Teşvik sistemi neden beklentileri karşılamıyor?
Ocak ayının sonunda Adıyaman Üniversitesi ile Moda ve Hazır Giyim Federasyonu'nun düzenlediği çalıştaya katıldım. Çalıştayda, yerel yöneticiler, "teşvik sisteminin yarattığı haksız ve adaletsiz durumu" yüksek sesle dile getirdiler.
Teşvik Sistemleri belli bir "strateji içeren gelişme yaratmanın" araçlarından biri. Bu aracı hiç de iyi kullanamadığımızı, sürekli yanlış hamleler yaparak kaynak israf ettiğimizİ en azından yirmi yıldır bu sütunlarda yazıyorum.
Yarım yüzyılı aşan, 1960'lı yıllardan bu yana uygulanan teşviklerin neden ülkemizi Güney Kore'nin ulaştığı sonuçlara taşıyamadığımızı açık yürekle sorgulamalıyız.
Gözlemlerime göre, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı, fiziki sermaye stokumuzu, insan kaynağımızı ve teknolojiyi etkin kullanarak,yaratmak istediğimiz sonuca ulaşmamızı engelleyen beş önemli neden var:
1. Ülkenin potansiyellerine ilişkin "analiz yapacak sağlıklı veri olmadığı için "olsa olsa yöntemi" ile yapılan işlerin sapmaları büyük oluyor; ciddi kaynak israf ediyoruz.
2. Ulusal bir gelişme stratejisini içeren "kalkınma tasavvuru" üzerinde çoğunluğun uzlaştığı bir kavrayışa sahip değiliz; toplumsal enerjiyi boşa harcıyoruz.
3. Verilen sözlerin ve uygulanan politikaların "hesabını soracak" sivil inisiyatifler gelişmiş ve mekanizmalar oluşmuş değil.
4. Ödünsüz "gözetim ve denetim" yapabilecek " kapsayıcı kurumlardan" yoksunuz;yalan söylenin ve yanlış yapanın yanında kar kalıyor.
5. "Kendini yeniden üreten" bir yapı,işlev ve kültür oluşturamıyoruz; 80 yıldır ekonomimiz ortalama yüzde 5'lik büyümeyi aşamıyor;bu da bizi gelişmiş ülkeler arasına katan bir performansı yansıtmıyor.
Gözlemlerimize dayalı "nedenlerin" her biri ayrı bir analiz konusu...O nedenle,bu yazıda sadece bİrİ, "veri eksiği" üzerinde duralım.
Hangi sektörde "veri karmaşası" yok ki...
Neta Deniz Dergisi' nin Kasım-Aralık 2014 tarihlerini kapsayan 11'inci sayısında, Ulaştırma, Denizcilik ve Havacılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Özkan Poyraz'a soruluyor: "Finans, dizayn,inşa ve işletme gibi dört ana temelden oluşan gemi inşamızın biz neresindeyiz? Nerede görünüyorsunuz?"
Aşağıda aktaracağım yanıt,hem de bir müsteşar yardımcısı düzeyinde sorumlunun ağzından,bu ülkenin büyük sorununun "sağlıklı veri olmaması nedeniyle işlerin olsa olsa yöntemi yapıldığını" kanıtlıyor.
Özkan Poyraz diyor ki, "... veri karmaşamız var. Bu veri karmaşasının ortadan kaldırılması gerekiyor. Kendimizi, gemi sanayisini, limancılığı ve deniz taşımacılığını denizciler veya denizcilik sektörü olarak adlandırırsak, denizcilik sektörünün şu üç mekanizmaya nasıl bir katkısı var, bunu söyleyemiyoruz. Bunu ekonomi yönetimine anlatamaz ve söyleyemezseniz, bunun geleceğine yönelik stratejik bir öngörünüz olmadığı gibi, herhangi bir talebiniz de olamıyor. Şimdilik biz bu aşamadayız."
Denirse ki, "Ülkemizde hangi alanda 'veri karmaşası' yok ki, ulaşım sektöründe olmasın!" Hiç bir tepkim ve hiç bir itirazım olmaz.
Müsteşar yardımcısının açık yürekle paylaştığı genellemelerinden anlıyoruz ki,ülkemizde "navlun açığının" ne kadar olduğunu; ödediğimiz navlun miktarını, yerli ve yabancı gemilerin bu navlun bedelinden aldıkları paylarının ne olduğunu bilmiyoruz; bunu bilmemiz gerekiyor.
En azından benim ilgilendiğim konuların önemli bir bölümünde "öngörme ve önlem alma disiplinin" temel girdisi olan "sağlıklı veri" eksikliği inanılmaz boyutlardadır. Bu temel üzerine neden bir seferberlik mantığı ile gidilmediğini de anlayabilmiş değilim.
Yeni teşvikler tasarlanırken
Diyoruz ki, bu ülkede sağlıklı veri üretmenin altyapısı olan " dinamik envanter hazırlanmasını" seferberlik mantığı ile ele almazsak, kalkınma niyetleri ile gili söylemlerin ayakları boşlukta kalır; israflarımız bugün kitleler tarafından anlaşılmamış olsa bile, yakın bir gelecekte mutlaka anlaşılacaktır.
Diyoruz ki, dinamik bir envanter hazırlamadan, sağlıklı veriye erişebilme koşullarını yaratmadan, alışkanlıkla yönetim anlayışından analizle yönetim anlayışına ulaşmadan israf bataklığından kurtulmamız mümkün değil.
Diyoruz ki, sağlıklı veriler olmadan, teşvikler aracılığı ile aktarılan kaynakların ne kadar geri döndüğünü, ne kadar amaçlara hizmet ettiğini anlamak,açıklamak ve sapmaları düzeltmek imkansız olduğu için israf da önlenemez.
Diyoruz ki, mekana dayalı teşviklerin etkili araçlar olmadıkları anlaşılmıştır. Sektör bağlamlı teşvikler de; genel ve kategorik niteliği, veri eksikliği, geri-bildirimle sapmaların belirlenmesinin güçlüğü, ödünsüz gözetim ve denetim mekanizmalarının yetersizliği nedeniyle beklenen sonucu yaratamayacaktır. Proje-odaklı, fizibilite esaslı, geri-bildirimi yapılan,ödünsüz gözetim ve denetimle kendini yeniden üreten teşvik sistemine hızla geçilmelidir.