ticaret savaşını çoktan kaybettik” ama “bari teknolojik üstünlüğümüzü koruyalım” şeklinde bakıyor olabilir. Çin’in 2025’de ileri teknoloji üreticisi olma hedefinin önü kesilmeye çalışılıyor. Diğer bir önemli nokta da ABD kendi yapısı veya 2. Dünya Savaşı sonrası kurduğu düzenin bir oyuncusu olan DTO’yu (Dünya Ticaret Örgütü) aradan çıkartmış durumda. Çin teknoloji transferi yapmayan bir şirkete ihale verilmeyeceğini açıkça bir kanun maddesi olarak yazmadan da teknoloji transferini mecbur hale getirecek kadar büyük ve önemli bir pazar. Böyle bir ortamda DTO’nun fonksonel olması gerçekten de zor. Bu örgüt ticaretin özgürce yapılmasını destekliyor ancak dengeli yapılmasını sağlamak gibi bir yükümlülüğü de yok. Dolayısı ile ABD’nin hedefi ticaret açığını daraltmak ise bunu yapmanın yolu DTO’dan geçmiyor. Daha önemlisi ABD’nin ticaret açığının nedeni “ticaret” de değil.