Ticaret anlaşması mı egemenlik paylaşımı mı?

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

Trans –Pasifik ticaret anlaşması konusunu son günlerde çeşitli kaynaklarda okumuşsunuzdur. Ben de daha önce değinmiştim. Dünya ekonomisinin 40%sini ticaretinin ise 26%sini oluşturan ülkelerin içinde olduğu bu proje siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi. Örneğin bu anlaşmayı çok isteyen Başkan Obama’nın bir dönem dışişleri bakanlığını yapan ve 2016 başkan adayı Clinton anlaşmayı desteklemediğini açıkladı. Peki bir ticaret anlaşmasında tam olarak rahatsızlık yaratan “siyasi” konu ne olabilir? Şu ana kadar sızan 29 maddenin 24’ünde ticaret doğrudan bir konu değil. TTIP (ADB-Avrupa arası anlaşma) ve TPP’den rahatsızlık duyanların ortaya attığı pek çok detaylı madde var ancak ben sadece bir kısmını paylaşacağım.

Dünya Ticaret Örgütü WTO’da anlaşmazlık durumunda bir şirket kendi hükümetini diğer bir ülke aleyhine dava açmaya ikna etmek durumunda. NAFTA’da ise ve TPP ile TTIP’de de olacağı üzere, şirketler hükümetleri çıkarttıkları yasa, regülasyon ve kurallar nedeni ile doğrudan veya dolaylı/potansiyel kar kayıpları nedeni ile dava edebiliyor. Ancak bu mahkemelerde değil ISDS (sanırım Tahkimde ISDS investor-state dispute settlement) çözülecek bir dava. Görünen o ki ISDS’de “hakim ve avukat” rolünü şirket avukatları dönüşümlü olarak paylaşacaklar. Yani siyasi veya demokratik bir güce dayanan atama söz konusu değil. Kararın bir üst mahkemede temyiz edilmesi söz konusu olmayacak. Bu duruma örnek olarak bazı sigara şirketlerinin Uruguay ve Avustralya gibi ülkelerde kamu sağlığı için çıkartılan sigara yasaklarını dava etmeleri veriliyor. Ve temelde ABD anayasasına aykırı görülüyor.

Avrupa veya Japonya gibi ülkeler açısından , yani tüketiciye daha hassas, ABD regülasyonlarının gelmesi ciddi bir sorun. Örneğin AB’de kozmetik bir ürünün piyasaya çıkması için içeriğinde zararlı bir madde bulunmadığını ispatlaması gerekiyor. ABD’de ise piyasadan çekilmesi için zararlı olduğunun ispatlanması  gerekiyor. Bu nedenle AB’de 100’ün üzerinde zararlı olarak nitelendirilmiş madde bulunurken ABD’de bir avuç. Benzer bir şekilde AB hiçbir şekilde GDO katkısını kabul etmezken ABD’de GDO’lar kendisine çoktan yer bulmuş durumda. ABD ise finans konusunda kendisini tehlikede hissediyor. Son getirilen regülasyonlarla ABD finans piyasaları daha sıkı kontrol edilirken Londra daha gevşek bir yer olarak görülüyor. Bu ABD bankalarının ipleri yeniden ele alması demek.

Çok verilen diğer bir örnek ise günlük hayattan. ABD’de bir inşaat projesi başı şartlar altında komşular tarafından durdurulabiliyor. Örneğin tarihi bir binanın varlığı vs Ancak bu tip bir proje eğer yerel otoritelerin çıkardığı bir yasa ile durdurulursa şirket ülkeleri doğrudan dava edip potansiyel karlarını isteyebilecek.

İlaç patentleri, süresi, generic ilaç üretimi gibi kamu sağlığını ilgilendiren konularda da söz konusu anlaşmaların yetkiyi devletlerden aldığı ve şirketleri koruduğu savunuluyor. Kitlerin ekonomide ağırlığının azaltılması veya sağlık sisteminin özelleştirilmesi gibi korkular da var. ABD’li çalışanlar açısından ise NAFTA’nın başarısızlığı bu projeleri sorgulatıyor.

Daha çok uzman görüşleri okumakta fayda var. Ama bu kez görünen o ki sıradan ticaret antlaşmaları ile karşı karşıya değiliz.  Elektronik para kadar ilginç bir gelişme bu ticaret antlaşmaları. Yani her şeyi kökünden değiştirebilir

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019