Teşvikte reforma doğru mu

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

Uzun zamandır beklenen teşvik rejimine ilişkin yeni düzenlemenin ana hatlarının Başbakan ve Ekonomi Bakanı'nca açıklanmasıyla ortalığı yeni bir heyecan dalgası sardı. Malum bizde reform haberleri ne kadar sessiz ve kayıtsız karşılanıyorsa, teşvik haberleri de o kadar ilgi ve coşku uyandırır. Bunun önemli bir nedeni şimdiye kadar uygulanan teşvik rejimlerinin tümünde neredeyse her tür üretim ve yatırımın, verimlilik ve katma değer gibi ölçütlere bakılmaksızın, desteklenmiş olmasıdır.  Yani bir bakıma herkese ve her şeye teşvik şeklindeki genel ve öteden beri değişmesi gerektiğini vurgulayıp durduğumuz trendin tekrarlanacağı beklentisi hala yaygınlığını koruyor. Oysa yeni bir büyüme stratejisi ihtiyacının yoğunlaştığı bu aşamada alışılmış sistemden radikal bir biçimde farklılaşan ve yönlendirici niteliği baskın, ihracat kapasitesini arttıran bir çerçeve hedeflenmeli. Açıklanan ve Mayıs ayında mevzuatı tamamlanacak olan rejimin bu açıdan nasıl tasarlandığına bakmak ve hayata nasıl geçeceğini izlemek gerekiyor.

Eski sistemin gelişmiş versiyonu

Öncelikle yeni rejimin, 2009'da yürürlüğe konan bölgesel bazlı sistemin uygulamadan alınan geri beslemelerle revize edilmiş ve stratejik/seçici unsurlarla zenginleştirilmiş versiyonu olduğunun altını çizelim. Dolayısıyla temel kurgunun iddialı ve kapsamlı bir teorik çerçeveden çok makroekonomik istikrarı tehdit eden ve sürdürülebilir büyümenin önünü tıkayan yapısal zaafları orta ve uzun vadede azaltacak pragmatik politikalara dayandığını ifade etmek yanlış olmaz. Bu bir tercih olabileceği gibi mali disiplin açısından ipin ucunun kaçırılmaması kaygısıyla temkinli bir duruş ihtiyacından da kaynaklanabilir. Kaldı ki dengesizlik ve zafiyetlere yönelik tedbirler, doğrudan ya da dolaylı olarak büyüme ve istihdam ile ilgili etkiler de yapacaktır.

Mevcut sistemde de var olan KDV ve Gümrük Vergisi İstisnasını içeren genel teşvik, buna ek olarak indirimli Kurumlar Vergisi, sigorta primi ve faiz desteği öngören bölgesel ve büyük ölçekleri yatırım teşvikleri dışında bu defa yen bir kategori olarak sisteme dahil edilen stratejik yatırımlar, "yüzde 50'den fazlası ithalat ile karşılanan ara mallarının veya ürünlerin yurtiçinde üretimine yönelik yatırımlar" şeklinde tanımlanıyor. Bu yatırımlarda ayrıca 50 milyon TL asgari yatırım tutarı ve asgari yüzde 40 katma değer üretme kapasitesi aranacak. Cari açığı azaltmayı hedefleyen bu teşviğin salt ithal ikamesi diye adlandırılamayacak ve uluslararası rekabet gücü kazandıracak yatırımlara yol açacağı umuluyor.

Pragmatik tasarım ve rekabet gücü

Yeni uygulamada ayrıca destek unsurlarının süre ve oranları yeniden belirlenir ve arttırılırken, yeni eklenen beşinci ve özellikle altıncı bölgelerdeki geri kalmış illere sağlanan destekler çarpıcı ölçülere varıyor. Öte yandan normalde teşviğe konu yeni yatırımdan elde edilecek kazançlara uygulanan vergi indiriminin birinci bölge dışındaki yatırımlarda giderek artan ölçüde yatırım dönemde tüm faaliyetlerden elde edilen kazançlara uygulanabileceği, sözgelişi altıncı bölgede yatırıma katkı oranının yüzde 80'nin henüz yatırım döneminde diğer kazançlardan düşülebileceği öngörülüyor. Eski yatırım indirimi uygulamasına kısmi dönüş ifade eden bu değişiklik, yukarıda sözünü ettiğimiz pragmatik yaklaşımın bir göstergesi. OSB'lerde yapılan yatırımlarda arttırılan destekler de aynı nitelikte.

Bazı yatırımlar öncelikli sayılarak daha üst bölgelerde yapılsalar da beşinci bölge teşviklerinden yararlandırılacak. Madencilik, demir yolu ve deniz yolu taşımacılığı, test merkezleri, rüzgar tüneli, koruma ve gelişim bölgelerinde turizm, ilk ve orta eğitim, 20 milyon TL'nin üstündeki savunma sanayi ve belirli ilaç yatırımları bu kapsamda. Nihayet, ar-ge projeleri ile geliştirilen ve sektörel işbirliği (kümelenme) ile yapılan ürünlerin üretiminde bir alt bölgenin destekleri uygulanacak.
Sözün kısası, eskiye oranla oldukça seçici ve yönlendirici bir teşvik rejimiyle karşı karşıyayız. Henüz ürün bazında ve ihracat odaklı olmasa da sektör, il ve yatırım türü itibariyle ekonomik yapıda bir dönüşümü destekleyecek, ayrıca iller arasındaki gelişmişlik farklarını giderecek bir tasarım söz konusu. Sistemin ithal ikamesi ile rekabet gücü ekseninde nerede duracağını ve Türkiye'yi gerçekten bölgesel bir üretim üssü haline getirecek bir teşvik reformuna doğru gelişim başlatıp başlatmayacağını zaman gösterecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019