Ticaret ağları yeniden yapılanıyor

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Bir önceki yazıda (4 Ekim 2014);

Modern jeopolitik ortamın tanımlanması, 
VUCA yapısının dikkate alınması,
"Büyük Veri"nin ehlileştirilmesi, 
Ekonomik güç odağının kayması ve yeni değerlerin etkileri, 
Kentleşme ve risk alanının genişlemesi, 
Orta sınıf yükselişinin tüketici değer, beklenti ve davranışlarına etkileri,
Bilgiye gerçek zamanlı erişilebilir olmanın etkileri, 
Teknolojinin yarattığı verimlilik ve rekabetin kızışması gibi kimi eğilimlerin ticaret algısını, kalıplarını, ağlarını ve uygulamalarını nasıl etkileyebileceğine özet değinmeler yapıldı. Bu yazıda, ticarette fırsatlar ve tehlikeler yaratan diğer eğilimlere kısaca değinilecek.
9. Teknolojinin üretim ve tüketimde yarattığı "homojenlik", marka ve imaja bağımlılık, uluslararası marka yaratmanın etkileri: Teknolojiye erişilebilirlik olanaklarının artması, kopyalamanın hızlanması, geliştirme ve yeniden tasarlama ile uygulamada somutlaştırma köprülerinin kısalmasının yarattığı çok önemli bir sonuç var: Üretimde "kalite homojenliği". Teknoloji, giderek insandan bağımsız olarak üretilen mallarda eş düzey kalite yaratabiliyor. Malların nerede üretildiğinden çok, hangi teknolojilerle üretildiği önem kazanıyor. 
Tüketicinin elle dokunarak, gözle bakarak, tadarak, koklayarak malların arasındaki kalite farkını anlaması giderek daha zorlaşıyor. Bugün bir yapay deri ile doğal deriyi birbirinden ayırmak çok ciddi uzmanlık gerektiriyor. Mal kalitesindeki bu homojenlik, satışları giderek artan oranda "marka ve imaja" bağımlı hale getiriyor. 
O nedenle, güvenli ticaretin öne çıkan araçlarından biri de marka yaratmak, ürünün imajını güçlendirmektir.
10. Dönüştürücü inovasyon: Tasarım ile uygulama köprüsünün kısalması, yeni mal ve hizmet ürünlerinin tüketicinin elinin menziline ulaşmanın kolaylaşması, tüketici harcanabilir gelir düzeyindeki artış, tüketici beğenisini farklılaşması ticaretin yapısını farklılaştırıyor. 
İnsan doğası, çeşitlilik ve farklılığa yönelik. O nedenle, dönüştürücü inovasyon, üretilen malların satışında çok temel etkenlerden bir haline geliyor. Burada, inovasyonunun ne olduğunu, nasıl geliştiğini tartışmıyoruz. Güvenli ticaret yapabilmek için mal ve hizmet üretiminde "dönüştürücü inovasyon" uygulamalarının üretim, pazarlama ve satış etkinlikleri yeniden yapılanıyor.
Güvenli ticaret yapabilmek için dönüştürücü inovasyonun mal ve hizmet üretimindeki doğrudan ve dolaylı etkilerini yakından izlemek gerekiyor.
11. Hiper bağımlılık ve hakimiyetçi rekabet olgusu: Büyük bilginin internete gömülmesi ve kolay erişilebilirlik yeni yapılar, işlevler ve kültür yaratıyor.
Ulaşım olanaklarının artması, hızlanması ve kolaylaşması mal ve hizmetleri sınırsız bir mekanda tüketicinin elinin menzili altına sokuyor.
Refah arayan insanların göçleri ve kentlerin hızla büyümesi, insanların birbirlerini gözle ve sözle kontrol edebilir mekanlarda toplanması, gerçek zamanlı iletişim olanaklarının giderek çeşitlenmesi ve zenginleşmesi, rekabeti kızıştırıyor. 
Bugün, "hakimiyetçi rekabet" dediğimiz bir oluşum yaşıyoruz. Bu oluşumun temel yaklaşımı, " Rakibinin bütün hatlarına, bütün potansiyellerine saldır; yok et! Yok edemiyorsan, ortak ol! anlayışına dayanıyor. Söz konusu rekabet yapısı, kar marjlarını daraltıyor; bir Fransız düşünürün dediği gibi "verimlilik", hiçbir diktatörün, kralın , şahın, padişahın, derebeyinin, mandarinin insanlar üzerine kuramadığı baskıyı kurabiliyor. Hiper bağımlılık ve hakimiyetçi rekabet ortamında güvenilir ticareti tek başımıza sürdürebilmemiz çok zor. O nedenle insan aklının tasarladığı bütün araçların sunduğu imkanları, banka sisteminden sigorta sistemine, izlememiz, onların etkilerini net bir şekilde bilmemiz, onları işlerimize entegre ederek sonuç almamızı gerektiriyor.
12. Dönüştürme ve işlem maliyeti dengesinin değişmesi; işbirliği ve örgütsel derinliğin önemi: Geleneksel üretim alanlarında ağırlıklı olan dönüştürme maliyetleri yerini işlem maliyetlerine bırakıyor. 
