Teşvik Sisteminin vebali büyük

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Beklenti, çok önemli bir insan yönlendiricisidir. İnsanlar "tercih çarpıtması" yoluyla aşırı ya da noksan beklentilerin seline kapılabilir; seçimlerini de yanlış yaparak, fiziki kaynakları, insan kaynağı ve erişebildiği teknolojiyi verimsiz kullanabilir.

Teşvik sistemleri, daha etkin gelişme yaratabilmek için ortak kaynakların paylaşımında "pozitif ayrımcılık" yapmanın değişik bir yoludur. Teşvik sistemlerine ilişkin değerlendirme yaparken, önünü ve arkasını yeterince kavramadığımız bilgileri, sıradan kavram ve terimlere dayandırarak ulaştığımız genellemeleri paketleyerek sunarsak, ayrıntı bilmeyenleri yanıltırız. "Sorgulama" yapmadan aktarılan bilgileri benimseyecek olanların varlığı, son çözümlemede kaynak israfına neden olur.

Sosyal sorumluluğun ilk adımı, kendi işimizi iyi yapmadır. Her olayın, olgunun ve gelişmenin bütün ayrıntısını "bilebilme" imkanımız da kapasitemiz de yok. Kuşkusuz yanılabilme özgürlüğünü kullanmalıyız, hata kültüründen sonuna kadar yararlanmalıyız ama, üzerinde fikir üretmeye çalıştığımız konuyu öğrenmek için ne kadar bedel ödediğimiz konusunda kendimizi alabildiğine sorgulamalıyız.

Bir teşvik sistemini ele alırken atılması gereken ilk adım, "görevin net olarak tanımlamış" olmasıdır. İkinci adım, "yaptığımız işin çevresiyle ilgili analizimizi gerçekçi varsayımlara" dayandırılması. Üçüncüsü de, " kendimizi yeniden üretmeyi güven altına alan çekirdek yetkinliklerimizin" farkında olmamız. İşimizi, entelektüel ve sistem kapasitemizi sonuna kadar zorlayarak yapma çabası, sosyal sorumluluğu yerine getirmenin adımlarıdır.

Sosyal sorumluluğun kritik bileşenlerinden biri de, görev tanımıdır. Görev tüm tutum ve davranışlarımızın "merkezini" oluşturur. Orhan Pamuk Saf ve Düşünceli Romancı adlı eserinde, " Romandaki merkez, hayat hakkında derin görüş, bir çeşit sezgi, derindeki gerçek ya da hayali esrarlı bir noktadır" diyor. Pamuk romanda "merkezin önemini" anlatırken Henry James'ten alıntı yaparak, " Bir hikayeyi anlatmanın beş milyon yolu vardır ve bunların hepsi esere bir merkez sağlıyorsa meşrudur" saptamasını aktarıyor.

Bir düşünceyi aktaran, bir bilgiyi ve ona dayalı fikri paylaşan insanın "merkez düşüncesi" yoksa, eriştiği bilgiyi, her duyumu kendinden bir değer katmadan olduğu gibi aktarırsa, sarkacın bir ucundan ötekine salınabilir; net bilgi yaratma yerine kafa karıştırmanın aracı haline gelebilir.

Teşvik sistemleri, tüy bitmemiş yetimin hakkından biriken ya da birikmesi mümkün olan kaynağı zenginlik yaratma potansiyeli olan bir başkasına aktarır. Ne denli "ulvî amaçlar ve etkili gerekçeler" ardına saklarsak saklayalım, bir yurttaşın hakkını başkasına aktaran bir mekanizmayı tasarlarken, özenli ve adil olma sorumluğu, "mesleki ahlâkın" da gereğidir.

Siyasi irade temsilcilerinden bürokrasiye, özel kesim sözcülerinden sivil toplum inisiyatiflerine, özellikle de verileri elinin menzili altında tutma hakkı olan herkese, mekanizma tasarlarken duyarlı olma sorumluluğunu anımsatmalıyız… Verileri derleyen, bilgiye dönüştüren, bilgileri analiz eden, paketleyen ve dağıtan medya mensubu bilgi işçileri ise iletişim çağında asıl sorumlular arasındaki yerlerini alır.

Oyuncular, rasyonel ortam ve sonuç yaratma

İktisat politikası dediğimiz araç, yaratmak istediğimiz sonuca bizleri ulaştıracak mekanizmaların tasarlanması, yani "teşvik sistemlerinin" oluşturulmasıdır. Bir teşvik sisteminin bileşenlerini "oyuncular", "rasyonel ortam" ve "yaratılmak istenen sonuç" oluşturur.

Teşvik sistemleri, oyunun kurallarını geliştirir ya da değiştirir.

Teşvik sistemlerini hayata taşıyan oyuncular, siyasi irade ve onun denetimindeki bürokrasi, özel kesim ve sivil inisiyatiflerdir.

Siyasi iradenin bakış açısı ve bürokrasinin yönetim anlayışı teşvik sisteminde anahtar rolündedir; stratejilerinin açık,net ve anlaşılır olması gerekir. Özel kesim, ne istediğini, ne yapacağını net tanımlanmamışsa, siyasi iradeye ve bürokrasiye önereceği çözüm araçları yaratılmak istenen sonuca ulaştırmaz. Sivil inisiyatifler, net bilgiye ve sağlıklı gerekçelere dayanan bir anlatım dili ve düşüncesi geliştirmemişse, çözümleri zenginleştirme ve derinleştirmede katkıları azalır.

Rasyonel ortam, hepimizin entelektüel ve sistem kapasitesine bağlı olarak yaratılır ve geliştirilir. Rasyonel ortamın gelişmesi " tercih çarpıtmalarını" azaltabilir. Rasyonel sistemin özünü açık toplum, çoklu tartışma ve ortak akla saygı oluşturur.

İlke düzeyinde yapılan kısa açıklamalardan sonra teşvik sistemleri üstüne söz ederken "merkez düşüncemizin" ne olduğunu netleştirelim. Teşvik sistemlerine ilişkin merkez düşüncemizi Daron Acemoğlu'dan ödünç aldığımız genelleme birebir yansıtır:

"Yatırım yapıp geliştirmek için insanların özendirilmeye ihtiyacı var;sıkı çalışırsa para kazanabileceklerini ve bu parayı gerçekten ellerinde tutabileceklerini bilmeleri gerekiyor. Ve bu tür özendirmeleri sağlamanın anahtarı da oturmuş ve sağlam kurumlar - hukukun üstünlüğünün ve güvenliğin yanı sıra, başarı ve yenilik fırsatları sağlayan bir yönetim sistemi. Zenginleri yoksullardan ayıran şey bu -coğrafya, iklim, teknoloji, hastalık veya etnik köken değil. Basitçe söyleyeyim:Özendirme meselesini çözerseniz, yoksulluğu da çözersiniz."

Teşvik sistemini yeniden yapılandıracaksanız, sistemi hangi kaynaklar ve değerler üzerine inşa edeceğinizi tanımlamamış olmanız gerekir.

Bu genel çerçeveden sonra, ülkemizde teşvik sistemi tartışılırken nelere özen göstermemiz gerektiğini ele alabiliriz. Bir sonraki yazıda teşvik sistemlerinin yeniden yapılandırılmasının nasıl ele alınması gerektiği konusundaki düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar