The Italian Job

Gültekin KARA
Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com


Ya da bizde bilinen adıyla "İtalyan İşi…"
İlk kez 1969 yılında çekilen daha sonra 2003 yılında yeni versiyonu beyazperdeye aktarılan şimdilerde ise ana sponsor Mini'nin hatırına ve 2012 Yaz Olimpiyatları'nın şerefine kısa versiyonu çekilen macera filmi.
Charlize Theron, Edward Norton ve Mark Wahlberg gibi kalburüsüt oyuncuların yer aldığı film, vasat üstü bir soygun macera hikayesi anlatsa da özellikle Mini'lerin yer aldığı otomobil kullanma/kovalamaca sahneleri oldukça etkileyiciydi.
Neyse biz İtalyan İşi'ndeki Mini'leri bırakıp, bir diğer İtalyan İşi olan Fiat 500'e dönelim.
Geçtiğimiz hafta Fiat'ın anavatanı İtalya'da, doğum yeri Torino'da bir grup gazeteci ile birlikte markanın en önemli modellerinden bir tanesi sayılan 500'ün L versiyonunun tanıtımındaydık. Otomobile ilişkin detayları yanda yazdım ama benim burada altını kalın bir kalemle çizmek istediğim, aracın teknik özelliklerinden ziyade marketing/pazarlama açısından konumlandırılması oldu.
Gerçek hayattaki İtalyan'ların bu işi iyi bildiklerini söylemeliyim.,
Her şeyden önce sunum.
Meslekte 15 yılı çoktan devirip 20'ye merdiven dayamış bir gazeteci olarak yüzlerce tanıtım toplantısına katıldım.
Bunların üç otuz paraya yapılanı da vardı milyon eurolar akıtılanı da…
Popüler yıldızlar aracılığıyla tanıtılan ürünler de gördüm, sadece teknoloji ile harikalar yaratılanı da…
Ancak, Fiat 500L için yapılan tanıtım bugüne kadar gördüğüm en etkileyici organizasyonlardan bir tanesiydi.
Aracın, konumlandırıldığı nokta ve ona uygun olarak hazırlanan sunum…
Bir sahnede sadece teknoloji kullanılırken, bir sahnede Fiat'ın zirvesindeki isimlerden Oliver François, kendi çocuklarıyla birlikte yer aldı. Sahne sabit dururken, biz gazetecilerin oturduğu tribün hareket etti vs…
Bir otomobil alırken hiç akla gelmeyen "Kahve yapabilir mi?" sorusu, "Evet yapıyor" şeklinde yanıtlandı. Fiat 500 L'ye özel üretilmiş araca monte kahve makinesi tanıtıldı.
Tüm bunların ardından araç için yapılan tanıtımın aracın bile önüne geçtiğini söylemek mümkün.
Şovun ardından yaptığımız konuşmalarda İtalyanlar'ın tasarım ve pazarlama alanındaki başarılarından dem vurduk. Almanlar'daki teknik altyapı, İtalyanlar'ın pazarlama ve ambalaj yetenekleri ile birleşseydi, herhalde futbolun Messi/Ronaldo karışımı bir süperstarı olurdu.
Fiat 500 L'yi kullandıktan sonra ilk edindiğim izlenim ise bu İtalyan İşi'nin başarısını pekiştirdi bende.
Yanlış anlaşılmasın, otomobilin teknik özelliklerine, iç mekanına ve işçilik kalitesi gibi detaylara buradan övgüler düzmeyeceğim. Zira, bu alanda önemli eksiklikleri olduğunu düşünüyorum. Ama aracın pazarlaması o kadar kuvvetli ki size daha ucuza, belki daha düşük maliyetli malzemelerin kullanıldığı bir araç satarken, premiumdaki rakiplerine nazire yapmak istiyorsunuz.
Ünlü Kartacalı komutan Hannibal, Roma'ya karşı savaşırken, kış yüzünden kısılıp kaldığı noktada tarihe geçecek, "Ya kendimize bir yol bulacağız, ya da kendimize bir yol yapacağız" sözlerini sarfetmiş ya…
Fiat'ın yaptığı da bence bu…
Teknik eksikliklerini, yüksek marka algısı yaratacak başarılı pazarlama ile kapatan bir yol bulmuş kendine. Orada farklılaşmış.
Başarılı bir İtalyan İşi yapmış.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hep bana… 18 Mart 2019
Baskınla olmaz 21 Ocak 2019
Rotası olmayan gemi 07 Ocak 2019
Umuda yolculuk 31 Aralık 2018
Otomobile soğan muamelesi 10 Aralık 2018
Feragat edilmiş 19 Kasım 2018
Nereye koşuyoruz… 12 Kasım 2018
Rica ederim yapmayın 05 Kasım 2018
Kurcalama arabayı 22 Ekim 2018
Çelik bile erir 08 Ekim 2018