Bağımlılıklar arttıkça, uzmanlık birimlerin destek hizmetleri güvenli ticaret yapabilmenin gerek şartı haline geliyor. Sigortadan hukuk desteklerine işlem maliyetleri artıyor. Bu açıdan, güvenilir ticaret yapmak istiyorsak, işbirliği yapacağımız alanları tanımlama, betimleme ve sonucu belirleme konularında daha kapsayıcı bir anlayış ortaya koymamamız gerekiyor.
13. Ölçek ekonomisinin erişilebilirliğini yaratan piyasa yapıcısı kuruluşlarla işbirliği ve destek hizmetlerin önem kazanması: Üretimde değer yaratmanın üç gerek şartı var: İşimizin bütün ayrıntılarıyla ilgili "net bilgi sahibi" olma, ikincisi insan kaynakları ile sermaye kaynaklarını "etkin koordine etme", üçüncüsü de öncelikleri iyi belirleyerek enerjimizi asıl amaç ve hedeflerimiz üzerine "odaklamak"tır. 
Banka sisteminden, çeşitlenmiş finansman araçlarına, sözleşmelerde hukuk desteğinden, her türlü riske karşı sigortalamalara, pazara erişilebilirliği sağlayan piyasa yapıcısı kuruluşlarla işbirliğine kadar her türlü destek hizmet güvenli ticaret için artan öneme sahiptir.
14. Kaynak tabanlı rekabetin yeniden örülmesi: Yeraltı ve yerüstü kaynaklar, insan eliyle yapılan yatırımların oluşturduğu fiziki sermaye, insan kaynağımızın hepsine dayalı bir üretim iç örgütlenmesi gerekiyor. 
İş çevresinin değişen koşullarını sezmeden ve anlamadan, kendimizi bilmeden, gelecekle ilgili öngörü ve önlem alma disiplinine uymadan sürdürülebilir ticaret yapamaz, uzun dönemli geleceğimizi koruyamayız. 
Kaynak tabanlı rekabet yaratabilmek için ilk adım, varlıklarımızın sınırlarını bilmemiz, kullanma önceliklerini ve zamanlamasını tayin etmemiz, kullandıktan sonra nasıl dönüş yapacağını iyi hesaplamamız gerekiyor.
Ekonominin en küçük teknik birimleri olan işletmelerden, ülke genelinde varlıkların değerlendirilmesine "yeterli ve dinamik bir envanter" gerek şartların ilk sırasında yer alır. Kayıtlı sisteme geçiş, kayıt dışı uygulamalarının yarattığı "haksız rekabet" ülkemizin temel sorunlarından biri. Kayıt dışı uygulamaların makub düzeylere indirilmesi, güvenli ticaretin de gereklerinden biri. Kaynak rekabeti dediğimizde, sadece yeraltı ve yerüstü zenginlikler, insan kaynağı değil, coğrafi konum, geniş pazar, yeterli fiziki sermaye, uluslararası markalar vb. diğer etkenlere de dikkat edilmeli.
15. Merkezi ve geniş pazarların yarattığı karşılaştırmalı üstünlük: Çin' in başarısını araştıranlar, özellikle ileri teknoloji stratejisinde şu üç aşamaya özen gösterildiğini söylüyor: İlk adım ülkenin iç pazarı için üretmek, ikinci adım gelişmekte olan ülkeler ihtiyacını karşılamak, üçüncü adım da sınır tanımadan ürünü dünyanın her yerinde kabul edilebilir teknolojik düzeye getirmek. Bu açıdan iç pazardan yakın ve gelişmekte olan pazarlara merkezi ve geniş pazarlara sahip olmak güvenilir ticaretin gerek şartlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Ülkemizin "merkezi konumunu" öne çıkarması, geniş iç pazarı ticarette gelişme için yeterli bir ölçek olarak değerlendirilebilir; bu karşılaştırmalı üstünlük ölçüleri göz önünde tutulmalıdır.
16. Üretimde karmaşıklığın artması ve nitelikli işgücü ihtiyacının artması: VUCA bağlamında da söylendiği gibi üretimde karmaşıklığın artması, dijital sistemler ile fiziksel sistemleri örtüştürme ihtiyaçları; ürünlerin dönüştürme aşamasında olduğu gibi, dağıtım, pazarlama ve satış ve satış sonrası hizmetlerde nitelikli insan kaynağına bağımlılık giderek artıyor. 
Dışa ve dünyaya açık insanların, ürettiklerimizi uluslararası pazarda satmaları, farklı kültürleri anlayarak pazar tabanını genişletmeleri güvenilir ticaretin bir başka gerek şartını oluşturuyor.
Bütün bu gelişmeler, yüksek yenilikçi işgücünün mal ve hizmetlerin işlev, fiyat ve maliyet dengelerini belirlemedeki etkisini artıyor. 
Fiziki sermaye bakımında, yüksek nitelikli bir altyapının yarattığı edilgen kontrollerinin etkilerini, iş akışlarını hızlandırmadaki rolünü göz önünde tutmayı gerektiriyor. Nitelikli işgücünün aktif kontrolü ise rekabet gücünün temel bileşenlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Hukuk sisteminin ve güvencenin yarattığı cazibenin olağanüstü rolü göz önünde tutulduğunda, yetişkin hukuk kadrolarının varlığı, güvenli ticaretin gerek şartlarından birini daha netleştiriyor.

