Teşvik paketi ne söylüyor?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Günlerdir beklenen ve detayları Başbakan Erdoğan tarafından dün açıklanan teşvik paketinin en önemli unsuru nedir? Paketin içeriği mi, yoksa zamanlaması mı, yoksa bu teşviklerden yararlanmak için öngörülen süre mi, yani 2010 sonu gibi bir süre konulmuş olması mı?

Önce şunu vurgulamak gerekir. Bu teşvik paketi, yatırımlarını mutlaka ama mutlaka artırmak zorunda olan Türkiye için çok gerekli, hatta geç kalmış bir pakettir. Aylara göre değişmekle birlikte toplam istihdamda tarımın payı dörtte birin altına indirilememektedir ve bu yapıyı sanayi lehine değiştirme zorunluluğu ortadadır. Dolayısıyla, yeni yatırımlar için cazip bir teşvik paketi zorunludur. Şimdi yapılan da bu paketin açılmasından ibarettir. Nitekim, mevcut teşvik mevzuatının yetersiz kaldığı ortadadır. Uluslararası konjonktürün de çok olumsuz etkisiyle teşvikli yatırımlar geçmiş yılların çok altında seyretmektedir. Dolayısıyla, bu olumsuz gidişi tersine çevirmenin yolu girişimciye yeni teşvikler sağlamaktan geçmektedir.

Yatırımların teşvikinde Türkiye'nin gelişmişlik durumlarına göre bölgelere ayrılması doğal karşılanmalıdır. Ayrıca, belli illerdeki yatırımların niteliğine göre teşvik edilecek olması, 81 ilin tümünün teşvik kapsamında olduğunu göstermektedir.

Yeni teşvik paketinin açılmasında bir gecikmeden söz edilebilir mi, tartışılır. Dünya öyle bir dönemden geçti ve halen geçiyor ki, dün açıklananın çok ötesinde teşvikler getirilse bile yatırım düşünmeyeni harekete geçirme olanağı yok ya da yoktu. Peki, yatırımlarda bir canlanma olacağı umudu doğdu da teşvik paketi buna mı denk getirildi? Doğrusu bu konuda da somut bir değerlendirme yapmak zor.

Aslında, teşvik paketinin ne zaman açıldığından çok, bu paketteki önlemlerden ne zamana kadar başlayacak yatırımların yararlanabileceği daha önemli görünüyor. Başbakan Erdoğan'ın açıklamasına göre, bu teşviklerden, 2010 yılı sonuna kadar başlayan yatırımlar yararlandırılacak. Yani yatırımcılar bu teşviklerden yararlanabilmek için yaklaşık bir buçuk yıl içinde yatırıma başlamak durumundalar. Belli ki 2010 gibi bir tarih sınırı konmuş olması bir an önce yatırıma başlanmasını özendirme amacına dönüktür. Bu tarih belirlerken 2011 yılındaki genel seçim de dikkate alınmış mıdır, yatırımların yoğun olarak yaşandığı bir dönemin ardından seçime gitmenin yaratacağı avantaj göz önünde bulundurulmuş mudur, bilinmez.

Başbakan Erdoğan'ın, teşvik paketini açıkladığı basın toplantısında soruları yanıtlarken, bu paketin likidite akışını hareketlendireceğini ve piyasayı canlandıracağını dile getirmesi, kısa vadede, yani yatırım sürecinde iç piyasada neler beklendiğini de ortaya koydu. Bu teşviklerle gerçekleştirilecek yatırımların meyvesi, en erken iki-üç yıl sonra yenebilecek; ama, yatırım sürecinde ortaya çıkacak canlanma krizi atlatmada önemli bir etki yaratabilecek.

Teşvik paketi kapsamında kurumlar vergisinin kademeli olarak yüzde 2'ye kadar ineceği, zaten kamuoyuna yansıyan bir bilgiydi. Başbakan, başta vergi indirimi olmak üzere getirilen diğer teşviklerin olası maliyetinin 1 milyar lira dolayında olacağını açıkladı. Bu maliyet, hiç önemi olmayan bir büyüklük sayılmalı.

Şimdi "bizim ilimiz o bölge kapsamına alınır mıydı, bu yatırıma o kadar teşvik yeter mi" ya da "bu yatırıma o düzeyde teşvik vermek gerekir miydi" gibi tartışmaların başlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Bu tür tartışmaları önlemek de zaten mümkün değil. Bu teşvik paketi Türkiye'ye birkaç tesis kazandırsa, birkaç bin kişiye iş olanağı bile sağlanması sonucunu doğursa, kardır; kaldı ki umulan çok daha fazlasının gerçekleşeceği yönündedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar