Tezatlar diyarı ülkemiz

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Yoğun bakım yoğun olursa

Hastanız olduğunda ne yaparsınız? Hastaneye götürürsünüz. Hastalık ciddi bir hastalıksa ne yaparsınız? Üniversite hastanesine götürürsünüz. Onlar da öyle yapmışlar. Hastayı, üniversite hastanesine götürmüşler. Hastaneye yatırmışlar.

Hastanın yanında gündüz eşi kalıyormuş. Akşam için de bir hastabakıcı bulunmuş. Gündüz nöbetinden sonra, eşi akşam eve gidiyormuş; gönül rahatlığı içinde geceyi evinde geçiriyormuş.

Öyle ya, üniversite hastanesi, her tür imkan vardır. Eş, var olduğunu sanmış. Bir gece hasta ağırlaşmış.  Hastanın yatmakta olduğu bu üniversite hastanesinde “Yoğun bakım ünitesi dolu, hastanızı yoğun bakım ünitesi olan bir hastaneye nakledin” demişler.

Gecenin bir saatinde,  ağırlaşan hastayı apar topar taburcu edip, ambulansa yüklemişler.

Hasta sahipleri boş bir yoğun bakım ünitesi olan hastane buluncaya kadar dolaşmışlar. Sonunda bulmuşlar. Şimdi hasta bir özel hastanenin yoğun bakım bölümünde kalıyor.

“Burası Türkiye Abicim”

Yukardaki olay, gerçek ve yeni. Geçen hafta bir yakınımın başına geldi. Böyle olaylar başınıza gelmedikçe Türkiye’de yaşadığınızı unutuyorsunuz.

Halbuki Güngör Uras’ın hep dediği gibi “Burası Türkiye Abicim.” Burada  her şey oluyor ve olur. Hastanızı gecenin bir yerinde üniversite hastanesinden apar topar çıkarabilirler.

Çünkü yoğun bakım ünitesinde yer bulunmuyor. Çünkü koskoca üniversite hastanesinin yoğun bakım ünitesinde yeterince yer yok.

Evet, acı gerçek bu. Ülkemiz, maalesef bu. Siyasilerimizin övünmelerine, şakşakçı basının tüm şişirmelerine, “Her şey çok güzel” televizyonlarının sabah akşam “şükür” nidalarına rağmen ülkemiz bu. Ancak başınıza bir iş geldiğinde bu  acı gerçekle yüzleşiyorsunuz. 

Ülkemizdeki tezatlar

Aslında ülkemiz tam bir tezatlar diyarı. Örneğin, başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlerin her karış toprağı altın değerinde. Ama topraklar üstünde yaşayan canların hiçbir değeri yok. Bir tarafta değeri milyonlarla ifade edilen konutlar yapılıyor. Ama gözbebeği olması gereken bir yer, devletin üniversite  hastanesinde odalar üçüncü sınıf Sirkeci oteli kalitesinde. 

Gerçekten tezatlar saymakla bitmiyor ülkemizde. Diyelim ki, İstanbul’da bu milyonlarca dolarlık konutlarda kalıyorsunuz ve hastalandınız. Acil hastaneye ulaşmanız gerek.

Ama hastaneye ulaşacak yolunuz yok. Çünkü günün her saatinde yollar otopark gibi, tampon tampona. 

Atalarımız vaktiyle ne özlü sözler söylemiş. Bakıyorsunuz bu sözler hâlâ geçerli. Örneğin, görgüsüz, harcamada öncelik ölçüsünü kaçırmış kişileri anlatan “Ayranı yok içmeye, atla gider..” deyişi günümüzde de geçerli. Bir yanda üniversitenizin yoğun bakım ünitesi gibi hayati bir ihtiyacını karşılanmıyor. Ama öte yandan bu yoksul devletin kesesinden ne lüks araçlar alınıyor, ne kadar gereksiz harcamalar yapılıyor.

Son söz

Söyleyecek  fazla bir sözüm yok, üzgünüm.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019