Sonuç

Güvenliticareti etkileyen genel eğilimleri daha da çeşitlendirebiliriz. Eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeleri nesnel bir şekilde değerlendiremiyorsak, özellikle hızlı değişme ortamında işlerimizi güven altına almamız mümkün olmaz. 

Güvenli ticaretin bileşenlerinin gücü, ticaretin sürdürebilirliğini belirler ama tek başına yeterli değildir. Ticaretin bağlam boyutunu da dikkate almamız gerekir. Eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikelerin tanımlanması, güvenli ticaretin önemli bir adımıdır ve aracıdır.
Bir o kadar önemli değişken grubunu da içimize dönük olanlar oluşturur: Bireysel planda kendimize yaptığımız yatırım, dünyayı algılayış biçimimiz, amaçlarımızın, strateji ve hedeflerimizin netliği, kültürümüz gelişmeye açık ve kısıtlayıcı yönlerin farkında olma da işin diğer yarısıdır.
Güvenli ticaretin olmazsa olmaz koşulu, serbest ve adil piyasada, rekabette şans eşitliği yaratan "eşdeğerlilik ilkesi"dir. Eşdeğerliliği, sadece mal ve hizmete erişilebilirlikteki fırsat eşitliğinin sınırları içinde düşünülmeli. Birey ölçeğinde entelektüel kapasitemizden tutun da, sistemleri tasarlama ve sistemler arasında koordinasyonu da kapsayan "sistem kapasitesine" kadar değer yaratmanın bütün aşamalarını bir bütünlük içinde ele alan, alternatif tepkilerimizin hızını, esnekliğini ve etki düzeyini de kapsayan yaygınlık ve derinlikte düşünmeliyiz.
Eşdeğer reflekslere sahip olmadan eşdeğer mal ve hizmet üretemez; rekabet gücümüzü koruyup geliştiremeyiz.
"Hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk kendi içimize yaptığımız yolculuktur" gerçeğinden yola çıkıp, kendimize ayna tuttuğumuzda;
• Gelenek taasubunun ticarette yarattığı zaafları sorgulamalıyız.
• Alışkanlıkları kolay sanmanın, alışkanlıkla iş yapma aşamasından analizle iş yapmaya geçişi hızlandırmanın ticaretteki önemi ve değerini sürekli tartışmalıyız.
• Önyargıların, yerleşik doğruların, kalıp düşüncelerin, kör inançların, klişelerin ve ezberlerin ticarette risk alanını genişleten etkilerini sorgulamalıyız.
• Başkalarının dediklerinden değil, kendi sentezlerimizin uzun dönemli geleceği güven altına almanın etkin yolu olduğunu bir an bile akıldan çıkarmamalıyız.
• İndirgemeci zihniyeti, tek ölçülü ve sığ yaklaşımları terk eden, çok ölçülü, çok değişkenli, çok sesli ve süreçlere direnç kazandıran anlayışlara ulaşmalıyız.
• Aşırı pragmatizim ve "avucumun içine ne koyacaksın" mantığına abanan, çevreyi sezme ve kavrama, kendini bilme ve gelecek planlaması yapabilme iklim ve ortamı yaratan konulara ilgi azlığını aşmalıyız.
• Tartışmalarla fikirleri rafine etme, toplumsallaşma düzeyini artırma, uzlaşma ve kitle meşruiyetine dayanan eylemlerin uzun soluklu olabileceğini akıldan çıkarmamalıyız.
• Kafa-kol ilişkilerinden, kapsayıcı kurum ilişkilerine, topluluktan topluma geçişin güvenli ticaret yaratmanın arka planını oluşturduğunu unutmamalıyız.
• İlkesiz gizlilik saplantısı ve yalıtımcı bir anlayışla kendimizi dışa ve dünyaya kapalı hale getirmemeliyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar