Ticaret açığı gözden kaçmasın!

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

ECB’nin varlık alımlarını bu sene bitireceğini açıklaması ile beraber yeniden gelişmekte olan piyasalara olan fon akışının geleceği sorgulanmaya başlandı. Bu gelişmenin, tıpkı FED gibi, pek sürpriz olmadığını ve bir kez daha son ana kadar bekleyen piyasanın oluşan volatilitede suçu kendisinde araması gerektiğini düşünüyorum. ECB kaynaklı likidite kavramının doğru tanımlanması gerektiğini düşünüyorum. ECB (veya FED) özel sektörden tahvil aldığında özel sektörün mevduat hesabını kredilendiriyor. Bu noktada mevduat getirisinin düşük olduğunu düşünen yatırımcı ya ABD tahvilleri gibi örneğin Alman bundlarından çok daha yüksek getirisi olan gelişmiş ülke tahvillerine yöneliyor veya gelişmekte olan ülkelere gidiyor. Elbette bu akım gerçekleşirken Euro satıldığından ve bölgeden sermaye çıkışı yaşandığından kur değer kaybediyor. Zaten ECB’nin hedeflediği de buydu. Öte yandan gelişmekte olan ülkelere girerken baktığı tek dinamik reel faizin yüksekliği ve borsasının değerlemeleri değil. Piyasanın volatilitesi, kur hareketleri için yapılacak hedge’in maliyeti gibi unsurları da göz önüne tutuyor. Şimdi ECB varlık alımlarını tamamladığında bilançosunda herhangi bir küçülme bir süre daha söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle bir müptela gibi bilançosu büyümeyeceği için başımızın derde gireceğini düşünmek doğru olmaz (gelişmekte olan piyasaların geneli için yazıyorum). Ancak yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerde oluşan siyasi belirsizlikler, Brezilya ve Meksika’da seçimler var, yüksek volatilite ve zayıf temel gelişmelere bakarak sermayelerini yeniden yükseliş trendine geçen Euro varlıklarına yöneltmeyi tercih edebilir. Bu durumda bilanço aynı kalırken bile gelişmekte olan ülkelerden çıkış yaşanabilir. Ancak beni korkutan gelişme merkez bankası bilançoları değil. Hala son en kötünün yaşanmayacağını düşündüğüm ticaret savaşları. Daha doğrusu ABD’nin ticaret açığının seyri. Son yıllarda global likiditenin merkez bankası kaynaklı olduğu görüşü hakim oldu. Oysa dolar üzerine kurulmuş olan bu sistemde ABD’nin ticaret açığı çok kritik bir likidite kaynağı. Şayet Trump ne pahasına olursa olsun bu açığı hızlı bir şekilde daraltmaya karar verdiyse sıkı para politikasına doğru geçiş yapan FED ile beraber değerlendirildiğinde az miktarda pahalı dolarla karşı karşıya kalmamız söz konusu olacak demektir. Ki bu FED veya ECB’nin bilançosunu küçültmesinden çok daha tehlikeli bir gelişme olur. Piyasalara dönersek. Yüksek rezervleri ve buna paralel tuttuğu ABD tahvilleri nedeni ile bir ticaret savaşını kazanacağı sanılan Çin zayıf iç piyasası nedeni ile ABD’den çok daha savunmasız durumda. Ve gerek borsa endeksi gerekse 6.62’ye gerileyen para birimi piyasanın, en azından bir kısmının, bunun farkında olduğunu gösteriyor. Öte yandan bu satırları yazdığım sırada diğer bir önemli ülke Hindistan’da da kur baskı altındaydı. Rupi yıllardır 69 seviyesini aşamadı ve yükselen petrol fiyatları, finansman ihtiyacı ile beraber artık bu direnç kırılmak üzere.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019